Toplumsal dönüşümün öncüleri Ashoka Gala Gecesi'nde buluştu. Türkiye'den üç yeni sosyal girişimci küresel Ashoka ağına katıldı. Optimist’in medya partneri olduğu davette, “fark yaratan”, “ilham veren” ve “ilham alan” 250’yi aşkın katılımcı bir araya geldi.
Optimist Dergi Kasım'13
3 Yıl önce ABD de teknolojik kalkınma modelleri konusunda uzman olan ve ABD de iyi bir üniversitede profesör olan bir tanıdığım uzunca bir aradan sonra Türkiye’ye anne ve babasını ziyarete gelmişti. Birlikte bir kahve içtik. Arkadaşımın uzmanlığı ile ilgili bazı tespitleri oldu. Profesör olan arkadaşımın 3 yıl önceki tespitleri:
NEDEN AR-GE YAPARIZ? TÜRKİYE’YE FAYDALARI NELER OLMALI? BU KONUDA BAŞARILI MI...Ertugrul Akbas
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de AR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Kimse memleketimizde AR-GE yapılmıyor diyemez. Hatta kimse Papua Yeni Ginede’de AR-GE yapılmadığını iddia edemez. Bu AR-GE faaliyetlerinin sonuçları tartışılabilir. Bu bağlamda 100 yıl önceden bugüne, yerli ve milli üretim hevesimiz hiç bitmedi, ama üzücü olan şu ki; laftan bir adım öteye gidemedik. [Güngör Uras – Milliyet] . Bu AR-GE faaliyetlerinin sonucunun değerlendirilmesi açısından “Devamlı olarak inovasyondan, yenilikçilikten, teknolojiden, araştırma ve geliştirmeden söz ediyoruz. Bizim eğitim, bilim, yetenek gücümüzle üretebildiğimiz mallar talebi olan mallar değil. Eğitim, bilim, yetenek gücümüzle üretebileceğimiz ürünlerde sınıra geldik dayandık. Bu üretim yapımızla, bu ürün yelpazemizle yılda 150 milyar dolar kapanından çıkmamız zor hatta imkânsız.” [Güngör URAS – Milliyet].
Makro, Mikro ekonomi nedir? Arz talep, Gayri safi milli hasıla nedir? Hesaplama yöntemleri nelerdir? Vergiler, Para, Enflasyon konularında bilgiler içeren bu Slaytı Ümit Akademi Fütürizm Kulübü Yk üyesi ve Eğitmen olan Cem Akagündüz hazırlamıştır
Fütürizm Kulübü Benchmarking Projesi 3. Hafta Raporu olan "Fütürizmle alakalı organizasyonlar" slaytını sizlerle paylaşıyoruz. Bu slaytta Dünya çapında Fütürizm kunusunda çalışmalar yapan organizasyonlar hakkında bilgi edinebilirsiniz.
İyi seyirler
Fütürizm Kulübü @ÜmitAkademi
Para politikası, maliye politikası, bütçe açığı, cari açık, cari açık nasıl kapanır konularında bilgiler içeren bu sunumu Ümit Akademi Fütürizm Kulübü Yk üyesi ve Eğitmenimiz Cem Akagündüz tarafından hazılanmıştır
Toplumsal dönüşümün öncüleri Ashoka Gala Gecesi'nde buluştu. Türkiye'den üç yeni sosyal girişimci küresel Ashoka ağına katıldı. Optimist’in medya partneri olduğu davette, “fark yaratan”, “ilham veren” ve “ilham alan” 250’yi aşkın katılımcı bir araya geldi.
Optimist Dergi Kasım'13
3 Yıl önce ABD de teknolojik kalkınma modelleri konusunda uzman olan ve ABD de iyi bir üniversitede profesör olan bir tanıdığım uzunca bir aradan sonra Türkiye’ye anne ve babasını ziyarete gelmişti. Birlikte bir kahve içtik. Arkadaşımın uzmanlığı ile ilgili bazı tespitleri oldu. Profesör olan arkadaşımın 3 yıl önceki tespitleri:
NEDEN AR-GE YAPARIZ? TÜRKİYE’YE FAYDALARI NELER OLMALI? BU KONUDA BAŞARILI MI...Ertugrul Akbas
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de AR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Kimse memleketimizde AR-GE yapılmıyor diyemez. Hatta kimse Papua Yeni Ginede’de AR-GE yapılmadığını iddia edemez. Bu AR-GE faaliyetlerinin sonuçları tartışılabilir. Bu bağlamda 100 yıl önceden bugüne, yerli ve milli üretim hevesimiz hiç bitmedi, ama üzücü olan şu ki; laftan bir adım öteye gidemedik. [Güngör Uras – Milliyet] . Bu AR-GE faaliyetlerinin sonucunun değerlendirilmesi açısından “Devamlı olarak inovasyondan, yenilikçilikten, teknolojiden, araştırma ve geliştirmeden söz ediyoruz. Bizim eğitim, bilim, yetenek gücümüzle üretebildiğimiz mallar talebi olan mallar değil. Eğitim, bilim, yetenek gücümüzle üretebileceğimiz ürünlerde sınıra geldik dayandık. Bu üretim yapımızla, bu ürün yelpazemizle yılda 150 milyar dolar kapanından çıkmamız zor hatta imkânsız.” [Güngör URAS – Milliyet].
Makro, Mikro ekonomi nedir? Arz talep, Gayri safi milli hasıla nedir? Hesaplama yöntemleri nelerdir? Vergiler, Para, Enflasyon konularında bilgiler içeren bu Slaytı Ümit Akademi Fütürizm Kulübü Yk üyesi ve Eğitmen olan Cem Akagündüz hazırlamıştır
Fütürizm Kulübü Benchmarking Projesi 3. Hafta Raporu olan "Fütürizmle alakalı organizasyonlar" slaytını sizlerle paylaşıyoruz. Bu slaytta Dünya çapında Fütürizm kunusunda çalışmalar yapan organizasyonlar hakkında bilgi edinebilirsiniz.
İyi seyirler
Fütürizm Kulübü @ÜmitAkademi
Para politikası, maliye politikası, bütçe açığı, cari açık, cari açık nasıl kapanır konularında bilgiler içeren bu sunumu Ümit Akademi Fütürizm Kulübü Yk üyesi ve Eğitmenimiz Cem Akagündüz tarafından hazılanmıştır
2009 yılından bu yana İstanbul ilinin Tuzla Kaymakamlığı bünyesinde proje üretim ve yönetim alanlarında faaliyet gösteren Tuzla Kaymakamlığı Proje Üretim ve Yönetim Merkezi'nin (TUPYÖM) tanıtım sunusu. Son güncelleme: Eylül 2018
Bizi sosyal medyadan takip edin: www.facebook.com/tupyom
2009 yılından bu yana İstanbul ilinin Tuzla Kaymakamlığı bünyesinde proje üretim ve yönetim alanlarında faaliyet gösteren Tuzla Kaymakamlığı Proje Üretim ve Yönetim Merkezi'nin (TUPYÖM) tanıtım sunusu. Son güncelleme: Eylül 2018
Bizi sosyal medyadan takip edin: www.facebook.com/tupyom
This document provides suggestions for when and where to think in order to improve the mind and think more productively. It recommends thinking for self-improvement, to be more valuable, and against mental drowsiness. Some specific contexts suggested for thinking include on a ship, in the metro, when eating, sitting in a park, doing sports, in a quiet room, on a plane, with a mind map, and when drawing randomly.
