1. İcab-ı Hâl
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR
Ücretsizdir, Parayla Satılmaz
1 mart 2012 | SAYI 5 İ.Ü. Hukuk Fakültesi Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
FAİLİ BELLİ, HUKUK MEÇHUL
2. 4 “Terörist” Gazetreciler ve Düşman Ceza Hukuku
6 İsyankâr Gençliğin AKP ile İmtihanı
8 12 Eylül Darbesi ya da Bugünlere Nasıl Geldik?
10 Ne Paşaymış ama...
12 Gereği Düşünülmüş...
14 FC Cemaatspor Süper Lig’de
16 İşkence ve İhlallerin Gölgesinde İnsan Hakları
18 Hrant Dink Cinayeti
22 Üniversiteler Yarışıyor
23 Yargıda Dönüşüm Paneli
24 Bir Tanışmanın Ardından...
25 Neyin Dalaşı?
Hrant’ In Ölümünün Sorumlularından Ramazan Akyürek ‘Yine’ Terfi Ettirildi
26
Devlet Denetleme Kurulunun Raporu Tamamlandı
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Hakkında Müebbet Hapis İsteniyor
27
Cinsel İstismara Uğrayan ve Yargıya Güvenemeyen Çocuklar Diyarı Türkiye
28 Halktan Rant Uğruna Koparılmaya Çalışılan Değerlere Haydarpaşa Garı Da Eklendi
29 Göz Göre Göre Katliam
Deniz Feneri Savcılarına İddianame
30
Kazık Çevirmece Oyunu
Yunanistan’ın İsyan Ateşi
31
Dev-Yol Davası Düştü
32 Guernica Eşiğinde Savaş
34 Kesme Be Şeker!
36 Rosenbergler Boyun Eğmedi
38 Dreyfus Olayı: Adalet İçin Bir Savaşın Öyküsü
Sahibi: Onur Güneş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Cankat Aydın
topluımcuhukukcularkulubu@gmail.com
Adres: Aksaray Mah. Katip Muslihiddin Sok. No:9/9 Fatih İstanbul
facebook.com/toplumcuhukukcularkulubu
YEREL SÜRELİ YAYIN Baskı: Yön Matbaa Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok K:1 No:366 Zeytinburnu İstanbul
3. Türkiye gündemi, uzunca bir süredir siyasi davalar ile çalkalanıyor.
Binlerce sayfalık iddianameler, sanıkları adeta suçlu ilan ediyor ve pek
çok karalama kampanyasına davetiye çıkartıyor. Televizyonda, sokakta,
sosyal paylaşım ağlarında birtakım iddialar yer alıyor ve çoğu insan bü-
tün bu yaşananlara büyük bir kafa karışıklığıyla bakıyor. Üzerinde çokça
konuşulsa da hakkında “herkesin her şeyden biraz” bildiği bir süreçten
geçiyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın savcı kılığına soyunarak startını verdiği Erge-
nekon soruşturması, arkasından gelen Balyoz, Kafes, İrticayla Eylem
Planı, Odatv Davası ve KCK Operasyonları karşımızda birer heyula gibi
durmaktadır. Basılmamış kitapları, bomba diye nitelendiren bu yeni
rejimde gazetecileri,belediye başkanlarını,öğrencileri ve muhalif kimlik-
leriyle tanıdığımız pek çok ismi hapishanelere tıkılmış halde buluyoruz.
Sanıklara yöneltilen tutuklama talebi için gerekçeye ihtiyaç duymayan
mahkemeler, tutuklama talebine şerh koyduran hakimden gerekçe talep
ediyor. Düzen, artık suçsuz bile çıkacak olsa, söz konusu insanları tutuklu
yargılayarak hükmünü vermektedir. Bu yüzden dergimizin 5. sayısında
bu dava süreçlerini ele alıp, nasıl bir dönemden geçtiğimizi anlatıyoruz.
Şike operasyonu hala gündemdeki sıcaklığını korurken, geçen ay son
duruşmasında alınan kararla çok tartışılan Hrant Dink davasını ve “12
Eylül’ü yargılıyoruz” savıyla sadece iki paşayı sanık sandalyesini oturtan
bir iddianameyi birlikte inceliyoruz. Odatv davasında yaşananlara göz
atarken, yaşadığımız hukuk düzeninin niteliğini tartışarak, hukuk çevre-
lerinde uzunca bir zamandır konuşulan “Düşman Ceza Hukuku” kavramı-
na gidiyoruz. Dahası her gün ayrı bir ilde gözaltı ve tutuklama haberleri-
ne rastladığımız KCK davası, iddianamesinin neredeyse yarısını kaplayan
telefon kayıtları ve üretilen delilleriyle bu dosyadaki yerini alıyor.
Bu sayımızda ayrıca, başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamayla başlayan
“dindar gençlik” söylemini tartışan bir yazı, Pablo Picasso’nun ünlü tablo-
su Guernica’ya dair bir inceleme ve 90lı yılların kendine has tarzıyla öne
çıkan rock grubu Kesmeşeker’in solisti Cenk Taner’le yapılmış bir ropörtaj
yer alıyor. Hukuk bilimi köşemizde ise, insan hakları ihlallerine dair bir
değerlendirme yazısı bulunuyor.
Son Olarak…
Türkiye açık bir cezaevine dönüştürülürken ve muhalif her sese büyük
bir sus payı bırakılırken durup yeniden düşünmek gerekiyor. Hukukun
yerini hukuksuzluğa bıraktığı uygulamalar ve siyasi iktidarın bilerek ve
isteyerek cezalandırdığı kimi isimler yalnız bu dönemde değil; tarihteki
bütün baskı dönemlerinde karşımıza çıkıyordu. Bu yüzden dergimizde,
tarihteki ilk entelektüel başkaldırı olarak bilinen Dreyfus Davası’na ve
ABD’de casus oldukları iddiasıyla elektrikli sandalyede idam edilen
onurlu çift Ethel ve Julius Rosenberg’in yaşamlarına yer vermekte fayda
gördük. Rosenberglerin yargılandığı süreç, iki biliminsanının ölüme giden
direnişlerini anlatırken, Dreyfus Davası yaşadığı topluma karşı kendini
sorumlu hisseden her hukukçu adayının okuması gereken bir adalet mü-
cadelesini anlatmaktadır.İşte bu yüzden, İcab-ı Hal, bu sayısıyla herkesi
okumaya ve düşünmeye çağırmaktadır. “Işık, biraz daha ışık!”* adına…
İcab-ı Hal Yayın Kurulu
4. “TERÖRİST” GAZETECİLER ve DÜŞMAN CEZA HUKUKU
Türkiye’de yürütülen soruşturmalara baktığımızda, terörle mücadele kapsamında ‘terörist’i
yani ‘düşman’ı, polisin belirlediğini görmekteyiz. Devletin düşman ceza hukuku eğilimini cisim-
leştiren aygıt, eski adıyla DGM’ler, şimdiki adıyla ise Özel Yetkili Mahkemeler’dir. Bu anlamda
polis ile ÖYM’lerin bir bütün olarak çalışması, düşmanı hedef alan bu anlayışın bir yansımasıdır.
Aynı şekilde AKP’nin icraatlarını ifşa Nedim Şener, bu silahlı terör örgü-
gözde türkeli eden haberler, Arap Baharı ile ilgili tüne yardım etmekle; diğer sanıklar
hazırlanan analiz yazıları, sendikaların ise iddia olunan terör örgütüne üye
Üçüncü duruşması 12 Mart tarihinde ve baroların yaptıkları açıklamalar, olmakla suçlanıyorlar. Davaya CMK’nın
görülecek olan ODA TV davası, son Deniz Feneri davasındaki gelişmeler m.250 ile yetkili kıldığı özel yetkili
yılların en çok konuşulan davalarından ve ekonomik krizle ilgili yazılanlar da savcılık bakmakta ve gazeteciler “Te-
biri oldu. Muhalif kimlikleriyle öne iddianamede “suç delili” olarak gös- rörle Mücadele Kanunu” kapsamında
çıkan ODA TV sanıkları, haklarında terilmekte. Bu kadarla bitmiyor. Yeni yargılanmaktalar.
hiçbir kaçma şüphesi ve delil karart- suç tipleri de icat ediliyor ve böylece
ma ihtimali olmadığı halde bir yılı Wikileaks belgelerini gün yüzüne Tek Sorun İfade Hürriyeti Mi?
aşkın süredir cezaevinde. İstisnai bir çıkartıp, yapılan pazarlıkları kamuo- Bütün bu yaşananlara ifade özgür-
karar olan tutuklama, diğer pek çok yuna sunmak da hükümeti yıpratma lüğünün askıya alındığı bir düzen
siyasi davada olduğu gibi bu davada suçunu oluşturuyor. İşin ilginç yanı, demek, ne kadar yeterli ve açıklayı-
da olağan bir güvenlik tedbiri olarak hiçbir cumhuriyet savcısı, söz konusu cıdır, tartışılır. Zira bu davaya sadece
karşımıza çıkıyor. Burada hukukun haberlere ilişkin bir soruşturma baş- basın hürriyeti açısından bakmak, pek
değişen ve farklı uzantıları olan bir latmış değil. Örgüt talimatıyla yazıldığı çok önemli sonucu atlamak demektir.
çehresiyle karşı karşıya geliyoruz. ileri sürülen haberlerin içeriğine ilişkin AKP iktidarı tarafından, korku üzerine
O halde şunu sormak gerekiyor : Bu hiçbir yalanlama ya da cevap gelme- inşa edilen bir toplum yapısı kurabil-
davalarla, muhalif gazeteci, akademis- diği de bu noktada hatırlanmalı. Zaten mek adına, hukuk ve hukukun araçları
yen ve yazarlara yönelik, yurttaşlara gerçekdışı bilgi ve iftiralar içeren ya da da dönüştürülmek mi istenmektedir?
uygulanan hukukun dışında yeni bir devlet güvenliği açısından gizli bilgi- Sormamız gereken asıl soru budur.
hukuk mu yaratılmak istenmekte- lerin temini kapsamına giren bir haber Geçtiğimiz ay, daha önce baro baş-
dir? Bu öyle bir hukuktur ki, yasadışı olsaydı, bu alanda görevli cumhuriyet kanlığı da yapmış olan avukat Turgut
olmayan faaliyetler suç sayılmakta ve savcısı ceza davası açmak zorunda ka- Kazan’ın açıklaması, bu anlamda
artık sanıklar için masumiyet karinesi lırdı. Ancak 134 sayfalık iddianamede yeniden düşünülmelidir: “11 Eylül
işlememektedir. Devletin güvenliği ve sıralanan haber başlıkları dışında, söz saldırılarından sonra çok sıcak bakılan
rejimin istikrarı adına inşa edilen ceza konusu haberler için açılmış bir davaya düşman ceza hukuku anlayışı, bizde
politikasıyla, temel hak ve özgürlükler da rastlamıyoruz. CMK’nın 250, 251, 252. maddeleri ve
gözden çıkarılabilmektedir. “ULUSAL MEDYA 2010” adı ile bazı 3713 sayılı TMK ile hayata geçiriliyor.
