Suzan Sabancı Dinçer Gelecek Gündemde dünyadaki para birimlerini ve geleceğiyle ilgili fikirlerini paylaşıyor. Kaynak: Gelecek Gündemde Programı.
Suzan Sabancı Dinçer hakkında: http://www.turkiskadinlari.org/2011/08/suzan-sabanci-dincer.html
1. DÜNYANIN ÜÇÜNCÜ PARA BİRİMİ
SUZAN SABANCI DİNÇER
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi
11/08/2010
2. Gelecek Gündemde Hakkında
Vodafone Grubu tarafından desteklenen Gelecek Gündemde
Programı, önümüzdeki on yıl içerisinde dünyada karşımıza çıkacak olan
büyük sorunları ele almak üzere en iyi beyinleri bir araya getirmeyi
amaçlayan çapraz disiplinli ve eşsiz bir program. Program bu şekilde başlıca
sorunları ve potansiyel çözümleri planlıyor ve tartışıyor ve ileriye yönelik en
iyi çözüm yollarını tanımlıyor.
Dünyanın artan sorunlarına cevaben şirketler iş stratejilerini oluştururken
yenilik odaklı ve akıllı yatırımlarda bulunmak için geleceğe dair daha net ve
daha bilinçli bir görüş kazanmaya çalışıyorlar. Şirketlerin yeni fırsatları
anlayabilmeleri için geleneksel ufukların ötesine bakan, yeni anlayış
kombinasyonlarını ve yeni öngörü yöntemlerini kullanan bir yol izlemeleri
gerektiğine inanıyoruz.
3. DÜNYANIN ÜÇÜNCÜ PARA BİRİMİ
“Asya'nın yükselişi, Euro'nun zayıflaması ve artan borç oranlarıyla
beraber, dünyanın rezerv para birimi olarak ABD dolarına bir
alternatif yükselecek - bu, çeşitli paraları kapsayan bir ACU para
sepeti olabilir.”
SUZAN SABANCI DİNÇER
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve
Murahhas Üyesi
4. NURİ ÇOLAKOĞLU: Sayın Suzan Sabancı Dinçer, dünya çok büyük bir krizi geride
bıraktı. Yaşadığımız belki bütün krizlerden farklı olarak, son 20 yıldır dünya
ekonomisinin global olarak birbirine çok fazla entegre olmasından ötürü, dünya bunun
ağırlığını bütün şiddetiyle hissetti ve aşağı yukarı herkes etkilendi. Bu krizin en önemli
sonucu olarak da düne kadar en temel ödeme birimi olarak uluslararası
ticarette, uluslararası ilişkilerde kullanılan dolar ve Euro'nun yeterli olup
olmadığı, krizde bunun da bir rolünün olup olmadığı gibi fikirler tartışılmaya başladı.
Bunun sonunda acaba bir yeni global para birimine ihtiyaç var mı diye bir fikir ortaya
atıldı, özellikle de krizden göreceli olarak daha az etkilenen Asya ülkeleri tarafından.
Sizce böyle bir üçüncü para birimine ihtiyaç var mı dünyada?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Nuri Bey, doğrudur, hakikaten dünya önemli bir krizden
çıkış yaptı. Hepimiz şu anda görüyoruz ki, dünya ekonomisinde çok farklı farklı kuvvette
ekonomik güçler yer almakta. Bir tarafta Amerika, bir tarafta Avrupa, bir tarafta Asya.
Dünyada baktığınız zaman ekonomiler, çok büyük ölçüde entegre olmuş durumda.
Dünya ticareti 4 kat arttı son 15 yılda. 4 trilyon dolardan 16 trilyon dolara çıktı. Dünya
ticaret hacmindeki bu artışa baktığımız zaman, bu artışın arkasındaki ana güçlerin
Amerika, Japonya, Çin ve Avrupa olduğunu görüyoruz. Tabii böyle çok farklı güçlerin
birarada olduğu bir ekonomik ortamda dolar ve Euro'nun yanında bir başka para
biriminin faaliyete geçmesini muhtemel görüyorum. Özellikle de Asya'dan bir para
biriminin faaliyete geçmesi uzun vadede muhtemeldir diye görüyorum. Ama bunu uzun
vadeli öngörüyorum, 10-15 yıl sonrasında görebiliyorum.
5. NURİ ÇOLAKOĞLU: Yani bugünden konuşulmaya başlanacak, ama ancak 10-15
sene sonra belki üçüncü bir para birimi gelebilir diyorsunuz. Pekiyi bu konuda
ortalıktaki opsiyonlar ne? Bu rolü kim üstlenebilir?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Biliyorsunuz bu konuda üzerinde en çok konuşulan üç
opsiyon var: Bir tanesi ACU diyorlar. ACU bir nevi Euro'dan önceki ECU gibi, Asya
para birimlerinin bir sepeti olabilir. Bu bir opsiyon. Bir başka opsiyon Çin Halk
Cumhuriyeti'ndeki Merkez Bankası başkanının "grand vision" diye sözünü ettiği
SDR (özel çekme hakları). Bu da ikinci opsiyon. Üçüncüsü de Çin para birimi
renminbi'nin üçüncü rezerv para birimi olması.