Geleceği şekillendirmek için daha fazla düşünmeye ihtiyacımız var. Daha fazla düşünmek için bu ilham verici slaytı senin için hazırladık. Fütürizm Kulübü @ÜmitAkademi
Trend tahmini konusunda yararlı birkaç bilgiyi içeren slaytta, Mega trend, geleceğin geçmişin tekrarı olduğu hakkında, techcast projesi hakkında ve wild cardslar hakkında bilgiler vardır
Sunumda gelecek bilimi çalışmalarında kullanılan belli başlı metodlar yer almaktadır. Delphi Metodu, Future Map, Survey, cross impact analysis, future wheel, environmental scanning...
1. Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Nisan-Mayıs-Haziran 2012
37
Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm
2. Tarihi, doğası, kültür mirası ile ülkemizin göz bebeği İstanbul, son yıllarda yalnızca turistik özellikleri ile değil,
Avrupa’nın en hızlı yükselen şehirlerinden biri olarak ve uluslararası şirketler için artan cazibesiyle de gündeme ge-
liyor. Türkiye’nin dünya arenasında yakaladığı başarılar da İstanbul’un ününe ün, değerine değer katmaya devam
ediyor. En hızlı büyüyen metropol ekonomileri arasında yer alan İstanbul’umuz gayrimenkul yatırımında çekiciliği ile
de adından söz ettiriyor.
Zorlu Grubu olarak biz de beş yıl önce, “İstanbul’un şanına” layık bir armağan vermek amacıyla yola çıktık. İstanbul’a
“değer” katmak amacıyla projeler geliştirmeyi hedefleyen şirketimiz Zorlu Gayrimenkul’ün örnek projesi Zorlu Center
ile İstanbul’un kalbine yepyeni bir cazibe merkezi inşa ettik. Yapılmamışı yapmayı kendimize görev edindik ve Zorlu
Center’ı eşsiz fonksiyonlarla süsledik.
Zorlu Center’ın projelendirme sürecindeki titizliğimizi, tüm fonksiyonların içerik aşamasında da gösterdik ve her bir
fonksiyonunun en iyiyi sunması için özenle çalışmalar yürüttük, hala da devam ediyoruz. Zorlu Center içinde yer ala-
cak otel için tercihimizi “premium luxury” otel markası Raffles Hotel & Resorts’tan yana kullandık. Otelin iç dekoras-
yonunu ise dünyaca ünlü otellerde imzası olan Hirsch Bedner Associates’e yaptırdık. Bayrağı en yükseğe dikerek,
Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün tek ismi Amerikalı Nederlander Worldwide Entertaintment ile Perfor-
mans Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için anlaşma yaptık. Zorlu Center içinde yer alacak olan alışveriş merkezini
ise, İstanbul’un yeni lezzet ve moda odağı olacak şekilde tasarladık. Zorlu Center AVM’nin yeşil alanları ve zengin
peyzajıyla İstanbullulara yeni bir buluşma merkezi sunmasını hedefledik. Dünyanın çeşitli yerlerinden iş geliştirme
konusunda aldığımız davetler ve ödüller, projemizin ne kadar doğru bir adım olduğunu bizlere gösteriyor. Dergimizin
bu sayısında tüm bu çalışmaları ve daha fazlasını detaylarıyla okuyabileceksiniz.
Zorlu Grubu ekonominin temel sektörlerinde, İstanbul için olduğu kadar Türkiye’nin yarınları için de çalışıyor, bu
anlamda kültürel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirerek ilerliyor. Zorlu Tekstil, tekstilde ülkemizi ve ürünleri-
mizi tercih edilebilir kılmayı hedeflediği “Bir De Sen Tasarla Yarışması” ile 10 yıldır bu anlamda önemli bir görev
üstleniyor… Tasarıma verdiği önemi bir adım öteye taşıyan Vestel, Türkiye’nin tasarım alanındaki etkinliğini dünyaya
göstermede önemli rol oynayacak bir etkinlik olan İstanbul Tasarım Bienali’ni destekliyor… Mehmet Zorlu Vakfı, Zorlu
Çocuk Tiyatrosu ile ülkemizdeki onbinlerce çocuğu tiyatroyla tanıştırmaya devam ediyor… Zorlu Enerji, dünya çapın-
daki yatırımlarına devam ederken, Project Finance Dergisi ödülü gibi dünyanın prestijli yayınlarından, projeleriyle
takdir görüyor… Türkiye’de ve bölgede nikel konusunda önemli bir üretici olmak hedefiyle gerçekleştirdiğimiz nikel
maden yatırımlarımız da sürüyor…
Çalışmalarımızın, yatırımlarımızın gördüğü ilgi, ülke ekonomisine, kültürüne yaptığımız katkı bizi gururlandırıyor. Yü-
rüdüğümüz her sektörde, gerçekleştirdiğimiz her projede “en iyisini yapmaya, en yükseğe çıkmaya” devam edeceğiz.
Sevgi ve saygılarımla,
Ahmet ZORLU
“Türkiye’nin yarınları için çalışıyoruz”
sunuş 01
3. Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi
Olgun Zorlu
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yaprak Özer
Yayın Kurulu
Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan
Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık
Süreli Yayınlar Koordinatörü
Nilüfer Eyiişleyen
Yayın Editörü
Esra Melek Yiğitsözlü
Yazı İşleri
Umut Bavlı
İsmail Polat
Yasemin Barlan
İçerik ve Tasarım Uygulama
indeks içerik-iletişim danışmanlık
Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28
K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul
Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77
e-mail: indeks@indeksiletisim.com
web: www.indeksiletisim.com
04 Kapak / Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm
14 Gece-gündüz yaşayacak bir merkez
20 Prof. Dr. Kerem Alkin / Yüzde 4’lük büyüme
mümkün mü?