Sadece ODATV davasının değil, aynı sanıkların bilgisayarında ele geçirildiği (…)Ülkemizdeki bütün soruşturmalar
zamanda özel yetkili savcılıklar eliyle iddia edilen word dosyaları ise, adeta ‘polis merkezli’ olarak yürütülüyor.
yürütülen bütün davaların ceza poli- Odatv davası için “yaratılmış” bir polis Savcılar ‘yönlendirici/denetleyici’ değil,
tikasını belirleyen bu soru, yazımızın tezgahı. Örgütsel doküman olduğu ‘onaylayıcı ve meşrulaştırıcı’ bir görev
esasını oluşturacaktır. ileri sürülen bu belge için, üç farklı üstleniyor. Böylece bazı çevrelerin
üniversite ve bir ABDli bilişim şirketi kızdığı gazeteci, avukat veya başka
ODATV Sanıkları Ne İle Suçlanıyor? ayrı ayrı raporlar hazırladı. Bütün bu meslekten insanlar yargı formatı kulla-
Savcılık makamının Odatv’ye yönelt- incelemelerden çıkan ortak sonuç, söz nılarak, düşman ceza hukuku kuralla-
tiği suçlamaların başında, hali hazırda konusu word sayfalarının bilgisayarla- rıyla susturuluyor. Bugün Türkiye’de
yürütülen diğer davaları (Ergenekon, ra sonradan eklenmiş olduğuna ilişkin- yaşadığımız gerçek budur. ”1
Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri di. Belgenin virüs yoluyla üçüncü bir Av. Kazan’ın işaret ettiği kavram,
Casusluk, ÇYDD-ÇEV ve İrticayla Müca- kişi tarafından eklendiği açıkça tespit AKP’nin yaratmak istediği rejime karşı
dele Eylem Planı gibi) olumsuz yönde edilmişti. Ancak hakim, bu “teknik çıkan aydınları bir tehlike unsuru ola-
etkilemek yer alıyor. ODATV’nin kısa işlem”lerin mahkeme heyetince rak gören yaklaşımı da açıklayacaktır.
zamanda dikkat çeken haber başlıkları dikkate alınmayacağına hükmederek
ve ülke gündemi üzerindeki etkisi, sanıkların tutukluk hallerini savundu. Düşman Ceza Hukukunun Temelleri
somut hiçbir delil olmaksızın iddia Hazırlanan raporlara itibar etmeyen ve İşlevselliği
makamı tarafından halkı kin ve düş- mahkeme heyeti, ikinci duruşmada Düşman ceza hukuku kavramı, ilk
manlığa tahrik etmek ve aynı şekilde aldığı bir kararla belgeyi incelemek defa 1985 yılında, Alman hukukçu
adil yargılamayı etkilemek kapsamında üzere TÜBİTAK’a gönderdi. Ancak Prof. Dr. Günther Jakobs tarafından
değerlendiriliyor. TÜBİTAK’ın belgeye dair hazırlayacağı ortaya atılmıştır. Bu kavram, devletin
Emniyet teşkilatı içerisinde örgütle- rapor şimdiden kuşku uyandırmakta. ceza hukuku politikasında izlediği ikili
nen Gülen cemaatine işaret etmek, Dava sanıklarından Prof.Dr. Yalçın yapıyı sorgulamak ve bunun araçla-
kolluğun tasarrufuna bağlanan Küçük, silahlı terör örgütü kurmak ve rını tanımlamak için oluşturulmuştu.
soruşturmalar için artık yeterlidir. örgüt yöneticisi olmakla, Ahmet Şık ve Bu anlamda Jakobs, kavramın ilkesel
4 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
5. olarak anlam kötüleştirici bir yönünün meşrulaştıran araçları ile düşman ceza nı göstermiş oldu. Cemaati, ABD ile
bulunmadığını belirtiyor, var olan bir hukuku, aslında hukukdışı bir alana da ilişkileri, Kürt meselesinde hükümetin
eğilimi saptamaya çalıştığını ifade edi- geçmek demektir. izlediği politikayı yazmak, başlı başına
yordu: “Failin kişi muamelesi görmesi Bu anlayışın en önemli belirtilerinden bir korku yaratıyor ve “tehlike” berta-
veya tehlike kaynağı olarak muamele bir diğeri ise, cezalandırılabilirliğin öne raf edilmek isteniyor.
görmesi veya diğerlerinin korkutulma- çekilmesi meselesidir. Kamu güvenliği Görüldüğü üzere, Prof. Dr. Günther Ja-
sında bir araç olması”2 farklı eğilimleri gerekçesiyle henüz teşebbüs aşama- kobs aslında bize, diktatörlüğe kayma
ortaya koymaktadır. Buna göre, yurt- sına varmamış kimi suç girişimlerini, tehlikesi bulunan ve artık tek kutuplu
taş ceza hukuku herkesin hukukudur. yani hazırlık hareketlerini cezaya tabi hale gelen dünyada, muhalifler için
Aydınlanmacı ceza hukuku anlayışına tutan bu düzenlemeler, “henüz eylem rasyonel hukuk araçlarının değil; ihraç
bağlı olarak hukuki normun geçerliliği- haline gelmemiş sadece planlanan, ve sindirme politikalarının uygulandı-
ni esas alır ve cezayı suçluyu topluma yani gerçekleşmiş bir norm geçerliliği ğını göstermektedir. Gerek 11 Eylül
yeniden kazandırmada bir araç olarak zararı doğmamış; sadece müstakbel sonrası gözle görülür hale gelen terör
kullanır. Suçun kanuniliği ilkesi ve bir eylemin var olduğu bir düşman yasaları gerekse mevcut hukuku
aksi ispatlanana kadar her yurttaşın ceza hukuku düzenlemesidir”4. Bu dönüştüren şiddet araçları, sadece
suçsuz olduğu anlayışı vardır. Top- düzenlemelerin mevcut ceza kanunla- Türkiye’de değil, uluslararası planda
lumla potansiyel olarak uzlaşabilen rımıza özellikle örgütlü suçlar kapsa- da muhalifleri kuşatmış haldedir.
her birey, “kişi” muamelesi görebilir. mında eklemlendiği görülmektedir. Bugün yaşamakta olduğumuz gerçek,
Düşman ceza hukuku ise, kişi olma- TCK m.220’nin “suç işlemek amacıyla tam da budur.
yanlara ilişkindir. Düzen, karşısındakini örgüt kurma” başlığı, henüz bir hiçbir
bir “kişi/yurttaş” olarak değil, düşman faaliyeti olmasa dahi bir suç örgütü
Dipnotlar:
olarak görür. Mevcut rejimi tehdit kurmanın başlı başına bir cezalandır- 1. Turgut Kazan’ın açıklaması : http://
eden düşmanı hedef alır, onu bertaraf ma sebebi olduğunu düzenlemektedir. www.haberinyeri.net/turgut-kazan-neyi-
etmek için gerekli mücadele yasala- Bu madde, böylesi bir suç örgütünü tespit-etti-125340h.htm
rını oluşturur. Jakobs’a göre her kim kurmanın, örgüt üyesi olmasa dahi 2. Prof.Dr. Günther Jakobs, “Yurttaş
kişisel davranışında yeterli derecede örgüte hizmet edecek faaliyetlerde Ceza Hukuku ve Düşman Ceza Hukuku”,
bilişsel bir güvenlik sunamıyorsa, artık bulunmanın, bizzat bir terör eylemi çev. : Araş. Gör. M. Cemil Ozansü, Terör
kişi/yurttaş olarak muamele görmeyi gerçekleştirmekle benzer olduğunu ve Düşman Ceza Hukuku, Ankara, 2008,
bekleyemez. Çünkü devlet güvenliğini tanımlamaktadır. “Örgüt üyesi olmasa s.489
tehdit eden bütün “tehlike objeleri”, dahi cezalandırılabilme, suç işlemese 3. “Düşmanı ‘elbette’ polis tanımlaya-
ilkesel muhalif olarak kabul edilir. Dü- dahi örgüt üyesi olarak yargılanabil- cak ve tespit edecektir. Kimin düşman
zene karşı ilkesel sapkınlık içinde olan me, fon sağlayanları ve propaganda olduğunun tespiti, özü itibariyle ve
kimse, kendi davranışı için güvence suçuna iştirak etmemiş olsa dahi kaçınılmaz olarak bir polis araştırma-so-
vermediğinden, bir yurttaş olarak basın yayın organlarının sorumlularını ruşturmasına dayanır. Kişi bir kez kolluk
görülmeyecek ve kendisiyle bundan cezalandırma koşulları son derece tarafından ‘düşman’ olarak nitelendiril-
böyle düşman ceza hukukunun araçla- ağır yaptırımları doğurmaktadır[5]”. dikten sonra, özel yetkili savcılık-mah-
rıyla mücadele edilecektir. Ergenekon terör örgütünün varlığı kemelerce düşmana reva görülecek
Kolaylıkla görüleceği gibi, düşman iddiası ile sanıkların sonu gelmez bir biçimde de yargılanacaktır. Bu nedenle,
için çizilen sınırlar belirsizdir. Düşmanı yargılama sürecine dahil edilmeleri ve anti-terör mahkemelerinin uygulandığı
kimin,nasıl belirleyeceği sorusu somut uygulamaya geçmemiş bir darbe planı ülkelerde iplerin poliste -yürütmede- ol-
koşullara göre değişmektedir.3 Top- iddiasıyla tutuklu yargılanmaları tam duğu ve yargının, kolluğun açtığı yolda
lumsal muhalefet ve özgürlük alanının da bu noktada düşünülebilir. Bu anla- araçsallaştığı-talileştiği kabul edilir.
genişletildiği yönetimlerde, bu anlayış yışın sonucunda, suçsuzluğu ispat- Böylece ‘Düşman kim?’ sorusunun kolluk
asgari düzeyde görülürken; sıkıyöne- lanana kadar herkesin suçlu sayıldığı ve yürütme tarafından yanıtlandığı ve
tim mantığıyla yönetilen dikta rejim- görülmektedir. Böylece ceza bir araç sonrasında da özel yetkili savcılıklara-
mahkemelere havale edildiği, ‘polis
lerinde ve emperyal siyaset açısından değil, bizzat uzun tutukluluk süreleriy-
yoğun’ bir cezalandırma mekanizması
uluslararası terörizmle mücadele eden le amaca dönüştürülmektedir.
ortaya çıkar.”