Benim şahsi görüşüm, ACU'nun rezerv para olarak kabul görmesi çok zor. Birkaç
sebep var bence, ama en önemli iki sebebin bir tanesi Asya'daki politik yapı.
Asya'nın politik yapısı bu sepetin oluşmasında zorluklar getirecektir diye
düşünüyorum. İkincisi de moneter disiplinlerin daha oturmamış olduğu bir
bölgeden oluşucak para birimi zorluklar getirecektir, aynen Euro'da gördüğümüz
gibi. Biliyorsunuz şu anda Euro'da en büyük zorluklardan bir tanesi, Avrupa'daki
değişik ülkelerin para birimi olarak Euro'yu kullanması, ama mali disiplinlerde
farklılıklar göstermeleri. Dolayısıyla Euro'nun yaşadığı bu sıkıntılı dönemden
sonra, ACU gibi bir para biriminin şu anda yatırım aracı olarak kabul görmesini
zor görüyorum. SDR veyahut yuan (renminbi) daha rahat kabul görebilir, ama
orada da yürünecek çok yol olduğunu düşünüyorum.
6. NURİ ÇOLAKOĞLU: Şimdi bu para birimlerinden herhangi birinin kabulünün
Türkiye'ye etkisi ne olur? Çünkü çok uzun zamandır dolar üzerinden aldık, sattık.
Şimdi yeni yeni bir takım sıkıntılarla karşılaştıkça, örneğin Rusya ile rubleyi para
birimi olarak kabul ederek değiş dokuşa başladık. Böyle bir şeye Türkiye adapte
olabilir mi? Bu Türkiye'nin dış ticaretini nasıl etkiler?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Şimdi Nuri Bey, SDR, ACU veya yuan dersek, her
birinde de Çin aktif olacak. Zaten bu konu ekonomik olarak Çin ekonomisinin hızlı
büyümesi, Amerikan ekonomisinin daha yavaş büyümesi, Amerika'nın çok fazla
borçlanıyor olması, Amerika'nın cari açık veriyor olması ve Amerika'da enflasyon
beklentileri gibi gelişmelerden dolayı, piyasalarda oluşan "acaba doların değeri
düşer mi" şeklindeki rahatsızlıktan kaynaklanıyor. Dünyada en büyük dolar
rezervi tutan ülkelerden biri de tabii Çin.2.5 trilyon dolar rezervi var. Onlar da aynı
şekilde bundan rahatsızlar. Yani konu burdan başlıyor.
Dolayısıyla bakıldığı zaman, ister ACU, ister SDR, ister yuan diyelim, burada Çin'in
aktif olacağını görüyoruz. Tabii bir para birimi, diyelim ki Yuan, eğer üçüncü
rezerv para birimi olacaksa, 10-15 yıl sonra bu, o para biriminin rezerv para
olmasından dolayı değerinin artması demektir. O para biriminin değerinin artması
ne demek, Türkiye için? Hemen benim aklıma ilk gelen soru, bizim bu bölgeye
ihracatımız var mı, şeklinde. Bugün Türkiye'de ihracatımızın %95'i Amerika ve
Avrupa'ya. Çin'e ihracatımız sadece %2, çok düşük maalesef. Halbuki bugün Çin
ve Türkiye arasındaki ticarete baktığımız zaman dış ticarette Çin nerdeyse
Almanya'nın hemen arkasında gelmekte...