22 Raffles İstanbul, HBA imzalı iç dekorasyonuyla
büyüleyecek
24 Zorlu Holding’den “Dünya Saati”ne destek
28 Öbür Elif
32 Tasarım bienalinde Vestel imzası
34 New York’ta İstanbul konuşuldu
36 Zorlu Gayrimenkul’e 14 ülkeden davet
41 Vestel, IP&TV World Forum 2012’deydi
44 Vestel, CeBIT’e damgasını vurdu
45 Vestel Almatı, dünyanın en büyüğü
46 Vestel, gözünü eğitime dikti
47 Türkiye’nin ilk “akıllı okul”u
48 Vestel’den beyaz eşya laboratuvarı
49 A’dan Z’ye Servis
50 Metin Salt / Bilgisayarınız kaç numara?
52 Vestel Akademi farkıyla öndeyiz
54 Vestel, 70 ödül topladı
56 Vestel, geleceğimizi aydınlatacak
58 Korteks, uluslararası fuarlarda beğeni topluyor
59 Zorlu Dış Ticaret, rakiplerini geride bıraktı
60 Korteks’e yurtdışı ziyaretleri
62 ETD, liberal piyasa ve enerji sektörünün
beklentilerini paylaştı
63 Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nin elektrik üretim
tesisleri devrede
64 Zorlu’da bir amatör telsizci
68 Ayşegül Güngör / Rubikon’u geçmek
72 Spor / Yaz sporlarına merhaba
74 Zorlu Enerji’den sıfır ayak izi
75 Kısa kısa
78 Gökyüzünün getirdikleri
80 Kültür sanat
82 English summaries
02 içindekiler
Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.
Katkıda Bulunanlar:
Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri
A.Ş. Genel Müdürü
1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri
Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Eko-
nometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi
aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı
sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş
Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika
Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları
konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana
yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danış-
manlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara
eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
Metin Salt / Vestek Genel Müdürü
Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital
Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı
şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen
Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını
yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme
A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD,
Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından
verilen altı patenti bulunuyor.
Prof. Dr. Kerem Alkin / BloombergHT Genel
Yayın Yönetmeni
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden
mezun oldu. 1998’de doçentlik, 2004’te ise
profesörlük unvanı aldı. Halen İstanbul Ticaret
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
ve Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans
Bölüm Başkanlığı yapıyor. Aynı zamanda
Genelkurmay Başkanlığı ATASE Komutanlığı
SAREM biriminde Planlama ve Değerlendirme
Kurul Üyesi. BloombergHT’de ise Genel Yayın
Yönetmenliği görevini sürdürüyor.
4. FotoğraflarGörsel Yönetmen
Esen Ataman Kürklü
Grafik Tasarım
Serkan Bengin
Emre Ergül
İdari İşler
Buket Çelikol
Renk Ayrımı ve Basım
Biltur Basım Yayın ve
Hizmet A.Ş.
Dudullu Organize Sanayi
Bölgesi 1. Cadde No: 16
Ümraniye/İstanbul
Telefon: 444 44 03
Dergi Yönetim Yeri
Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul
Telefon: 0212 456 20 00
Faks: 0212 422 00 49
e-posta: zorludergisi@zorlu.com
61 Zorlu’dan eğitime
önemli katkı
66 Sizin hala bir blog’unuz
yok mu?
70 Sağlıklı fastfood olur mu?
26 Mehmet Zorlu Vakfı,
450 bin çocuğa ulaştı
16 Bir De Sen Tasarla’da
10. yıl coşkusu
25 Pakistan Rüzgar
Santrali’ne Euromoney’den
ödül
38 Vestel CFO’su Alp Dayı:
“Vestel ciddi bir okul”
12 Broadway şovları
Zorlu Center’a geliyor
“Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde
yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye ait-
tir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks
İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler
nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
03
5. 04 kapak
Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm
Gelecek, hemen herkes için günümüzün en önemli konularından biri. “Oluşmuş bir gelecek vardır, biz ona gider
ya da onu tahmin ederiz” algısını değiştirmeyi hedefleyen yeni çağın bakış açısı “fütürizm”, bireyleri ve şirketleri
geleceklerini tasarlamaya davet ediyor.
G
elecek ifadesinin geçmediği neredeyse hiçbir alan
yok. Bu konuda son yıllarda “fütürizm ve uzgörü”
kavramlarını sık duymaya başladık. “Olumlu gelecek
tasarımcılığı, gelecek yaşam senaristliği” diye tanımlanan
fütürizm, 1900’lerde İtalya’da protest bir sanat akımı olarak
ortaya çıkmış. Sanayileşmenin başladığı, insanın teknoloji ile
entegre olmaya çalıştığı o dönemde, makineyi ve hızı edebi-
yata taşıyan bu akım, geçmişten kopuşu, yenilik ve değişik-
liğe yönelişi ilke edinmiş. 1966’da ABD’de Dünya Fütüristler
Birliği’nin kurulmasıyla birlikte, fütürizm yeniden anlamlandı-
rılmaya ve bugünkü halini almaya başlamış.
Günümüzün fütürizm anlayışına göre; her birey, şirket, kurum
ve toplum, uzgörülü, multidisipliner şekilde, aklını kullanarak,
bilgi ve teknolojiden yararlanarak gelecek vizyonunu belirle-
yip onu etkileyecek olayları göz önüne alarak geleceğini şe-
killendirebiliyor.
Fütürizm Türkiye’de 2005 yılında Türkiye Fütüristler
Derneği’nin (TFD) kurulmasıyla tanınmaya başladı. Sosyal
yaşamın ve iş yaşamının gelecekte nasıl şekilleneceğine dair
uzgörülerde bulunmak ve multidisipliner çalışmalar yapmak
üzere kurulan derneğin, kurucularından ve aktif çalışanların-
dan biri olan Ufuk Tarhan, “Gelecek tahmin edilemez, ama
tasarlanabilir. Fütürizmde, yarın olmasını istediğimiz şeyleri
belirlemeye çalışıyor ve onun için kararlar alıyoruz. Fütüristle-
rin yaptığı iş, o kararların oluşması için nitelikli gelecek bilgi-
lerini paylaşmak, geliştirmek, almak, vermek” diyor. Tarhan,
önümüzdeki dönemin bireysel, kurumsal ve toplumsal olarak
türbülanslarla yepyeni sistemler, iş yaşam formları yaratmaya
çalışacağımız bir süreç olacağını dile getirerek şu açıklamaları
yapıyor: “Herkesin kazanması gereken en temel beceri, geliş-
tirmesi gereken tutum, ‘esnek ve rasyonel’ olmak. İnsanların
yerini hızla yüksek teknoloji, dış-yapay zeka, robotik sistemler
alacak. İnternet girişimciliği altın çağ yaşayacak, mobil uygu-
lamalar, ürünler bulan, satan, pazarlayanlar yükselen yıldız
olacak. Birleşme ve satın almalarla büyükler daha büyüyecek,
büyüyemeyenler parçalanıp, küçülecek ya da göz açıp kapa-
yıncaya kadar silinip gidecek.”