ülkelerde bu anlayış hakim uygulama Odatv sanıklarından Ahmet Şık’ın
* Denizer Şanlı, Düşman Ceza Hukuku
olarak karşımıza çıkmaktadır. Düş- basılmamış kitabının suç teşkil etmesi,
ve Türkiye : http://www.sendika.org/
manın ihraç edilmesi veya sistemle bu açıdan hiç şaşırtıcı gözükme-
yazi.php?yazi_no=41249
uzlaşabileceği bir hizaya çekilmesi mektedir. Tutuklu sanıklardan Barış 4. Prof.Dr.Günther Jakobs, “Düşman
ise, düşmana karşı izlenecek temel Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın “Sızıntı- Ceza Hukuku?-Hukukiliğin Şartlarına
politikadır. Türkiye’de yürütülen Wikileaks’te Ünlü Türkler” kitabı Dair Bir İnceleme”, çev. : Araş. Gör. M.
soruşturmalara baktığımızda, terör- hakkında ise, polislerin matbaadan 10 Cemil Ozansü, Terör ve Düşman Ceza
le mücadele kapsamında “terörist”i nüsha istediği geçen ay ortaya çıkar- Hukuku, Ankara, 2008, s.522
yani “düşman”ı, polisin belirlediğini tılmıştı[6]. Artık emniyet suç unsuru 5. Denizer Şanlı, “Düşman Ceza Hukuku
görmekteyiz. Devletin düşman ceza sayacağı kitapları, matbaadan sipariş ve Türkiye’de 1980 Sonrası Düşman
hukuku eğilimini cisimleştiren aygıt, etmektedir. Hiçbir çekincelerinin olma- Ceza Hukuku”, Bugüne Bakmak, Dipnot
eski adıyla DGM’ler, şimdiki adıyla dığını görüyoruz. Kitabın çıktığı ve çok Yayınları, Ankara, 2011, s.374
ise Özel Yetkili Mahkemeler’dir. Bu satılanlar arasına girdiği hafta, Barış 6. http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-
anlamda polis ile ÖYM’lerin bir bütün Pehlivan’ın Soner Yalçın’la birlikte siyaset/pehlivan-ve-terkoglunun-
olarak çalışması, düşmanı hedef alan kaldığı hücresinin değiştirilmesi ise, sizinti-kitabinda-polisten-siradisi-telas-
bu anlayışın bir yansımasıdır. Şiddeti bütün bu hazırlıkların niye yapıldığı- haberi-51080
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 5
6. İSYANKÂR GENÇLİĞİN AKP İLE İMTİHANI
Bugün hala “1. Dünya
Savaşı’nda Almanlar yenildi
diye biz de yenik sayıldık.”
diyorlar mı bilmem; ama bu
sözü söylettiren mantığın
değişmediğine eminim.
Küçük yaşlardan başlayan
din eğitimi; Kuran kurslarıyla,
cemaat ağıyla birlikte AKP’nin
istediği gençliği yaratmaya
devam ediyor.
ye özgü olduğunu söylemek ise yanlış gençleri okuyan tartışan bireyler ola-
cankat aydın olur. Genel olarak sağın, muhafazakâr rak değil, piyasaya eleman olarak ye-
düşüncenin gençlikle yıldızının barışa- tiştiriyorlar. Topluma, emekçilere karşı
madığı (ve barışamayacağı) bir gerçek. sorumluluk hisseden, idealleri olan
Şubat ayının başında Kemal Kılıçda-
Bunda gençliğin temel özellikleri gençler yetiştirmek artık “demodedir”.
roğlu ve Başbakan Erdoğan arasında
başlayan ve geniş kesimlere yayılan arasında sayabileceğimiz değişime, İlkokulundan üniversitesine kadar
dindar gençlik, isyankâr-ateist-tinerci yeniliğe olan eğilimin büyük payı var. gerici ve ezberci olan bir müfredatla
gençlik tartışması gençliğin durumunu Bu yüzden genel olarak dünyada ol- eğitim verildiği ise bu tabloda ufak bir
anlamak adına bir anlam taşımasa da duğu gibi Türkiye’de de sağ, gençliğe ayrıntı olarak kalıyor.
başka bir takım verileri sunduğu ve hep kontrol altında tutulması gereken Öğrencilerin en temel ihtiyaçlarını bile
insanların da aklına “Nasıl bir gençlik?” bir kesim olarak baktı. karşılamaktan aciz eğitim kurumları;
sorusunu getirdiği için değerli bir yan Kontrol altında tutmak ise karmaşık barınma, ulaşım sorunları içerisinde
taşıyor. bir yapı içerisinde gerçekleşiyor. boğuşan yoksul gençlik kesimlerini
Her şeyden önce bu tartışma Baş- İlk başta altı kalınca çizilmesi gereken cemaatlerin eline terk ediyor. Mevcut
bakanın ve partisinin gençliğe bakış nokta, gençliğin var olan toplumsal ve durumu kabullenmeyen ya da değiştir-
açısını bir kez daha bütün açıklığıyla sınıfsal ilişkiler bütününden bağımsız meye çalışanlar ise zora başvurularak
gösterdi. 01 Şubat’ta yapılan par- bir yerde durmuyor olduğudur. Bu “düzeltiliyorlar”.
tisinin Genişletilmiş İl Başkanları yüzden gençliği kontrol eden yapıya Yukarıda saydıklarım bir temel sunu-
Toplantısı’nda dindar, muhafazakâr bakacaksak Türkiye’nin ekonomik ve yorlar; fakat gençliğin kontrol altında
bir gençlik yetiştirmek istediklerine siyasi durumuna da bakmak zorunda- tutulması için bunlar yeterli olmuyor.
dair yaptığı vurgu ile ve bundan birkaç yız. Kontrol aygıtı esas olarak ideolojik
gün sonra ayın 6’sında katıldığı Fatih İşsizliğin milyonlarla ölçüldüğü, müdahale ile şekilleniyor.
Projesi’nin tanıtım toplantısında yap- halkının çoğunun yoksulluk içinde Eğitim kurumları her şeyden önce,
tığı açıklamada “Bu gençliğin tinerci yaşadığı bir ülkede gençlik de ilk önce var olan sistemin ideolojik eğilimlerini
olmasını mı istiyorsunuz? İsyankâr bir ekonomik kaygılarla, geleceksizlikle gençliğe aktarırlar. Okul müfredat-
nesil mi yetişmesini istiyorsunuz?” terbiye edilmektedir. Sömürü ilişkileri- larının her yanına sinmiş olan gerici
diyerek gençlik denilince ne anladı- nin hâkim olduğu bir ülkenin piyasaya zihniyet nasıl bir profil çıkarmak iste-
ğını açıkça gösterdi. Fakat bütün bu teslim olmuş eğitim kurumlarında diklerini ortaya koyuyor. Bugün hala
tartışma sürecinden ortaya çıkan tablo gençlik daha ortaokul sıralarından “1. Dünya Savaşı’nda Almanlar yenildi
AKP’nin gençlikle olan ilişkisini nasıl itibaren yarış ve rekabet kültürü ile diye biz de yenik sayıldık.” diyorlar mı
kurduğunu anlamak için değerli bir tanışıyor. Üniversite yıllarında bu kül- bilmem; ama bu sözü söylettiren man-
veri sunuyor. tür en gelişkin haline, yani kariyercilik tığın değişmediğine eminim. Küçük
noktasına ulaşıyor. Gençliğe tek kurtu- yaşlardan başlayan din eğitimi; Kuran
Bir “Tehlike” Olarak Gençlik luşun sıra arkadaşını geride bırakmak- kurslarıyla, cemaat ağıyla birlikte
En sonda söyleyeceğimi şimdiden söy- tan geçtiği söyleniyor. Artık işsizlik AKP’nin istediği gençliği yaratmaya
leyeyim: AKP, gençliğe kontrol altında korkusu ve geleceksizlik bütün eğitimi devam ediyor.
tutulması gereken bir kesim olarak derinden etkileyen bir faktördür. Tablonun bu kısmını daha fazla uzat-
bakıyor. Bu durumun sadece bu parti- Piyasa mantığı ile işleyen okullar, maya gerek olduğunu sanmıyorum.
6 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
7. Eğitim kurumlarının ideolojik müda-
haleleri hiçbir zaman yeterli olma-
maktadır. Bu yüzden gençliğin önüne
birtakım kimlikler koymak gerekiyor.
AKP bu noktada topluma dayattığı
muhafazakâr kimliği birtakım girdilerle
gençliğin de önüne koyuyor. Fakat
muhafazakâr kimlik hiçbir zaman tek
başına tabloyu tamamlamaz. Çünkü
yapısı gereği “değişimle” mücadele
edecekse ve “var olanı” koruyacak-
sa her zaman birtakım “korkulara”,
“kötü” örneklere ihtiyaç duyar. Çünkü
inşa etmeye çalıştıkları kimlik başka
türlü kendini var edemez. Bu kimliği
gençliğe giydirmeye çalıştıklarında
ise “kötüyü” bir kat daha fazla göze
sokmaları gerekmektedir.
AKP de tam olarak bunu yapmaktadır.
Gençliğin önüne bir yanda çürümüş ve
hayattan kopmuş bir profil koyarken,
diğer yandan da ne istediği bile belli
olmayan antipatik isyankar bir profil
ile birlikte tabloyu tamamlamaktadır.