7. NURİ ÇOLAKOĞLU: İthalatta mı?
SUZAN SABANCI DİNÇER: İthalat-ihracat, yani toplam dış ticaret aktivitemizde
Çin Almanya'nın hemen arkasında geliyor, 13 milyar dolarla. Fakat ağırlıkla biz
Çin'den ürün ithal ediyoruz. Dolayısıyla yuan bugün rezerv para birimi
olursa, yuan'ın değerinin artması söz konusu olacağı için, Türkiye'nin bu bölgeye
ihracatı şu anda düşük olduğundan, eğer 10-15 sene sonra bu para birimi, bu
rezerv para olacaksa, (ki muhtemeldir dolara paralel, Euro'ya paralel bir para
birimi şeklinde olacaktır) bizim o zaman bu bölgeye ihracatı arttırmamız gerekir
diye düşünüyorum. Bizim bir ihracat bacağımız var burda. İkincisi, eğer yuan para
birimi olarak değerlenirse, rezerv para olacağı için emtia fiyatlarında artış
olacaktır. Dolayısıyla emtia ihraç edenler kazanacak, emtia ithal eden Türkiye gibi
ülkelerin aleyhine olacaktır. Biz emtia ithalatı yaptığımız için bu bizim aleyhimize
olacaktır. Üçüncüsü, yuan para birimi olarak değerleneceği için, bizim
ihracatımızda bir avantajımız olabilir. Yani yuan para birimi olarak değerlendiği
için ve belki Avrupa bölgesine coğrafi olarak yakın olduğumuz için, Türkiye lehine
bir ihracat potansiyeli yaratabilir bizim için. Tabii bir dördüncü şıkka da
bakmamız gerekir. Amerikan doları, Euro ve diyelim ki yuan'ın birim olduğunu
düşünelim. Bizim ihracatımızın %50'si Euro bölgesinde olduğu için, Euro'nun bu
üçlü sistemde nasıl hareket edeceği Türkiye için çok önemli. Çünkü bizim bugün
ihracatımızın ağırlıklı payı Euro'dur. Biz Avrupa'nın kuvvetli olmasını
isteriz, Euro'nun değerli olmasını isteriz. Dolayısıyla Türkiye'nin aleyhte ve lehte
etkilenme durumu var. Burada önemli olan, özünde Türkiye'nin bu bölgeye olan
ihracat payını arttırması gerekir diye düşünüyorum.
8. NURİ ÇOLAKOĞLU: Şimdi tabii Türkiye'nin ihracatta ciddi rakiplerinden biri Çin.
Özellikle Türkiye'deki tekstilin şu anda zorlanmasının en önemli nedenlerinden biri
bizim bire sattığımızı Çin'in rahatlıkla yarıma satabiliyor olması. Belki bu noktada
ihracat açısından bize avantaj sağlayabilir, sizin dediğiniz gibi. Öte yandan Çin
pazarı açısından da Türkiye daha cazip bir hale gelmeyecek mi? Çin'in ithalatı
açısından. Şu anda Çin bizden çok az mal alıyor, ama Çin parası değer kazandıkça
Türk mallarının Çin pazarına girmesi kolaylaşmayacak mı?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Tabii ki... Onun için zaten şu anda Çin ekonomisinin
büyümesinin ana sebebi ihracat. Dolayısıyla Çin para birimi tam bir konvertibl bir
para birimi değil hala. Sermaye piyasaları, finansal piyasaları daha başlangıç
noktasında. Onun için 10-15 yıl alır diyorum. Bugün Çin ekonomisi için finansal
piyasaların, sermaye piyasalarının gelişmesi lazım ki, Çin'in serbest kur rejimine
geçmesi lazım ki, Çin para birimi rezerv para birimi olsun. Ama bu olduğu zaman
otomatik olarak Çin para biriminin değer kazanması söz konusu. Bugün Çin'e
baktığınız zaman, tüketimin gayri safi milli hasılaya oranı aşağı yukarı %20-25
civarında. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde tüketimin gayri safi milli hasılaya oranının
Çin'de %50'lere gelmesi beklenmekte. Müthiş bir pazar bu, dolayısıyla bizim için de
müthiş bir fırsat. Dolayısıyla tabii ki Çin para biriminin değer kazanması, ana
rezerv paralardan bir tanesi olması, Türkiye için iyi bir pazar imkanı sağlayacaktır
diye düşünüyorum.
9. NURİ ÇOLAKOĞLU: Şimdi tabii, Avrupa Türkiye için iyi siyasi ve sosyal bir model. Onun için Avrupa
ile bütünleşme bizim için hep tarihi bir ideal oldu son 200 yıldır. Ama son olaylar gösterdi ki, benim
kendi değerlendirmemle Avrupalı politikacıların biraz fazla hırslı ve acele hareket etmelerinden
dolayı, Avrupa Birliği çok sağlam bir zemine basmıyor. Yaşadığımız krizi en derindenhisseden yerlerden
birinin Avrupa olması bunu gösteriyor. Buna karşılık Doğu'da çok ciddi bir yükselen ekonomik değerler
bütünü var. Hindistan'dı, Çin'di, Japonya'ydı, buralardaki gelişmeler acaba Türkiye'nin Avrupa Birliği
ile bütünleşme özlemlerini, çabalarını sekteye uğratıp, Türkiye'yi yeni arayışlara yönlendirebilir mi
sizce?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Avrupa Birliği sadece ekonomik bir vizyon değil Türkiye için, bir yaşam
tarzı. Dolayısıyla hukuk sisteminden tutun insan hakları, ekonomi, vizyon, yaşama kadar hepsini bir
bütün olarak görüyorum ben. Dolayısıyla sadece ekonomik olarak algılamamak lazım meseleyi. Bugün
dünyada çok kutuplu bir ekonomik sisteme doğru geçtiğimiz için Türkiye'nin bence üstünde en önemle
durulması gereken meselesi, reel sektörde verimliliğini artırması. Global sistem git gide rekabetçi hale
geliyor. Türkiye'nin ekonomik olarak kendi ayakları üstünde duran iyi bir güç olması lazım. Bizim
bütçe disiplinimiz, reel sektördeki verimlilik ve rekabetçiliğimiz çok önemlidir, esastır diye
düşünüyorum. Tabii ki yelpazede, ihracat yelpazesinde farklı farklı kulvarlarda, farklı farklı bölgelere
fokus olmamız lazım. Çok fazla Avrupa odaklıyız. Bunu tabii ki Asya'ya doğru döndürmemiz lazım. Ama
döndürebilmemiz için reel sektördeki verimliliği artırıp, katma değeri yüksek olan ürünlerde ihracat
yapabilecek ve rakabetçi olabilecek duruma gelmeliyiz diye düşünüyorum.