“Ben geleceğe karışacağım, daha iyiyi yapacağım” gibi bir he-
yecanı ve enerjisi olan herkesin fütürist olabileceğini belirten
Tarhan, 21. yüzyıl fütüristlerinin özelliklerini ise şöyle sıralı-
yor:
• Kendisi ve tüm insanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon
geliştirir.
• Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluştur-
malarına yardımcı olur.
• İnsanlıktan sorumlu olduğunu bilir.
• Geleceğin seyircisi değil tasarımcısı olması gerektiğinin far-
kındadır.
• Çağdaşlık sözcüğünün bugünü yaşamakla sınırlı olmadığını
gösterir ve davranışlarında bunu yansıtır.
• Geleceği uzgörür.
• Dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseder.
• Dünyanın örgütlenmesinde yer almak ister.
• Fütürist yaklaşımları kullanarak, kitlelerin fütürist bilinç ge-
liştirmesine önderlik eder.
Techcast Projesi kapsamında 100 yönetici, bilim insanı, mühendis ve fü-
türiste “Gelecek nasıl olacak?” diye soruldu. Alınan yanıtlar ortaya şöyle
bir tablo çıkardı:
• 2020’de dünyanın enerji kaynağının yüzde 30’unu alternatif enerji
kaynakları oluşturacak. Deniz suyu arıtması günlük kullanıma geçecek.
• 2015’te nanotek trilyon dolarlık pazara ulaşırken, 2020’de üretim akıllı
robotların kullanılması ile hızlanacak.
• 2022’de yapay organlar vücudumuzda önemli organları değiştirmeye
başlayacak. 2023’te kanser sorun olmaktan çıkacak. 2030 ve sonrası ya-
şam sınırı 100’ü geçecek.
• Hibrid araçlar 2012-2018’de yüzde 30’a ulaşırken, 2025’de otoyolların
yüzde 30’u araçların otomatik olarak aktığı hale gelecek. Kara ulaşımı,
yerin altına döşenen sistemlerin oluşturduğu Otomatik Otobanlar üze-
rinde gerçekleştirilecek.
• 2014’te dünyadan 50-100 mil uzaklıktaki turistik uzay yolculuğu başla-
yacak. Ay’da koloni oluşturma ise 2025’de gerçekleşecek.
M-GEN Gelecek Planlama Merkezi tarafından yapılan araştırmalarla uz-
görüye göre hazırlanan, geleceğin mesleklerine dair bazı örnekler:
Taşeron-fason yöneticiliği, değişim yöneticiliği, yönetici menajerliği,
hot-line işletmeciliği, akıllı tedarik yöneticiliği, sanal market işletmeci-
liği, robotik sorunlar avukatlığı, senaryo tasarımcılığı, yapay zeka pazar-
lamacılığı, 5 duyu reklam tasarımcılığı, soru bankası tasarımcılığı, elekt-
ronik gazetecilik, duygu tasarımcılığı, gen terapistliği, genetik ekonomi,
bilgi madenciliği, alternatif besin mühendisliği, franken food denetçiliği,
siber teknoloji mühendisliği, enformasyon-bilgi mühendisliği, nano yapı
mühendisliği.
2022’de yapay organlar çıkacak
Geleceğin meslekleri
7. 06
Y
aşam felsefesi olarak benimsediği fütürizmi işe
dönüştürmeyi başaran M-GEN Gelecek Planlama
Merkezi’nin kurucusu Ufuk Tarhan, fütürist, dijital,
farklı, yaratıcı, yenilikçi ve gerçekçi stratejiler, projeler, iş
modelleri tasarlayıp uyguluyor. Fütüristik bakış açısını iyice
anlayıp uygulamaya başladığından beri, kendisine ikinci bir
hayat bahşedilmiş gibi hissettiğini söyleyen Tarhan’dan fü-
türizmi, yeni çağın iş dünyasını ve uzgörülerini dinledik.
Z: Ekonomi bölümünden mezun oldunuz. Bugüne kadar çe-
şitli sektörlerde yöneticilik yaptınız. Fütüristlik yoluna na-
sıl girdiniz? Kendinize nasıl bir plan yapmıştınız?
Fütürizmle 1995 yılında tanıştım. Bir yurtdışı seyahatinde
dünyanın en önemli fütürizm dergisi “The Futurist” elime
geçti ve çok heyecanlandım. Bakış açısını kendime çok yakın
hissettim. Hem dergiye, hem de Dünya Fütüristler Birliği’ne
(World Future Society) üye oldum. Dergiyi düzenli okumaya
ve birliğin yıllık konferanslarına gitmeye başladım. O yıllarda
zaten IT sektöründe çalışıyordum. Teknolojinin şirketleri, in-
sanları ve insan hayatını nasıl dönüştürdüğünü çok yakından
gözlemleme fırsatım oldu. O zamanlar bir dönüşüm sürecin-
den geçiliyordu. Bilgisayarların yaygınlaşıp insan hayatına
daha çok girmeye başladığı bir dönemdi. Gördüm ki bunların
insanların yaşam biçimlerinde çok derinden etkileri oluyor.
Buna fütürist bakış açısını entegre edince, hayatın tesadüfen
yaşanmadığını, başarıların tesadüfen elde edilmediğini ve
aslında her şeyin bir tasarım olduğunu anladım. Tasarımdan
kastım, bir şeyi yapmadan önce kafamızda bitmiş halini gör-
mek. Fütürizme bu kadar yakınlaşmam ve bunun benim için
bir meslek haline gelmesi 2004-2005 yıllarını buldu. Bu ba-
kış açısını benimsediğiniz zaman; geleceği, etrafınızdakileri
ve işleri sürekli sorguluyorsunuz. Yaptığım çalışmalara geri
dönüp bakınca fark ettim ki, 2005 yılından sonra insanlarda
çok büyük bir gelecek kaygısı ve merakı vardı. Ben de ileri-
de bir karışıklık olacağını uzgörerek, bireylerin o yıllarda çok
ciddi gelecek bilgisine ve geleceği daha farklı algılamaya ih-
tiyaçları olacağını, kurumların bir kez daha dönüşüm süreci-
ne girmeleri gerekeceğini düşündüm. Kendi iş yaşamımda da
aynı durum söz konusu olacaktı. Bu nedenle insanların ileri-
de değişik ihtiyaçları olabileceğini de düşünüp Türkiye’nin
ilk, kendini “fütürist iş tasarımcısı” ve “iş avatarı” olarak
tanımlayan, M-GEN Gelecek Planlama Merkezi’ni kurdum.
2005’te Alphan Manas ve kurucu üyelerle birlikte Fütüristler
Derneği’ni de kurduk. O günden bu yana dernekte aktif görev
yapıyorum.