AKP gençlere bu “çürümüş ve isyan-
kar” gençleri göstererek “Bu bağımlı,
tinerci gençler çürümüşlerdir, hayatla
bağları kalmamıştır, yaşamlarına dair
amaçları yoktur. Ahlak nedir, iyilik
nedir, yardımlaşma nedir, sevgi nedir
bilmezler. İsyankar, ateistler ise saygı-
sızdır, ne istediklerini bilmezler, dine,
örfe, adete saygıları yoktur; vatana,
millete zararı dokunacak “teröristler” göstermektedir. nın tek yolunun muhafazakârlıktan
hep bunların arasından çıkar.” demek- İsyankâr gençlere gelince… Bu nok- geçtiğini ileri sürdüğünü görmemiz
tedir. Hayatta bir amaç arayanlara, tada AKP kelimenin tam anlamıyla gerekmektedir. Bunun karşısına esas
ahlaklı, iyi bir insan olmak isteyenlere hayali bir kimlik yaratmaktadır. Yani topluma yararlı olanın AKP Türkiye’si-
dini ilkeleri; iş sahibi olmak isteyenlere işin gerçeğini gizleyip herkesin önüne ne karşı çıkmanın, bu sömürü düzenini
cemaatleri göstermektedir. Gençliğe başka bir şey sunmaktadır. Başbaka- yıkmak istemenin olduğunu ve bunu
sunulan bu kuşatılmışlıktan kurtulu- nın deyimiyle ne istediğini bilmeyen da sorumluluk sahibi, aydın, okuyan
şun ise yarattığı muhafazakâr kültür- isyankâr, ateist gençler aslında ne is- gençlerin işi olduğunu göstermemiz
de olduğunu ileri sürmektedir. tediklerini bilmektedirler. Karşı çıktık- gerekiyor. Bunun yolu ise başka bir
Bu noktada şu tespit önemlidir: ları, değişmesi için mücadele ettikleri kimliği örmekten geçiyor. Yoksa ataca-
AKP’nin dindar ve muhafazakâr bir düzenin yerine ne istediklerini bilmek- ğımız herhangi bir adımın bu tabloyu
gençlik yaratmak için her zaman tedirler. Bu yüzden AKP gençliğin bu değiştirebilmesine ihtimal yok.
“elinin altında” tinerci, çürümüş ve kısmını her zaman marjinal bir noktaya Gençliğin ise elinde böyle bir kimliği
isyankar gençler bulunması gerek- itmeye ve kriminalize bir vaka haline inşa edecek yeterli birikimi bulun-
mektedir. Yani AKP, bu gençleri kendisi getirmeye çalışacaktır, gençliğin kalan maktır. Mücadele tarihimizde bunun
yaratmaktadır. kesimlerine ve topluma böyle suna- gelişkin örneklerini Fikir Kulüpleri
Bu sömürü düzeni yüzünden yani caktır. Bunu hala inatla anlamayanları Federasyonlarında, Sosyalist Fikir
AKP’nin yönettiği bu düzen yüzün- ise zor gücüyle, polisiyle korkutmaya Kulüplerinde görebiliriz. Kulüplerden
den köşeye itilmiş ve unutulmuş çalışmaktadır. gençlik örgütlerine, sosyalist parti-
olan tinerci gençler tekrardan AKP lere kadar gençlik her zaman başka
tarafından bütün gençliğin önüne bir İsyankâr gençlik ne yapmalı? bir kimliği kurabileceğini göstermişti.
“ibret” öğesi olarak sürülmektedirler. Muhafazakar kimliğin var olanı değiş- Bunu tekrar yapabiliriz, yapmalıyız.
12 Eylül’den beri bütün iktidarların tirmekten yoksun olduğu, hatta onu Kulübümüz yola çıkarken amacını
ve tabii AKP’nin de binbir uğraşla koruduğu apaçık ortada. Bu kimlik ne belirtmişti, tekrar etmekte fayda var:
apolitikleştirdiği ve çürüttüğü gençlik kadar örgütlenirse bu sömürü düzeni Toplumcu Hukukçular Kulübü bu tablo-
kesimlerini herkese, sanki bu genç- varlığını o kadar kuvvetlendirir. Bu yu değiştirmek iddiasıyla kurulmuştur.
liğin oluşmasında kendisinin de payı sebeple AKP’nin gençliğe bu kimliği AKP’nin çizdiği tabloyu parçalayıp
yokmuş gibi muhafazakâr kimliği ör- dayattığını ve ahlaklı olmanın, amaç atacak aydınlık yarınların ilerici gençlik
gütleyebilmek için “kötü” örnek olarak sahibi olmanın, topluma yararlı olma- kimliğini örecektir.
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 7
8. 12 EYLÜL DARBESİ YA DA BUGÜNLERE NASIL GELDİK?
12 Eylül cuntacıları,
Türkiye’nin
gericileştirilmesinde bil cümle
gericiyi kıskandıracak ölçüde
adımlar attı. Darbeden hemen
sonra cunta yönetiminin
amaçlarını anlatmak için
Türkiye’nin pek çok iline
giden Kenan Evren’in ayetleri,
hadisleri dilinden düşürmediği
biliniyor.
marı ve icracısı Turgut Özal döneminin ve emekçilerin ezilmesi gerekiyordu.
yasemin gür emperyalizme tam boy bağımlılık, din- Darbe tam da bu sebeple yapıldı. Dev-
ci-gericiliğin yükseltilmesi, neo-liberal letin, Türkiye sağı eliyle tertip ettiği
12 Eylül 1980 darbesini ele alırken ekonomi politikalarının egemen kılın- 1 Mayıs 1977 katliamı, solcu ve Alevi
işkencelerden, idamlardan ve cunta ması, toplumun çürütülmesi yönünde- yurttaşlara yönelen Çorum ve Maraş
yönetiminin bir dizi insanlık dışı uygu- ki politikaları, 12 Eylül modelinin te- katliamları darbeye ortam hazırlamak
lamalarından söz etmek; tüm bunların mel bileşenleridir. Fakat bu model; işçi için gerçekleştirilmişti.
doğru veriler olmasından bağımsız, hareketi, Kürt direnişi ve burjuvazinin Mayıs 1979’da gazetelerde tam sayfa
bizi eksikli ve 12 Eylül’ün muhtevasını yönetim krizi nedeniyle tam olarak uy- yayınlanan TÜSİAD manifestosu ile
anlamaktan fazlasıyla uzak bir değer- gulanamadı. 90’lı yıllar bir kriz sahnesi önce 24 Ocak Kararları, sonra da bu
lendirmeyle baş başa bırakacaktır. 12 olarak geçti. Kriz sahnesi geçildikten kararların uygulanabilmesi için 12 Ey-
Eylül darbesinin ideolojik, siyasal ve sonra modelin güncellenmesi ve tam lül 1980 askeri darbesi geldi. Dönemin
ekonomik bir programı olduğunu göz olarak hayata geçirilmesi gerekiyordu. DPT Müsteşarı Turgut Özal tarafın-
ardı eden değerlendirmeler, hem 80’li Bu da AKP’ye “kısmet” oldu. dan hazırlanan 24 Ocak Kararlarları
yılları hem bugünü yanlış okumamıza ile Türkiye tek taraflı olarak yabancı
yol açacaktır. Bu yanlış okuma bizi, Darbe nasıl geldi? sermayeye açılıyor; emek köleleşti-
örneğin darbenin hiç değilse yük- Kısaca belirtecek olursak 70’li yıllar rilirken, sermayeye sınırsız serbesti
selen şiddet olaylarına son verdiği ABD’nin, Vietnam yenilgisinin şokuyla sağlayacak “vahşi kapitalizme” geçişin
için iyi-gerekli olduğu; Turgut Özal temel ekonomi yaklaşımını bütünüyle temelleri atılıyordu. Devletin ekonomi-
liderliğindeki ANAP’lı yılların ülkenin değiştirdiği yıllar oldu. Kamusal ve deki payı azaltılırken, özel yatırımlar
“demokrasi”ye döndüğü, “sivilleştiği”, bireysel tüketimi temel etmen olarak ve yabancı sermaye teşvik ediliyor,
kalkındığı yıllar olma özelliği taşı- kabul eden Keynesyen yaklaşım terk yurtdışı müteahhitlik hizmetleri des-
dığı; AKP’nin 12 Eylül’le gerçekten edilerek neo-liberal ekonomi politi- tekleniyor, kamu harcamalarında ciddi
hesaplaşabileceği- en azından hesap- kası benimsendi. Neo-liberalizmin kısıntılara gidiliyor, sonucu “hayali
laşmak istediği- gibi bir dizi yanılgıya getirdikleri, özelleştirme kavramının ihracat” skandallarıyla dolu olsa da
sürükleyecektir. Zira bugün, Türkiye ekonomik sistemin temel kuralı ola- ihracatı destekleme kararı alınıyordu.
toplumunun önemli sayılabilecek bir rak benimsenmesi, piyasalaşma ve Böylesi bir ekonomik politika elbette
çoğunluğunda bu türden yanılgılar metalaştırmanın tek belirleyen haline solun ve emekçilerin güçlü olduğu,
oluşturulmuş durumdadır. gelmesi oldu. Bu ekonomik değişim, sosyalizm fikrinin yükseldiği bir
Siyasi aklımızın bu tür yanılgılarla elbette emperyalizmin dümen suyun- Türkiye’de uygulanamazdı. Bu yüzden
esir alınmasının önüne geçmek için da hareket eden Türkiye kapitalizmini ABD’nin “bizim çocuklar” dediği ekip,
öncelikle 12 Eylül’ün, darbe öncesi etkileyecekti. solu ve emekçileri siyaset sahnesin-
alınan 24 Ocak Kararları ve darbe Emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği den silmek adına askeri darbeyle ikti-
sonrası Özal dönemi ile bir bütün ol- gömlek neo-liberalizmdi. Fakat 70’li darı ele geçirip iş başına geldi.
duğunu ortaya koymak gerekiyor. 12 yıllar Türkiye’de, solun ve emekçile-
Eylül bu bütünlük içerisinde Türkiye rin ciddi ölçüde siyaset sahnesinde 12 Eylül gericilik ve piyasalaşma
kapitalizmi için bir modeldir. Türkiye’yi olduğu yıllardı. Böyle bir Türkiye’de getirdi
neo-liberalizmin sultası altına sokan neo-liberal ekonomi politikalarını uy- Cunta yönetimince ve Özal döneminde
24 Ocak Kararları ile bu kararların mi- gulamak mümkün değildi. Önce solun hayata geçirilen 12 Eylül uygulamala
8 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
9. rı; solun ve emekçilerin önemli ölçüde MİT Müsteşarlığı ve Diyanet İşleri Üniversiteler 12 Eylül rejiminin ideolo-
siyaset sahnesinden dışlanması, ge- Başkanlığı’nın da yer aldığı “Din İstis- jik programına uygun olarak milliyetçi-
riciliğin yükseltilmesi, serbest piyasa marı İnceleme Alt Grubu”nun hazırladı- muhafazakar akademisyenlere açıldı.
ekonomisinin hükümranlığının tesis ğı raporda yer alan öneri ve tespitler. 24 Ocak Kararları’nın hayata ge-
edilmesi, emperyalizmle bağımlılık Söz konusu öneri ve tespitlerden çirilmeye başlanmasıyla, sermaye
ilişkilerinin kat be kat artırılması doğ- bazıları şöyle: örgütleri emekçiler karşısında güçlen-
rultusunda atılan adımlardı. Bu uygu- “-Din ve din bilgisi dersleri, ilkokullar- dirildi. Ücretler düştü. İhracata dayalı
lamalar on yıllık AKP iktidarına tanıklık dan başlayarak ilk ve orta öğretimde büyüme modeli ile ülkedeki toplam
eden bizler için, 80’li yılları yaşamamış mecburi olarak okutulmalı ihracatın üçte ikisi hayali ihracat oldu.
olsak da hiç de yabancı değil. Zira -Halkın basılı dini yayın ihtiyacı Özal döneminde tam 256 tane şirketin
bunlar AKP’nin köklerini ve karakteris- tespit edilmeli, her yaş ve kültür se- hayali ihracat yaptığı kanıtlandı. Dış
tik özelliklerini ortaya koyma niteliği viyesinden insanın ihtiyacı olan dini borç 1981’de 16,5 milyar dolar iken
taşıyor. neşriyatın yaygınlaştırılmasına önem 1990’da 49 milyar dolara çıktı.