Tabii bütün bunların yanında eğer böyle çok kutuplu bir para birimi sistemi olacaksa -dolar, Euro
diyelim ki yuan- acaba Türkiye kendi başına mı kalmalı, yoksa Avrupa para biriminin içine girmeyi
düşünmeli mi? Bugün İngiltere Avrupa para biriminin içine girmedi, sterlin tek başına hareket ediyor.
Fakat İngiltere'nin kendine has farklı kulvarlarda avantajları var: Farklı bir hukuk sistemi, Londra'nın
finansal merkezi olması gibi bazı avantajlarından dolayı tek başına bağımsız kalabiliyor, ayakta
durabiliyor. Şimdi Türkiye acaba kendi başına mı kalmalı? Ekonomik ve finansal sistemi buna yeterli
olacak mı? Yoksa bu üçlü sistemde Avrupa para biriminin içine mi girmeliyiz, bunu iyi düşünmeliyiz
diye düşünüyorum.
10. NURİ ÇOLAKOĞLU: Pekiyi, son bir soru. Çok merkezli bir ekonomik modele doğru
gittiğimizi söylediniz. Çok doğru bir tespit. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan dolar
hakimiyetli dünya sistemi dağılıyor. Zaten 20 yıl önce iki süper devletli bir dünyada
yaşıyorduk, 10 sene önce tek süper devlete geldik. Önümüzdeki dönemde de görülen o
ki, 5-6 süper devletli bir dünyaya doğru gidiyoruz. Doların zayıflaması bu siyasi
gelişmenin de bir ürünü mü? Yani dolar Amerika'nın dünya üzerindeki hakimiyetinin
kaybolmasına paralel bir şekilde mi zayıflıyor sizce?
SUZAN SABANCI DİNÇER: Benim şahsi görüşüm, dolar hâlâ dünyada hakim, bundan
sonra da uzun bir süre ana para birimi olarak kalacak diye düşünüyorum. Bugün
dünyadaki global ekonomik aktivitenin % 88'i dolarla yapılmakta. Bugün dünya
rezervlerinin %65'i, %66'sı dolar. Hakikaten Amerika çok büyük bir güç. Evet Çin
ekonomisi büyüyor, ama Amerika ekonomisi bugün onun ekonomisinin üç katı ve Çin
ekonomisinin ana büyüme sebebi Amerikan ekonomisine yapmış olduğu ihracat.
Amerika bugün hem global ekonomiyi, hem siyaseti, hatta hem de askeri güçleri kontrol
eden bir ekonomi. Amerika bugün inovasyonun, yaratıcılığın merkezi. Ben bugün
Amerikan dolarının gücünün zayıflamasını ve başka para birimlerinin onun yerini
almasını çok çok uzun süreler sonrasının olayı olarak görüyorum. Bir para biriminin, bir
rezerv para biriminin oluşabilmesi için o ülkede sermaye piyasalarının, finansal
sistemin, hukuk sisteminin çok oturmuş olması lazım. Birinci Dünya Savaşı'ndan evvel
Amerika'ya paralel giden tek para birimi vardı o da sterlin. Hatırlarsanız 1940-45'lerde
çok büyük bir kriz oldu, fakat savaştan sonra bile sterlinin ekonomik aktivitelerde pazar
payı kaybetmesi 20, 25, 30 seneyi aldı. Bu tip geçişler zaman alıyor, çünkü uzun vadeli
aktifler var, uzun vadeli borsa işlemleri var, sermaye piyasası işlemleri var.
10-15 yıl sonra, belirli bir zaman içinde Asya'da başta yuan olmak üzere para
birimlerinin piyasalarda hareketleneceğini düşünüyorum. Ama bir Amerikan doları ile
eşit noktaya geleceğini şahsen pek hayal edemiyorum.