Z: Fütürizm, hayatınızda nasıl bir değişiklik yaptı, size neler
kazandırdı?
Fütüristik bakış açısını iyice anlayıp uygulamaya başladı-
ğımdan bu yana, kendime ikinci bir hayat bahşedilmiş gibi
hissediyorum. Bir kere, çok motiveyim ve çok heyecanlıyım.
Çünkü, geleceği hakikaten benim oluşturduğumun bilinci
çok yüksek. Ve herkesin bunu yapabileceğini görmek de çok
yüce bir duygu. Hem müşterilerin heyecanı, hem de kendim
için yapabileceklerimi anlayınca duyduğum heyecan tarifsiz.
Gelecekte neler olsun diye düşünerek, bildiğin şeylerden
çok korkmuyorsun ve sanki geleceği biliyormuşsun gibi geli-
yor. Bu nedenle hem kendim hem işim hem de eşlik ettiğim
kapak
• İnsan ilk defa bilgiyi, teknolojiyi, aklını ve duygularını entegre bir
şekilde kullanmak üzere bu kadar yetkin bir hale geldi. Çünkü
son 20-25 yılda çok fazla bilgi edindik ve birbirimiz hakkında çok
fazla şey öğrendik.
• Daha çok paylaşmak zorunda olduğumuzu kabul edip daha ma-
kul, daha akılcı, kaybettiği değerleri geri alan, daha çok seven ve
sayan insanlar olmak zorundayız.
• Türküz, doğruyuz, çalışkanız. Kendimize çok ulvi özellikler at-
fediyoruz. Hayır, hiç de öyle değiliz. Deprem olduğu zaman, in-
sanlar felaketlere uğradığı zaman koşturuyoruz sadece. Onda da
yarım yamalak.
• Son 10-15 yılda internet ve GSM dönüştürüyordu, şimdi ise nano
teknoloji ve genetik dönüştürüyor. Genetikle canlıların formü-
lünü, nano teknoloji ile her şeyin moleküler yapısını çözüyoruz.
Artık her şeyi baştan aşağıya yeniden yapabileceğimizi biliyoruz.
Bu nedenle, şu anda uyguladığımız sistemlerin sürdürülebilirliği
yok.
• Eğitim süreleri çok kısalacak. Çocukların, sınıfta hoca dinleyerek,
proje yaparak, belli bir standart içinde eğitim alması konusunda
daha fazla ısrar edemeyiz.
• Eskiden parayla saadet olmaz deniyordu. Bu daha sonra parayla
saadet olura döndü. Şimdi ise “neyle saadet olur?”u arıyoruz.
• Gerçek meslek tanımı aslında beceriyi, uzmanlığı, karşılanan ih-
tiyacı, çözülen problemi ifade etmeli. Bu açıdan bakınca meslek
tanımları, içerik ve karşılanan ihtiyaç açısından ve gelecekteki
gelişim, dönüşümlere cevap verme açısından yetersiz.
• Toplumsal huzur ve barış için sivil toplum kuruluşlarının önemi
daha da artacak.
Bir fütüristin gözünden…
Geleceği tasarlamak elinizde
İş dünyasının tam bir dönüşüm çağından geçtiğini söyleyen Türkiye’nin ilk fütüristlerinden Ufuk Tarhan, “Dijital ok,
yaydan çıktı. 2012’de bütün kişi ve kurumlar için dijitalleşme, stratejik başarı faktörlerinden birisi” diyor.
Ufuk Tarhan
8. insanlar açısından fütürizmin çok olumlu etkileri olduğunu
söyleyebilirim.
Z: Fütürist bakış açısını nasıl uyguluyorsunuz?
Yeniçağda anlamamız gereken en önemli şey, büyümek ve
ilerlemek durumunda olduğumuz ve bunu sürdürebilir bir
biçimde yapmak. Bunu nasıl gerçekleştiriyorum? Bir kere,
düşünüyorum ve düşünülmesini sağlıyorum. Çünkü bu son
25-30 yıldır, bilgisayarlar sanki her şeyi düşünecek, bütün
sistemler kurulacak, insanlar da orada misafir gibi duracak
gibi bir anlayış var. Ama öyle değil, çünkü ciddi ciddi düşü-
nüyoruz. Neyi düşünüyoruz? En çok odaklanılan şey ne olsun
isteniyor? Birincisi, bu durumdaki rahatsızlıklar nedir? İkinci-
si, daha iyi bir durum için neler yapmamız lazım? Ve bu iste-
nilen şeylerin ne süre için, ne zaman için istendiği ve o zaman
için başta nelerin olabileceği. İşte fütürist düşünce burada
devreye giriyor. O istenilen zamanda, sosyolojik, psikolojik,
fizyolojik, ekonomik ve ekolojik açıdan olasılıkları bir bilgi
olarak veriyoruz. O istenilen şey ile olması gerekenleri bu
potada eritip iş tasarlıyoruz. Nasıl bir düğüne giderken “Ne
giyeyim?” diye düşünülüyorsa, biz de buna aynı şekilde yak-
laşıyoruz. Çok soru sorarak, irdeleyerek hedefleri belirliyor
ve bir plana oturtuyoruz. Plandan sonra uygulamaya geçili-
yor. Uygularken bir taraftan da yeni planlar yapılarak akışkan
bir süreç başlıyor ve hedefe doğru yola çıkılıyor. Amacımızı
biliyorsa, bu süreç çok keyifli bir yolculuğa dönüşüyor.
Z: Şirketlerin geleceğe nasıl hazırlanması gerekiyor? Bu ko-
nuda tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
İş dünyasında türbülans çok yüksek, ev ödevi çok fazla. Tam
bir dönüşüm çağından geçiyor. Öncelikle gerçek anlamda
dijitalleşmenin ne olduğunu anlamak gerekiyor. Şirketlerin
önce kafa yapılarında, organizasyonlarındaki insan kaynak-
larında ve teknik altyapılarında değişim yaşamaları, birim-
lerini buna göre kurgulamaları çok önemli. Artık sorunlar
eskiden çözüldüğü gibi çözülmeyecek, eskiden geliştiği gibi
gelişmeyecek. Şirketlerin CEO, genel müdür ve üst düzey yö-
neticilerinin iyi bir dijital eğitimi alması gerekiyor. Bu konu-
“Paraya yeniden anlam vermeye çalışıyoruz. Para bir kaynak değil-
dir, bir kaynağı temsil etmez. Bizim insan olarak ihtiyaç duyduğumuz
maddi-manevi kaynaklar her zaman aynıdır. Fiziksel olarak temiz ha-
vaya ve gıdaya, manevi anlamda da sevgiye ihtiyacımız var. Bir de
tabii neyin bizim için öncelikli olduğunu unutmamaya” diyen Tar-
han, insanın, hayattaki figürleri anlamlandırmakla ilgili çok önemli
dönüşümler yaşayacağını, bunların başında da para, iş ve yaşam
modelleri geldiğini vurgulayarak bu görüşünü bir düşünce zinciri ile
şu şekilde açıklıyor: “Öncelikle, bugün çalıştığımız gibi çalışmayaca-
ğız. İş tarifi, para kazanma tarifi ve bunlarla ilgili ihtiyaç kurgumuz
değişecek. Bugün para lazım diyoruz. O parayı kazanmak için de
iş lazım diyoruz. İş de şu anda kurumsal alanlarda kurguladığımız,
daha çok bilgisayarlar yardımıyla yürüttüğümüz, biraz alın teri, bi-
raz akıl teri gerektiren işler. İşlerin çoğunu teknolojik aletlere terk
ediyoruz. Bunun sonucunda da eskiden, ucuz olanın kalitesiz olduğu
yönünde gelişen algı yıkılmaya başladı. Gelecekte daha da ucuza
ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz için insanlar çalışmaya bugünkü
kadar ihtiyaç duymayacak. Manevi anlamda da sistem içi kalma dü-
şüncesinden sıyrılmış olmak ve çalıştıklarında da temel ihtiyaçlarını
karşılayacak düzeyde çalışmak onları daha mutlu edecek.”