12 Eylül uygulamalarının başında dinci verilmeli Daha önce de belirtildiği gibi 12
gericiliğin yükseltilmesi geliyor. 12 -TRT’de yapılan dini yayınlar güçlen- Eylül’ün amacı, Türkiye’nin neo-libe-
Eylül’ün dinci gericiliği, İslamlaşmayı dirilmeli ralizmin tasallutu altına sokulmasıydı.
yükselten uygulamaları toplumun sol -Cami bulunmayan yerleşme merkez- Darbe ile işçi sendikalarının, dernekle-
düşünceden uzaklaştırılmasında, ege- lerine vatandaşlarımızın bu konudaki rin kapatılması, grevlerin yasaklanma-
men ideolojinin sağlamlaştırılmasında istekleri dikkate alınarak ve duyarlı sı, solcuların ve emekçilerin hapsedil-
ve toplumsal muhalefetin düzen adına bölgelere öncelik verilerek cami yapıl- mesi, işkencelere maruz bırakılmasıyla
kapsanmasında kullanılan araçlardan ması sağlanmalı gereken “temizlik” yapılmıştı. Serma-
biri. Bu çerçevede 12 Eylül dönemi, Raporda din istismarı konusuna da yenin önündeki engeller kaldırılıp ser-
İslamın siyasallaşmasının önünün değiniliyor: Türk vatanını bölmek iste- best piyasa ekonomisine geçilmesiyle,
açıldığı, İslamcı hareketlere kurum- yen gizli hücreler, etnik ayrılık, mez- toplumsal alanda da ciddi değişimler
sallaşma ve örgütlenme olanaklarının hep farklılığı, dini ilerici yorumu gibi yaşandı. Siyasetten soğutulan halk,
sağlandığı, ideolojik düzeyde İslami istismarlarla zaman zaman yüce dini neo-liberal ekonomi politikalarının ge-
yaşam tarzının meşrulaştırıldığı bir ve inananları siyasi ve ekonomik tar- reklerine uygun olarak yaratılan yeni
dönem oldu. tışmaların içerisine çekmeye çalışmış- imajların peşinden koşmaya sürük-
12 Eylül cuntacıları, Türkiye’nin ge- lardır. Bunlar çoğunlukla din kisvesine lendi. Özal dönemi aşırı tüketimin ve
ricileştirilmesinde bil cümle gericiyi bürünmeye çalışan Marksistlerdir(!)” 1 zenginliğin pompalandığı yıllar oldu.
kıskandıracak ölçüde adımlar attı. Dar- Cunta yönetiminden sonra iktidara Tüketici olma yolunda atılan adımlar
beden hemen sonra cunta yönetiminin gelen Turgut Özal da, “ANAP’ta dört basın tarafından ayakta alkışlanıyor-
amaçlarını anlatmak için Türkiye’nin eğilimi birleştiriyorum” diyerek muha- du. Reklamlar zenginliği övüyordu.
pek çok iline giden Kenan Evren’in fazakar söylemleri güçlendirmiş, mu- Basında “Türkiye’nin en zenginleri”
ayetleri, hadisleri dilinden düşürmedi- hafazakar kesimin Türkiye sermaye- türünden haberler yer almaya başladı.
ği biliniyor. Hemen her konuşmasında sine entegre olmasının önündeki faiz Amerika’da ünlü zenginlere hitap eden
Kuran’dan alıntılar yapan Evren, 1981 engelini kaldırmak amacıyla getirdiği Forbes dergisi tarafından her yıl ya-
yılı başında düzenlenen Konya mi- faizsiz sistemle ve önemli teşviklerle, yımlanan ve “en zengin insanlar”ı konu
tinginde de bunun örneğini sunuyor: bugün AKP eliyle zaferini ilan eden eden özel sayıyı örnek alan Nokta der-
“Tanrısı bir, Kuranı bir, peygamberi Anadolu sermayesini önemli ölçüde gisi ilk kez 1985 yılında ‘Türkiye’nin
bir, aynı sesleniş ve yakarışla namaz sahneye çıkarmıştır. en zengin 100 ailesi’ konusunu kapak
kılanları birbirinden koparmaya imkan 12 Eylül öncesi, solun ve toplumsal yaptı ve bu araştırmayı gelenek haline
yoktur.” muhalefetin merkezi durumunda olan getirdi.2 Böyle bir ortamda işadamı
Yine 12 Eylül döneminde zorunlu din üniversiteler de darbeden “payına dü- profili de yenilendi. Artık 70’li yıllara
derslerinin getirildiği, cami sayısında şeni” aldı. Üniversitelerin toplumla ba- özgü “işçiyi, emekçiyi sömüren patron”
ciddi artış yaşandığı, İmam-Hatip Lise- ğını kesmek, ilericilikten arındırmak ve figürü silinip, “istihdam yaratan, refah
si (İHL) mezunlarına yüksek bürokra- sermayenin kontrolüne sokmak ama- sağlayan işveren” figürü ikame edildi.
side daha fazla yer verilmesi suretiyle cıyla Yüksek Öğretim Kurumu(YÖK) İşadamları kamuoyunda daha görünür
bu liselere talebin artırıldığı biliniyor. kuruldu. 6 Kasım 1981’de çıkarılan hale geldi. TÜSİAD’ın yaptırdığı bir an-
Cunta yönetimi tarafından İHL’lere ya- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kete göre gençlerin yüzde 48’i patron
pılan bir “kıyak” da Milli Eğitim Temel ile kurulan YÖK, 1982 Anayasası ile olmak istediğini söylüyordu. Kısacası
Kanunu’nda yapılan değişiklik. 1982 güvence altına alındı. YÖK’ün amacı toplum da yeni ekonomi politikalarının
yılında yapılan bu değişiklikle İHL me- üniversiteleri sermayenin tercihleri ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürül-
zunları, üniversiteye girişte diledikleri doğrultusunda yeniden yapılandırmak müştü.
fakülteyi tercih etme hakkına sahip ve denetim altına almaktı. Bu kapsam-
oldu. Böylece 12 Eylül, AKP ile “çözü- da ilk “icraatlardan” biri solcu akade- Dipnotlar:
len” imam-hatiplilerin katsayı tartış- misyenlerin üniversitelerden atılması 1. Gelenek Dergisi- Sayı 53, Refah Par-
masının tohumunu da atmış oldu. oldu. 71 (kimi verilere göre ise 120) tisi ve Türkiye Gericiliği (Yunus Galip)
12 Eylül’le dinselleşmenin nasıl yük- akademisyen görevden uzaklaştırıldı, 2. TARZ-I HAYAT’TAN LIFE STYLE’A
seltildiğini anlatan bir diğer örnek de çok daha fazla sayıda akademisyen ise Yeni Seçkinler, Yeni Mekanlar, Yeni Ya-
12 Eylül döneminde kurulan, içinde bu durumu protesto ederek istifa etti. şamlar (Rıfat N. Bali-İletişim Yayınları)
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 9
10. NE PAŞAYMIŞ AMA…
12 Eylül sonrasında
ülkücülerin solcu
polislerce, solcuların
ise ülkücü polislerce
işkenceye maruz kaldıkları
iddianamenin tarihsel
gerçeklerden ziyade
“Bu Kalp Seni Unutur
mu?” adlı TV dizisi
izlenerek yazıldığını
düşündürmektedir.
sini istiyor.” şeklindeki, tamamen sağcı Kemal Çetin, son yıllardaki “değişik-
onur güneş basın ve siyasetçilerin söylem ve ha- liklere” göz kırpmayı da ihmal etmedi.
berlerinden ibarettir. İkincisi, referan- “Son yıllarda Avrupa Birliği ile bütün-
dum döneminde “yetmez ama evet” leşme çabaları yolunda, kişi özgürlüğü
12 Eylül iddianamesi ile ilgili yazı-
kampanyası yaratıcılarının vurguladığı ve hakları ile ilgili atılan adımlar ve
lanlar
“Bazı solcular 12 Eylül’ün yargılanma- yapılan yasal düzenlemelerle süreç,
Geçtiğimiz ay 12 Eylül iddianamesi
sından rahatsız.”, “ Simgesel olarak da demokrasi lehine değişmeye başla-
tamamlandı ve mahkemeye sunuldu.
olsa iki generalin yargılanması de- mıştır.””1 i ifadesini kullanarak açıkça
12 Eylül Darbesi’ni yargılayacak olan
mokrasi adına önemli bir adımdır.” gibi Avrupa Birliği ve AKP güzellemesi
mahkeme, TCK m. 250 ile yetkili ve
yorumlardır. Diğer bir yorum çeşidi ise yapmaktan geri kalmadı.