Para, iş ve yaşam modelleri değişiyor
07
9. 08 kapak
yu mutlaka derinlemesine anlayıp, organizasyonlarında ve iş
bölümlerinde gereken değişiklikleri yapmalılar. Şirketler ve
markalar, isteseler de istemeseler de, her şey dijital dünyada
söz edilir hale geldi. Bunlar arama motorlarındaki, arama so-
nuçlarında karşımıza çıkıyor. Bu nedenle arama sonuçlarını
iyi yönetemeyen şirketlerin işi çok zor. Dijitalleşme bir tercih
değil, kaçınılmaz bir zorunluluk. İşlerini dijital ve sibernas-
yon kurallarına göre, gerekliliklerine göre organize etmenin
farkında olmayan kişi ve kurumlar çok üzülecekler. Bunun
için de çok hızlı hareket etmeliler.
Z: Türk insanının buluşa değil, ama inovasyona, iyileştirme-
ye ve adaptasyona çok açık olduğunu söylüyorsunuz. Bunun
nedeni nedir?
Buluşçu olmamamızın nedenleri arasında; eğitim sistemi-
miz, yetiştiriliş tarzımız, aile baskısı ve kültür baskısı yer
alıyor. İçinde bulunduğumuz ortamlar da bizi buluşa teşvik
edecek nitelikte değil. Ama artık sosyal paylaşımın yaygın-
laşması, herkesin her şeye erişir noktaya gelmesi ve bundan
sonra buluşların dijital ortamda yapılacak olması, Türk insa-
nının işini daha da kolaylaştıracak. Bu konuda herhangi bir
sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Birkaç yıl içinde ebe-
veynlerin, aklı geçmişte kalan yöneticilerin, akademisyenle-
rin ve güç unsurlarının da, bu işleri anlamaya başlayacağını
ve bundan sonrası için daha iyi ilerleyeceğimizi düşünüyo-
rum. Ben çok umutluyum. Bireyler ve şirketler için bundan
böyle buluşçuluktan başka, gelişme, ilerleme, değişim ve
dönüşüm şansı yok. Herkesin ileride mutlaka buluşçu olması
gerekiyor.
Z: Bu konuda neler yapılmalı?
Bunu gerçekten istemek gerekiyor. Fütürist bakış açısı, bu-
luşçuluğa çok yardımcı bir bakış açısıdır. Dijital dünyayı
anlamak, sosyal medyayı çok etkin kullanmak için sürekli
bir gayret içinde olmak önemli. Pazarlama iletişimi, marka
ve markalaşma konusunda araştırma yapılması gerekiyor.
Bugün kafalardaki kategorik ayrımlar bunu engelliyor. Bu
ortadan kalktığı zaman buluşçuluk, inovasyon, değişim ve
dönüşüm yolundaki ilerleme de başlayacak. İlk yapılması
gereken, sosyal medyaya girmek, markalaşmayı ve dijital
dünyada arama motoru yaratmanın önemini anlamaktır.
Artık sosyal medyayı anlamlı kullanmayı öğrenmek, okuma-
yazmayı öğrenmek gibi oldu. Bütün bu gelişmeler o kadar
hızlı yaşanıyor ki, gelecekte hem şirketlerin, hem insanların
kendi başlarına üstesinden gelemeyecekleri konular olacak
ve avatarlarla, antrenörlerle çalışmaları gerekecek. Özellik-
le antrenörlük deyimini çok önemsiyorum. Çünkü gerçekten
tıpkı spor ve sanatta olduğu gibi beceri geliştirmek gereke-
cek ve bu konuda antrenörlere ihtiyaç olacak.
En çok diplomalı işsize sahip ülkelerden birinin Türkiye olduğuna,
ancak bunun dünya genelinde de yaşanan ortak bir sorun olduğu-
na dikkat çeken Tarhan, eğitim sisteminin dünya genelinde çök-
tüğünü düşünüyor ve ekliyor: “Kısa bir süre sonra, eğitim belirli
bir süre ile kısıtlı bir şey olmaktan çıkacak ve ömür boyu devam
eden bir yapıya bürünecek. Ayrıca eğitim bugün dahi birden çok
disiplini ilgilendiriyor, yarın bu durum daha da artacak. Örneğin
ben bir ekonomist olmama karşın, genellikle tıp fakültelerinde ko-
nuşmalar yapıyor, nano teknoloji ile ilgili bilgiler veriyorum. Ayrıca
inşaat sektörüne yönelik çalışmalar da yapıyorum. Kendimden ör-
nek verdim ama pek çok insan artık böyle çalışıyor. Çünkü günü-
müzde her şeye dokunabiliyor, hissedebiliyoruz. Tabii insanların
bunun için artık eskiye göre daha genç yaşta hedefini, hayatının
amacını, vizyonunu belirlemiş olması gerekiyor. Bence yeni nesil-
ler şu andakinden çok daha erken yaşta karar verecek, gelecekte
ne yapacağına. Artık insanlar herhangi bir dalda sabit kalmayacak.
Kendi dalıyla ilgili mümkün olan en çok şeyi öğrenecek, ama diğer
her şeyden de bir parça bilmesi gerekecek.”
Eğitim sistemi çöküyor
10. 09
Mavi okyanuslara yelken açmak
Şirketlerimizde fütürist analizlerle geleceği tahmin ederek, değişen çağa ve sonuç olarak müşteri kitlesine uygun
olarak ürünler tasarlayabilmek için süreçlerimizi gözden geçirmeli ve yenilikçiliği bir temel süreç haline getirerek
mavi okyanuslara yelken açabilmeliyiz.