görevli yani 12 Eylül’ün yarattığı Dev-
bizim de katıldığımız “12 Eylül hayatın Savcı Kemal Çetin’in ifadelerinden
let Güvenlik Mahkemesi sisteminin
her alanına işlemiştir, hesaplaşma iki anlaşılan bir diğer husus ise Kenan
devamcısı konumundaki Özel Yetkili generalden ibaret değildir.” , “Dönemin Evren ve dönemin diğer kuvvet komu-
Mahkemelerden. İddianamede şüpheli valileri, emniyet müdürleri, mit men- tanlarının, adeta bütün yaşananları
olarak, dönemin Genelkurmay Başkanı supları, siyasetçileri iddianameden kendi başlarına planladıklarıdır. Bu
Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Ko- muaf tutulamazlar; aksi halde aklan- komutanlar kimseye haber vermeden,
mutanı Tahsin Şahinkaya gösterildi. mış sayılırlar.” şeklindeki yorumlardır. kimseden emir almadan, darbe öncesi
Askeri darbenin diğer komutanlarının ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan
ölmeleri sebebiyle haklarında ek Savcı ve İddianame kargaşalara sessiz kalmış veya geç
kovuşturmaya yer olmadığı tespiti İddianamenin yazarı özel yetkili An- müdahale etmişler. Çorum, Maraş,
yapıldı. Kenan Evren(94) ve Tahsin kara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, Sivas, 16 Mart katliamları; Abdi İpekçi
Şahinkaya(87) ağırlaştırılmış müebbet mahkemeye hukuki bir metin sun- suikastı, Fatsa operasyonu ve MSP’nin
istemiyle yargılanacaklar. Yargılama maktan ziyade, kendisinin pek değerli Konya mitingi hep askerin ve derin
sırasında bu iki yaşlı general hayatını politik fikirlerini de içine serpiştirdiği güçlerin kışkırtması veya planlaması
kaybederse, ki bu olasılık hiç de kü- siyasi bir metin sundu. Demokrasi, sonucu ortaya çıkan vakıalarmış. İddi-
çümsenemeyecek boyutta, 12 Eylül özgürlük tanımları yaptı ve bu kavram- anamenin değerlendirildiği makale-
ile hesaplaşma fikri (iddianamelerle larla ilgili tarihsel referanslar verdi. Bu lerin birinden aktaracağımız bu pasaj
hesabın görüleceğini düşünenler için) tarihsel referanslar arasında Sovyetler sanırım yeterli olacaktır; “12 Eylül’e
başka bir bahara bile kalamayacak. Birliği’ne de laf atmaktan kendini ala- giden süreçte düzenlenen katliamların
İddianamenin mahkemeye sunulması- madı. SSCB’nin halkına yaptığı zulüm bütün suçunun Türk sağının sırtından
nın ardından basında çıkan yorumları sebebiyle çözüldüğünü öne süren alınarak bu iki kişiye yüklenmesinin
üç şekilde tasnif edebiliriz. İlki “Refe- savcı, daha sonra mağdur ifadeleri- de siyasi bir tercih olduğunu göste-
randumda evet çıktığı için çok şükür ne iddianamede yer verdi. Yıllardır riyor. …Sözü edilen katliamlarda rolü
bu günleri gördük.”, “İşkenceci ile Türkiye’de siyasetin bilinmeyen, ve-veya desteği olan NATO, CIA, MİT,
mağdur helalleşti, ikisi de generallerin görünmeyen, derin yapılar tarafından ülkücüsünden İslamcısına Türkeş’in-
yargılamasının sonuna kadar gidilme- idare edildiğini satırlarında vurgulayan den Erbakan’ına bir bütün olarak Türk
10 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
11. Sağı ve TÜSİAD bu iddianamede ya salt piyonlarla değildir. Piyonlar on-
mağdur ya da izleyici. Dönemin kont- ların kafasından tutup ileri çeken,
rgerilla yuvası olan MHP iddianamede gerekirse onları vezir yapan, gerekirse
‘askerler tarafından kullanılan’ masum feda eden elin kontrolü altındadırlar.
bir parti olarak resmediliyor.”2.
İlginç olan bir diğer nokta ise dönemin Mağdurlar ve failler birbirine
siyasetçilerinin, özellikle de Turgut karışmış
Özal’ın darbenin ekonomi bakanı, sa- 12 Eylül iddianamesinin içeriğinde
vunucusu, işleticisi olmaktan ziyade MİT mensuplarından, CIA’dan, ABD’den
demokrasi kahramanı olarak gösteril- bahsedilmediğini yazmıştık. Bunların
mesidir. Kenan Evren’in, Turgut Özal’ın yanında 12 Eylül’e giden süreçte eli
seçimleri kaybetmesi için, aleyhte kanlı faşistlerden, mağdurlar kümesiy-
propaganda yaptığı vurgulanmış miş gibi bahsedilmesi de iddianamenin
ve Özal’ın darbe sonrası ilk genel ne kadar siyasi bir metin olduğunun
seçimlerde başbakanlık koltuğuna ve kimleri aklamaya çalıştığının ka-
oturduğu ve TBMM Başkanlık Divanı nıtıdır. 16 Mart katliamında adı en ön
oluşturulduğu tarih olan 06/12/1983 sırada geçen Muhsin Yazıcıoğlu’na
tarihi, “sivil yönetime geçiş” sebebiyle mağdurlar listesinin ilk sırasındadır.
darbenin sona erdiği tarih olarak be- Ülkücülerin “vatanını, milletini savu- 3)Siyasi Partiler Kanunu değiştirilecek
lirtilmiştir. Özal, sanki darbeyi destek- nan onurlu insanlar”, solcuların ise ve seçim barajı kaldırılacak mı?
lememiş ve sivil yönetim için çılgınca “kafası karışmış, kendini bir yere ait 4)Dinci gericiliğin önü kesilecek, din-
bir mücadele vermiş! Bu ifadelerin hissetmek isteyen, kandırılmış, anarşik
dar değil “aydın nesiller” yetiştirme
de bugün Turgut Özal’ın temsilcisi, gençler” olarak takdim edildiği iddia-
çabaları başlayacak mı?
devamcısı olduklarını iddia edenlerin namede, klasik “12 Eylül bir oradan bir
5) Üniversiteler tekrar bilimin üretildi-
kalbinde yer edinmek için kullanıldığı buradan astı” yalanı da sürdürülmek-
ği kurumlar haline gelecek mi?
anlaşılmaktadır. tedir.
6)Üniversite öğrencisi üzerindeki
Savcı Kemal Çetin, zamanın darbe 12 Eylül sonrasında ülkücülerin sol-
kuşatma ve korku hali ortadan kaldırı-
destekçileri, şimdinin kanaat önder- cu polislerce, solcuların ise ülkücü
lacak mı?
lerinden bahsetme gereğini ise pek polislerce işkenceye maruz kaldıkları
Soruları uzatmak mümkün. Fakat bun-
duymamış. Öyle sanıyoruz ki bugün da ayrıca iddianamenin, tarihsel ger-
lardan tek bir tanesine kimsenin evet
darbe karşıtı görünen çevrelerin çeklerden ziyade Bu Kalp Seni Unutur
deme şansı yok. Aksini iddia etmek
geçmişleriyle yüzleşmelerinden mu? adlı TV dizisi izlenerek yazıldığını
ya saf dillilik olur ya da işbirlikçilik.
çekinmiş. Sızıntı dergisinin 21. Sayı- düşündürmektedir.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın
sındaki “Son Karakol” başlıklı yazının
yargılanmasının, tutuklanmasının,
yazarı olan Fetullah Gülen’in “Ve, işte Bir sonuç ve istem de bizden
ceza çekmesinin tek bir seçenek so-
şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, Savcı Kemal Çetin; şüphelilerin,
nucunda anlamı olabilirdi, o seçenek
asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, CMK’nın 250-252 maddeleri uyarınca
ise sistemin tümden yargılanmasıdır.
bu son dirilişi, son karakolun varlık ve yargılamalarının yapılarak 765 sayılı
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için
bekasına alamet sayıyor; ümidimizin TCK’nın 146., 80., 31. ve 33. mad-
yargılanmasınlar demiyoruz. Fakat
tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza deleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırıl-
onların yargılanıyor olması 12 Eylül
yetişen Mehmetçiğe bir kere daha malarını ve haklarında CMK’ nın 109.
ile hesaplaşıldığı değil, 12 Eylül’ün
selam duruyoruz.”2 ifadesi ne demek maddesinde belirtilen adli kontrol
diğer unsurlarının aklandığı anlamına
istediğimizi açıklamaya yetiyor. Ayrıca tedbirlerinden (yurt dışına çıkmamak
geliyor. Bataklığı kurutmakla değil de
merak edenler için şimdinin özgürlük vs.) birinin uygulanmasını istemiştir.
sinek öldürmekle uğraşanların, anlaya-
savaşçısı Nazlı Ilıcak’ın, 16 Eylül 1980 Mahkeme iddianameyi kabul etmiş ve
tarihinde, Tercüman Gazetesi’ndeki artık bu iki yaşlı general şüpheli değil madığı da bu maalesef.
yazısından bir paragrafla bu bahsi sanık olmuşlardır.
kapatabiliriz, “Birkaç gündür, 12 Eylül Bir an için davanın bittiğini ve bu iki Dipnotlar:
1. İddianame no : 2012/2 ( 12 Eylül
harekâtı ile 27 Mayıs’ın mukayesesi kişinin müebbet hapse mahkum olduk-
İddianamesi) tam metin, http://www.
yapılıyor ve hemen herkes, birincisi- larını, Cumhurbaşkanı’nın da bu gene-
hukukum.com/12-eylul-iddianamesi-
nin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz ralleri affetme yetkisini kullanmadığını
tam-metin.html
bu konuda taraf olamayız. Çünkü 27 ve demir parmaklıkların ardına atıldık-
2. Sol Haber Portalı, http://haber.
Mayıs, mensup olduğumuz Demokrat larını düşünelim. 12 Eylül’ün halkın sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/12-
Parti camiasına karşıydı. Halbuki 12 üzerinde yarattığı tahribatın bir nebze eylul-iddianamesi-bastan-asagi-
Eylül’de açıklanan hedeflerle yıllardır olsun düzelebileceğini düşünen, şu antikomunizm-kokuyor-haberi-50404
bizim yazdıklarımız arasında, geniş bir sorulara cevap vermelidir. 3. Fetullah Gülen , Sızıntı Dergisi, Ekim
mutabakat bulunuyor” 3. 1)Özel Yetkili Mahkemeler ve bu mah- 1980, sayı:21 http://www.sizinti.com.tr/
Savcı Kemal Çetin, Fetullah Gülen kemelerde açılacak davaların akıbeti konular/ayrinti/son-karakol.html
veya Nazlı IlIcak’ın yazdıkları kendi- ne olacak? 4. daha fazlası için (bkz: http://
lerini tanıtmaya yeter. Fakat özellikle 2)Yükseköğretim Kurulu ile ilgili her- www.acikistihbarat.com/Haberler.
vurgulamak isteriz ki bizim kavgamız hangi bir düzenleme olacak mı? asp?haber=8578)
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 11
12. GEREĞİ DÜŞÜNÜLMÜŞ...
KCK soruşturmasında Kürt siyasiler, avukatlar, gazeteciler, bilim insanları,belediye
başkanları ve yüzlerce kişi hala hâkim karşısına çıkmayı beklemekteler. Hal böyle
iken insan Can Yücel’in ‘Kurtarıcılar kurtara kurtara/ Kurtardılar memleketi memleket
olmaktan...’ dizelerini anmaktan kendini alamıyor.
İşte bu kontrol edememe durumunun, Görüldü ki Ergenekon davası sırasında
ezginur şahin AKP’yi öncekilerden daha baskın bir tutuklamalara karşı Silivri’ye yürüyen-
siyaset izlemeye zorladığını söyle- ler, Ergenekon davasının sonuna kadar
2009 yılından bu yana, kimilerinin yebiliriz. Devletin tüm kurumlarını götürülmesini isteyenler, bugün yine
Kürt meselesi üzerinde kurtarıcı olarak eline geçirmiş bir iktidarın kendinden AKP’nin açtığı başka davalarda sanık
gördüğü AKP hükümetinin ve Gülen başka bir güce tahammül edemeye- durumundalar. Ne yazık ki tabloda
cemaatinin operasyonları sonucu, KCK ceği, yaşanan olaylarla birlikte iyice değişen tek şey suçsuz yere hapiste
soruşturması kapsamında 7748 kişi günyüzüne çıkmıştır. Kürtlerin siyasi tutulan binlerce insanın isimleridir.
gözaltına alındı, 3895 kişi ise tutuk- alanını olabildiğince daraltma hamlesi
landı.1 Başbakan Erdoğan’ın “sonuna sonucu tutuklamalar Ragıp Zarakolu KCK Davası ve Delilleri!
kadar gidilsin” dediği KCK soruştur- ve Büşra Ersanlı gibi akademisyenlere KCK,3kendi tanımının sınırlarını aşarak
masında Kürt siyasiler, avukatlar, kadar ulaşmıştır. Şaşaalı açılım süre- bir halkı tümden sindirmek üzere inşa
gazeteciler, bilim insanları, belediye cinde AKP’ye övgüler yağdıranların, edilmiş, kapsamı ise seçilmiş milletve-
başkanları ve yüzlerce kişi hala hâkim tutuklamaların bu noktaya ulaşmasına killerinin hapiste kalmasını sağlayacak
karşısına çıkmayı beklemekteler. Hal şaşırmaları da yersizdir. Zira bu aka- kadar genişletilmiş bir başka yok etme
böyle iken insan Can Yücel’in ‘Kurtarı- demisyenler tutuklanana kadar hiç harekâtının adıdır. KCK davasına ilişkin
cılar kurtara kurtara/ Kurtardılar mem- ses çıkarmamış olanların “bu kadarı iddianame yaklaşık 7500 sayfa ve
leketi memleket olmaktan...’ dizelerini da fazla artık” demelerinin bir anlamı iddianamenin çoğunun telefon görüş-
anmaktan kendini alamıyor. kalmamıştır. melerinden oluştuğunu görmekteyiz.
Kısa bir zaman önce ‘demokratik 12 Eylül’de yapılan anayasa değişikliği Bunlar arasında tutukluluk sebeple-
açılım’ın iki hedefi olduğunu vurgula- ile beraber yargının da tamamen ikti- rine göz atacak olursak neredeyse
yan AKP iktidarı, bunları ‘terör ve şid- darın eline geçmesi, aslında son altı hepsi yasal olan eylem ve faaliyetlerin
deti sonlandırmak’ ve ‘özgürlük alanını ayda yapılan 1548 tutuklamayı anla- siyasal içeriğine yani siyasal düşünce-
genişleterek demokratik standardımızı mamıza yardımcı olabilir. Kendi rejim- ye bakıldığı anlaşılmaktadır. Cezanın
yükseltmek’ olarak tanımlamıştı.2 lerini kurabilmek için önünde en ufak şahsiliği ve suç olgusunun tespit edi-
Temmuz 2009’dan itibaren ‘Kürt açı- bir engel bulunmasını istemeyenler, lebilmesi adına, iddianamelerde somut
lımı’ olarak başlayan bu süreçte uz- kendisi haricinde bulunan tüm siyasi delillere yaslanılması zorunluluğu
laşma ve diyalog evresi kısa sürdü ve güçleri yok etmek için çuvalın ağzını mevcut iken, KCK’da ise hiç bir somut
iktidarın karşısında duran tüm güçler, önce Ergenekon davasıyla açmışlardı. delil ve suç isnadına rastlayamıyoruz.
özellikle aydınlar çeşitli davalardan Ergenekon operasyonlarının amacı İnternetten sadece okumak amacıyla
yargılanmaya başladı. Bu, AKP’nin çok netti ve toplumun farklı muhalif indirilmişve pdf formatında kaydedil-
Kürt siyasetini istediği gibi kontrol kesimlerine de yapılacak olan ope- miş V.İ. Lenin’in ‘Örgütlenme Üzerine’,
edemeyişinden kaynaklanmaktadır. rasyonların habercisi durumundaydı. ‘Sosyalizm ve Savaş’, ‘Ulusların Ka-
12 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
13. derlerini Tayin Hakkı’, Karl Marks’ın
‘Marksizm’in Bir Açıklaması ve Kısa Bir
Biyografik Özeti’, ‘Demokratik Devrim-
de Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği’
eserleri, Ernesto Che Guevera’nın
‘Küba Devrimi’nin İdeolojisini İncele-
mek İçin Notlar’, ‘Latin Amerika Devri-
minin Taktik ve Stratejisi’, ‘Sosyalizm
ve İnsan’, ‘Sosyalist Planlama’ eserleri,
Leo Huberman’ın ‘Sosyalizmin Alfabe-
si’, Mao Zedung’un ‘Çin Devrimci Sava-
şında Strateji Sorunları’ ve yine Carlos
Marghella ve Alberto Bayo gibi ulusla-
rarası alanda tanınmış birçok isme ait
eserler suç unsuru olarak el konularak
klasörlere konulmuştur.4 Yani iddiana-
mede sayılan bu eserleri bulundurmak
suç haline gelmiştir.
Cihan Kırmızıgül hakkındaki iddia ise,
bir süpermarkete yönelik gerçekleştiri-
len molotof kokteylli saldırıdan iki saat
sonra olay yerine yakın bir yerde oto-
büs beklemekten ibarettir. Hakkında
hiçbir somut delil olmamasına rağmen
boynundaki puşi delil kabul edilmekte-
dir. Savcı ise, KCK adına eylem yapma
gerekçesiyle Cihan Kırmızıgül’ün 45 yıl maddesinde ise ’Sanık veya mağdur, Roma hukukundan gelen yargılamanın
hapsini istiyor ve Cihan iki yıldan fazla meramını anlatabilecek ölçüde Türk- en temel ilkesi, suçluluğu ispatlana-
bir süredir tutuklu… çe bilmiyorsa; mahkeme tarafından na kadar herkesin masum olduğunu
Dahası, Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın ders atanan tercüman aracılığıyla duruş- söyler. Artık bu ilke, minareyi kılıfına
notları ve panellerde aldığı notlar da madaki iddia ve savunmaya ilişkin uyduranlar tarafından ’masumluğu
dosyaya delil olarak eklenmiş ve suç esaslı noktalar tercüme edilir’ den- ispatlanana kadar herkes suçludur’a
olarak sayılmıştır. İçişleri Bakanı’nın mektedir. Yani mesele sanığın Türkçe dönüştürüldü.
Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutuklan- biliyor olması değildir, meramını hangi
ması hakkındaki açıklaması ise söyle: dilde daha iyi anlatabiliyorsa o dilde Dipnotlar:
savunma yapma hakkının kanunca 1. ANF, www.firatnews.org/index.
’’Hangi suçtan, hangi kominizan
korunmuş olmasıdır. Diyarbakır 4. Ağır php?rupel=nuce&nuceID=50930
faaliyetten mahkûm olduğunu, ceza-
Ceza Mahkemesi’nde ise ‘Örgüt üyesi 2. AKP’nin seçim beyannamesi,16 Ni-
evinde yattığını akrabalarının kimin
san 2011
olduğunun, eniştesinin bu ülkede bir olmamakla birlikte örgüt adına suç
3. Cengiz Çandar, TESEV için hazırla-
başka faaliyetten tutuklu olduğunu, işleme’ iddiası ile yargılanan ve Türkçe
dığı rapor:“KCK fikri, Kongra Gel’in (Halk
bir başka sevdanın yolcusu olduğunu savunma yapan sanık hakkında ceza Kongresi) 2007 Mayıs’ında Kandil’de
araştırırsanız görürsünüz.’’ Bakan bu indirimine gidilerek 7 yıl 6 ay, Kürtçe yaptığı5.Kongre’de ortaya çıkmış ve
sözleriyle yargıya müdahale etmiş ve savunma yapan sanığa ise herhangi varlığını 2005’ten beri sürdüren KKK’nın
direkt olarak Ersanlı ve ailesini hedef bir indirim yapılmayarak 9 yıl hapis yerini almıştır. Açılımı Koma Komalen
göstermiş, baştan suçlu ilan etmiştir. cezası verildi. Bu karadan sonra sizce Kürdistan olan KKK, Kongra Gel’in Ma-
Bu açıklamadan sonra kimin akrabası- CMK 202 neyi anlatır? yıs 2005’te 236 delegenin katılımıyla
nın hangi suçtan hüküm giydiği artık Kandil’de düzenlediği, 3.Kongresi’nde
daha önemli hale gelmiştir. Açık Hava Hapishanesi Öcalan’ın“Demokratik Konfederalizm
2001’den beri dünyada 35 bin kişi konseptine uygun bir şekilde kurulmuş-
CMK 202 Neyi Anlatır? terörist diye hüküm giymiştir. Bunla- tur. (…) 2007 Mayıs’ında Türkiye İran,
rın üçte biri ise (12 bini) Türkiye’de... Suriye, Irak ile yurtdışındaki Kürtleri
Davanın bir başka önemli noktası ise
temsil eden toplam 213 kişinin katıldığı
anadilde savunma hakkının mahkeme Üstelik ülkemizdeki artış son 5 yılda
Kandil’deki 5.Kongrede KKK’nın ismi KCK
tarafından yok sayılmak istenmesidir. yaşanmış: 2005’te 273 olan ‘terörist’
olarak değiştirilmiştir. Buna göre Türki-
Sanıkların anadilde savunma talepleri sayımız, 2009’da 6345’e çıkmıştır.5
ye odaklı bir örgütlenme olan KKK’dan
karşısında mahkeme heyeti, “bilinme- Bu hesaba göre iktidarla ayni dili farklıolarak KCK’nın Türkiye, İran, ırak ve
yen bir dilden bahsetmektedir” demiş- konuşmayan herkes “herhangi bir Suriye Kürtlerini kapsayacak bir çatıör-
ti. Bu yüzden ki ‘bilinmeyen’ ve Kürtçe terör örgütüne mensup’’ demektir. gütü olması öngörülmüştür.