Ü
zerinde yaşamakta olduğumuz dünyada olup bitenle-
re baktığımızda evimiz olan dünyamızı ve bizi etkile-
yen temel unsurlar şöyle sıralanabilir: Küreselleşme,
zenginliğin artması, dünya nüfusundaki artış ve tıp alanındaki
gelişmeler ile ortalama ömrün uzaması, kaynakların hızla tü-
kenmesi, sanayi çağından teknoloji çağına geçiş (.com furyası)
ve uzay çağının rekabetin yeni adresi olması. Saydığımız bu
temel güçler bizleri gelecekte neyin beklediği konusundaki
belirleyici etkenler. Özellikle küreselleşme ile artık her türlü
mal ve hizmetin nihai tüketiciye ulaşması konusundaki sınırlar
ortadan kalktı, kalkmaya da devam ediyor. Tüketiciler önlerin-
de çok fazla seçeneğe sahip. Zenginliğin artması ile tüketicile-
rin beklentileri de değişiyor.
Geçmiş zamanda eskimedikçe yeni bir ürün alınmazken artık
metropolleşme ile kaybolan sosyal iletişimsizliğin sebep oldu-
ğu eksik kalan duygularımızı tatmin etmek için tüketir olduk.
Teknolojinin ve özellikle internetin gelişimi ile her türlü bilgiye
çok daha kolay ulaşıp hem kıyaslama yapma hem de detay-
lı bilgi edinme şansına sahibiz artık. Bu duygularımızı tatmin
ederken aklımızın kenarında bir yerlerde, küresel kaynakların
tüketimi ile torunlarımıza nasıl bir dünya bıraktığımızı da sor-
guluyoruz. Ancak torunlarımızın geleceği için aynı ürünün eko-
lojik olanına daha fazla para ödemeyi bugün önemsemiyoruz.
Bugün önemsediğimiz kendimiz ve çocuklarımız ama daha
ötesi değil. Çocuğumuza organik domates almak istiyoruz
ama arabaların da en heybetlisine binmek istiyoruz. Değişen
dünya şartları bizim bu konulardaki farkındalığımızın gelişme-
sini mutlaka sağlayacak.
37 yaşındayım. Bu yaşıma kadar Türkiye’de bir hortum oluşup
arabaları havada uçuşturduğunu hatırlamıyorum. Benzer bir şe-
kilde dünyanın dört bir tarafında iklim değişikliği sonucu olup
bitenler ortada. Bu tarz etkileri her geçen yıl daha fazla yaşa-
yacağız. Devletler hala kendi aralarında karbondioksit gazı sa-
lınımının azaltılması konusunda anlaşamazken, neyse ki büyük
markalar konuyu ele aldılar. M&S’in “PlanA” adı altında yürüt-
tüğü tüm tedarik zincirinin daha sürdürülebilir hale getirilmesi,
Levi’s markasının geliştirdiği “waterless” denim pantolonlar,
şirketlerin yatırımcılar gözünde bir diğer performans gösterge-
si olarak Dow Jones Sustainability Index’i kullanmaları, birçok
markanın WWF ile birlikte geliştirdiği “Better Cotton Initiative”
adı altında daha az kimyasal ve su tüketimi ile geliştirilmiş olan
pamuğu kullanarak sattıkları ürünlerin çevre üzerindeki olum-
suz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmaları sürdürülebilir bir
dünya yaratma çabası için verilebilecek örneklerden bazıları.
Ancak yukarıda belirttiğim gibi tüketiciye ulaşan ürüne sade-
ce gelecekte temiz bir çevre yaratmaya yönelik özellikleri için
daha fazla para ödenmiyor. Bununla ilgili HTT Dergisi’nde 19
Nisan’da çıkan haber başlığı “Survey: Consumers like being
green, but not paying more for it”. Gerçekten müşterilerimize
yaptığımız sunumlarda da benzer tepkileri alıyoruz.
Tüketicilerin seveceği ürünler tasarlamak
Dünyadaki zenginliğin artması ile daha fazla bilgili ve daha çok
seçenek içerisinden ürün seçebilecek olan müşteri, gerçekten
kendisinin işine yarayacak bir ürün için o ürüne ait katma de-
ğeri de ödemeye hazır. “.COM” sayesinde de ürünlerinizin
özelliklerini daha çok anlatabileceğiniz bir ortamınız var. Bu
da size fonksiyonel ürünler geliştirmede cesaret veriyor. Para-
sı olan, zamanı olmayan kesim internet üzerinden istediği ürü-
nü bulabiliyor. Bir başka tüketici kitlesi ise yaşlı nüfus. Burada
da sağlığı el vermediği için mağaza mağaza gezemeyen ama
fonksiyonel ürünlere ihtiyacı olan kesim, istediği niş ürünleri
çok daha kolay bulabiliyor. Artık teknoloji o kadar hayatımızın
içine giriyor ki, ileride bilgisayarların kalmayacağı dahi öngö-
rülüyor. Çünkü bilgisayarların yaptığı her şey bir şekilde haya-
tın komponentleri içerisine dahil ediliyor. Bu akımlar bizlere
de fikirler veriyor. Örneğin bebeğin veya yaşlı insanların hayati
fonksiyonlarını, elektronik sinyallerin tekstilin içerisine dahil
edilmesi ile elde edilen yatak tekstilleri ile takibi, uzun süreli
ameliyatlarda hastanın hypotermiye girmesini engelleyecek
ısıtıcılı çarşaflar gibi örnekler teknolojinin tekstilin içerisine
dahil edildiği bazı örnekler.
Artık yeni dünya düzeninde müşteri isteklerini anlamak değil,
müşterinin kullanmaktan hoşlanacağı fonksiyonları yaratma
dönemi başladı. Apple iTunes servisini çıkardığında hiç kim-
senin böyle bir talebi yoktu, ama iTunes ile sunulan olanakla-
rı tüm müşteriler benimsedi ve bu servisi sağlayan aygıtları
edinmek için sıralara girildi. Harvard Üniversitesi’nden Prof.
Christiensen’in yıkıcı inovasyon (disruptive innovation) olarak
tanımladığı bu süreç, pazarın tabanında basit aplikasyonlar-
la başlayıp pazarın geneline yayılması ve sonuç olarak mevcut
rakiplerin ortadan kaldırılması şeklinde basitçe ifade edilebilir.