olduğu düşünülen bir dil konuştukları Her muhalifin potansiyel suçlu olarak 4. haber.sol.org. tr/node/36051
gerekçesiyle, sanıkların ifadelerini görüldüğü bir yerde hukuk ne kadar 5-.milliyet.com.tr/2011.10.08/.../Otori-
almaktan kaçınmıştı. CMK’nın 202. işlevini korur bilinmez; ama taa Eski ter_demokrasiye_dogru
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 13
14. FC Cemaatspor Süper Lig’de
Peki cemaat şampiyon olur mu?2 tarihe geçen bu olayda toplam bilanço
seçkin barbaros Bu soru 2010 nisanında SoL Haber 4 bin ölü 12 bin yaralı olmuştu. Taraf-
Portalı’nda aynı adla yayınlanan bir tarları tribünlerden siperlere götüren
“Siyaset ve toplumsal dönüşüm prog- makaleden alındı. Aziz Yıldırım’ın ihale ve Yugoslavya’nın dağılışını fitilleyen
ramları sokağa, kitlelere, gündelik ihale dolaştığı, Yıldırım Demirören’in Dinamo Zagreb – Kızılyıldız maçı,
hayata simgeler, semboller ve slogan- İstiklal’de kaçak kat çıktığı, Adnan Mısır’da siyasi bir katliama yol açan El
larla iner. Dolayısıyla simgeleri yeni- Polat’ın saatini 20.45’e ayarladığı Masri – El Ehli maçları futbolun toplu-
den düzenlemek ve yeni semboller sırada yazar bu soruya yanıt aramış ve mu yönlendirmedeki etkisini gösteren
oluşturmak, her büyük dönüşüm iddi- bulduğu yanıtı yazının daha ilk cüm- örnekler. 12 Eylül’de özel bir kanunla
asının taşıyıcıları bakımından olmazsa lesinde bizimle paylaşarak, elbette 1. lige çıkartılan Ankaragücü de, futbol
olmaz bir kuraldır. “olur” demişti. ile siyaset arasındaki yakın ilişkiyi
Dolayısıyla I. Cumhuriyeti tasfiye et- Endüstriyel futbolun toplumsal ilişki- gösteren bir başka örnek. Son olarak
mek ve yerine faşizan bir ılımlı İslam lerden bağımsız bir aktivite olmadığı, ülkemizdeki birçok kulübün, işçileri 2.
cumhuriyeti, bir polis devleti kurmak başka bir ifadeyle varoluşu ekonomik dünya savaşına hazırlamak için kurul-
isteyenler; elbette yasamayı, yargıyı, ve siyasal belirlenimli olan ve aynı duğunu da unutmamak gerekir. Aynı
yürütmeyi ele geçirdikten ve sistemin zamanda toplumu yönlendirebilme ‘sa- şekilde ülkemizde kulüplerin doğuşu
silahlı güçlerini yeni rejime bağladık- natı’ olduğunu söylemek artık herkes ile siyasal toplumsal yaşam arasındaki
tan sonra eski düzenin sembollerine tarafından bilinen bir gerçek. Sporda bir diğer yakın ilişki ‘üç büyükler’ ola-
ve simgelerine de yöneleceklerdi. amatör ruhun sermaye egemenliği rak anılan FB, GS, BJK ile cumhuriyetin
Amaçlarına ulaşıp ulaşamayacakları altında yok edildiği bir ortamda futbol kuruluşu arasında da görülmektedir
artık tamamen toplumsal tepkinin “halkçı karakterini, kulüp kültürünü, ki bugün futbolda yaşanan kavganın
alacağı şekle bağlıdır.” 1 yarışma duygusunu, dayanışma ve düğüm noktası asıl olarak burada şe-
Gözaltılar, skandallar, tuhaf deliller, sosyalleşme ortamı oluşturma özelli- killeniyor.
yargı sürecinde yaşanan usulsüzlükler, ğini büyük ölçüde kaybetmiş”, sömürü
özel yetkili meşhur savcılar, istifalar, ve kitleleri yönlendirme aracı haline FC Cemaatspor
değeri düşen hisseler, basına servis gelmiştir. Bu gerçek artık birkaç solcu- Cumhuriyetin tasfiye edildiği, yargıdan
edilen ‘gizli’ belgeler, tüm davaların nun ‘uydurması’ olmaktan çıkıp sıra- akademiye, medyadan tüm devlet ku-
açılmasını sağlayan ‘gizli’ tanıklar, bir dan bir gerçek halini almıştır. rumlarına her yerin AKP cemaat eliyle
davadan bir başka davaya koşuşturan Zira 1969’da El Salvador ile Honduras ele geçirildiği bir süreçte genelde fut-
tutuklular derken cemaat adım adım arasında oynanan karşılaşmada çıkan bolun özelde üç büyüklerin bu sürecin
şampiyonluğa koşuyor. olayların ardından iki ülke arasında dışında kalması pek mümkün değildi.
savaş çıkmış ve futbol savaşı olarak AKP için reçete belliydi; cumhuriyet
14 | HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır
15. dönemi modernleşmesinin kurumları Aksu aday gösterildi. Galatasaray’da Doğru soruyu sormak
olan üç büyüklerdeki modernleşmeci Adnan Polat’a karşı Adnan Öztürk Yargılamanın kendisinde şike varken
kültür tasfiye edilmeli ve yerine tek denendi. Ve bu süreçte AKP’ye karşı “Şike var mı?” diye sormak, yargılama
büyük getirilmeliydi: Cemaat. CHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye sürecinden futbol için adalet bekle-
Böylece milyon dolarların konuşul- başkanlığına aday olan Adnan Polat’ın mek büyük bir yanılgı ve tuzak olma-
duğu ve milyonlarca taraftarın cema- alevi kimliği özellikle Fettullahçı basın nın dışında bir işe yaramamaktadır.
atleştirilmesini sağlayacak olan bu tarafından sürekli işlendi. Genel kurul Evet, “Futbolda şike yapıldığı bir ger-
büyük ve etkin aracı yönetmek için süreçlerinden başarı sağlayamadıkla- çek. Yeşil sahalarda büyük paraların
harekete geçildi. rında tehditlerle ya da Fenerbahçe’ye döndüğü, sporun kirlendiği, bir dönem
Özerk statüye sahip Türkiye Futbol yapıldığı üzere operasyonlarla dene- futbolda mafyalaşmanın had safhaya
Federasyonu AKP tarafından yeniden diler. Cemaat bu tehditlerin karşılığını ulaştığı, faşist-kabadayı kırması çe-
düzenlendi ve yönetim kurulu sporla aldı ve bazı kulüp yöneticileri ardı ardı-
telerin başta transfer piyasası olmak
hiçbir bağı olmayan AKP’li iş adamları na açıklamalar yapmaya başladılar. En
üzere futbola müdahale ettiği, dahası
ve Gülen cemaati tarafından doldu- dikkat çekici açıklama ise Galatasaray
bütün bu kirli ilişkilerin içinde spor ba-
ruldu. AKP’yle olan yakınlığı bilinen kulübü başkanı Ünal Aysal’dan geldi
sınının da olduğu neredeyse herkesin
Mehmet Ali Aydınlar TFF’ye başkan ve 20 milyon Galatasaray taraftarının
bildiği bir sır gibidir.”2
yapılırken, başkanvekilliğini Küçükçek- AKP’ye oy verdiğini söyledi. Aysal’ın
Çünkü “Spor düzeni ve sistemi ayna
mece Belediyesi AKP’li meclis üyesi ardından TFF başkanlığı için adı geçen
Göksel Gümüşdağ ve denetleme kuru- Yıldırım Demirören de yine iktidarla sadakatiyle yansıtır. Şike, rüşvetin
lu başkanlığını da AKP tarafından THY sıkı bağlar kurmakta gecikmedi. spordaki adıdır. Bir ülkede rüşvet varsa
genel müdürlüğüne atanan Hamdi Tehditlerin boşa çıktığı anda ise özel sporda şikenin olmaması mümkün
Topçu üstlendi. yetkili mahkemeler devreye girdi. Ve müdür?”3
Tüm kurum ve kurullarda sınırsız güç ’gizli tanığımız’ bir ihbar eşliğinde bir Bahis şirketlerinin sponsor olduğu ve
ve yetkiyle hareke eden Gülen cema- kez daha ortaya çıktı. Bir kez daha futbolun artık sadece bahisler üzerin-
atinin kulüpleri ele geçirme ve toplum diyorum; çünkü aynı tanık Ergenekon den konuşulduğu bir ortamda şikenin
üzerinde futbol üzerinden de tahak- davasının da gizli tanığı olarak senar- olmaması elbette mümkün değildir.
küm kurma çalışmaları sessiz sedasız yoda yerini almıştı. Yine şike soruştur- Konuşulan futbolsa taraftar neden
olmadı ve bir dirençle karşılaştı. Bugün masının Ergenekon savcısı Zekeriya yok? Sorulması gereken soru bu.
Fenerbahçe kulübüne yapılan ope- Öz tarafından başlatılması, iki davanın Eğer doğru soruyu soruyorsak çağrısı
rasyonun sebebi tam da bu dirençte ortak gizli tanıklara ve belgelere sa- da açık: cemaate karşı taraftar sahaya!
aranmalıdır. hip olması, her iki davanın yargılama
Cemaat, üç büyükleri önce olağan sürecinde medyaya servis edilen gizli Dipnotlar:
genel kurulları üzerinden ‘demokrat’ belgelerin aynı ‘cemaat, polis, devlet’ 1. SoL Haber Portalı - Şike soruşturması
kimlikleriyle ele geçirmeyi denediler. kaynaklı olması yargılamanın futbolda bir AKP-Cemaat operasyonudur!
Beşiktaş’ta Demirören’in karşısına adalet için değil cemaat için yapıldığını 2. SoL Haber Portalı – Cemaat Şampiyon
AKP milletvekili Abdulkadir Aksu’nun gözler önüne sermekte. olur mu? / O. Gün Ünal
cemaat bağları güçlü olan oğlu Murat 3. Metin Kurt (Spor Emek-Sen Başkanı)
HUKUKTA TOPLUMCU TAVIR | Toplumcu Hukukçular Kulübü’nün yayınıdır | 15