Günümüzde şirketler artık bu tarz süreçlere odaklanarak ken-
dilerine rekabetin daha az olduğu mavi okyanuslar yaratmak
zorundadır. Kızıl okyanusların rengi rekabetin sonucu dökülen
kandan gelmektedir. Bizler de şirketlerimizde fütürist analizlerle
geleceği tahmin ederek, değişen çağa ve sonuç olarak müşteri
kitlesine uygun olarak ürünler tasarlayabilmek için süreçlerimizi
gözden geçirmeli ve yenilikçiliği bir temel süreç haline getirerek
mavi okyanuslara yelken açabilmeliyiz. “2050” kitabında Prof.
Passig ülkeler arası hakimiyet rekabetinin, iki boyutlu düzlem-
den çıkarak uzaya hakim olma çabasına dönüştüğünün altını
çizmektedir. Uzaydan attığımız her adım izlenebilirken rekabet
kızıştıkça hayatta kalma duygusu ve korkusu ile çok daha agresif
davranacak olan rakiplerimize karşı hazırlıklı olmalıyız.
Yazı: Ertürk Kurtça, Zorluteks Tekstil Pazar Geliştirme ve Proje Müdürü
11. G
elecek herkesin merak ettiği yegane ortak konu. Yeni
iş, yeni hedefler, yeni aşk... Günler birbiri ardına hızlı
olduğu kadar heyecanla geçiyor. Hayatın dinamikleri
değişiyor. Dün önemsiz bir konu, bugün gündem yaratabiliyor.
Yarın neyin öne geçeceğini, nasıl pozisyon almamız gerektiğini
düşünüp duruyoruz. Astroloji, geleceği öğrenmek için başvuru-
lan konuların başında geliyor. Öyle ki birçoğumuz güne astro-
logların yorumlarını okuyarak başlamayı ihmal etmiyoruz. Peki
astroloji nedir, ne işe yarar? Ünlü astrolog Hakan Kırkoğlu, ast-
rolojinin amacını “Gelecekten haber vermek değil; doğuştan var
olan fabrika ayarlarımızı anlamak ve farkındalığımızı artırmak”
şeklinde özetliyor ve ekliyor: “Astroloji yollar ve alternatifler
konusunda farkındalık yaratır ve ‘Önüne şunlar çıkacak, senin
de fabrika ayarların böyle. Buna göre hareket et’ der. Yani ast-
rolog farkındalık yaratarak seçimler için yardımcı olur. ‘Bu böyle
olacak, sen de şu şekilde davran’ demenin bir anlamı yok.” Bir
araya gelip çalışmalarını ve yorumlarını dinlediğimiz Kırkoğlu,
2011’i değerlendirdi, bize 2012’yle ilgili önemli bilgiler verdi.
Z: Titrlerinizi saymakla bitmiyor. Danışman, astrolog, yazar
eğitmen…
Zaman içinde birtakım tarafları daha iyi kullanıyoruz. Sonra on-
ların hepsini dinlendiriyoruz, tekrar kullanıyoruz. Eğitim benim
hayatımda her zaman önemli bir yer tuttu. Hatta şu an yeniden
yüksek lisans programına başladım. Tarih Bölümü’ndeyim. As-
lında bu konuya biraz daha ağırlık vermek istiyorum.
Z: İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun oldunuz. Boğaziçi
Üniversitesi’ndeki ekonomi master’ınızdan sonra uzun yıllar
bankacılık yaptınız. Bankacılığı aniden bırakmanızın nedeni,
krizi önceden görmeniz miydi?
O dönemin bankacılık koşulları şimdikinden çok farklıydı. Sek-
tör içinde kaoslar, sürekli olarak el değiştirmeler vardı. Ben
1993’te başlayıp 2000’de bıraktım ki büyük krizler oldu.
Z: Yoksa bankacılık krizini önceden gördüğünüz için mi bırak-
tınız sektörü?
Bankacılığı aniden bırakınca insanlar bana, “Bak, sen krizi bildi-
ğin için bıraktın” dediler. O dönemde iç dünyamda hesaplaşma-
lar vardı. 2000 yılını hep önemli bir referans olarak görüyordum.
Hatta çok uzun yıllar önce, 2000 yılında başıma çok büyük bir
olayın geleceğini aileme söylüyordum. Astrolojik olarak gös-
tergeler olabilir ama siz nasıl düşünüyorsunuz, siz hayatı nasıl
yorumluyorsunuz, nasıl okuyorsunuz, bu çok önemli. İkisinin
kesiştiği bir nokta oldu bence. O zamanki durumumu şöyle an-
latabilirim; sanki bir odanın içindeyim, yavaş yavaş su doluyor
ve odayı terk etmezsem boğulacağım. Belki de ani olması gere-
kiyordu. Bu tür bir sıçramayı yavaş yavaş yapamıyorsunuz. Ya o
anda çıkacaksınız ya da kalacaksınız. Şunu da söylemeliyim; in-
sanın hayatını 10 yıllık aralıklarla yıkıp yeniden yapması bence
çok doğru bir şey. Çünkü hayat mutlaka değişimi gerektiriyor.
Siz belli bir konfor alanına alıştıkça orada ölüyorsunuz. Ve ben
şimdi hayatımı değiştirmek için yeniden sınavlara giriyorum.
Yeniden yüksek lisans yapıyorum ve ötesini düşünüyorum. Böy-
le bir kimlik yenilemenin doğru ve gerekli olduğunu düşünüyo-
rum. Bence şu an tüm dünya da bunu yaşıyor.
Z: “Hakan Kırkoğlu” astrolojide nasıl bir fark yaratıyor?
Bu işin belli bir eğitimi ve sistematiği var. En büyük farkım ku-
rumsallaşma. Astroloji hakkında ciddi eğitimler aldım. İki üç yıl
içinde bu aşamaya gelemiyorsunuz. Zamanla sistemli ve ilkeli
duruşunuz kulaktan kulağa yayılıyor ve insanlar tarafından ter-
cih ediliyorsunuz. Bu işi kahvelerdeki fallarla karıştırmayın. Ast-
roloji çok daha ciddi bir iş, ben de öyle yapıyorum.
Z: 2011, beklentilerimizi karşılayan bir yıl oldu mu?
2011’i Temmuz’dan önceki ve sonraki kısım olmak üzere ikiye
ayırmamız gerekiyor. Genelde Türkiye incelenirken her zaman
Temmuz ayı kritik oluyor. Çünkü Türkiye 29 Ekim 1923 doğum-
lu. 29 Ekim’den üç ay geriye giderseniz 29 Temmuz’a geliyor-
sunuz. Yani üç ay öncesinden yeni etkiler gelmiş oluyor. Her
yılın kendine ait temaları varsa, o temalar Temmuz’dan sonra
yavaş yavaş girmeye başlıyor. Temmuz 2011’de seçim oldu. Bu
nedenle Temmuz ayına kadar olan dönem belki daha dinamik
bir dönemdi, toplum daha heyecanlıydı. Temmuz sonrasındaki
dönem Türkiye’nin özellikle iç işleri, ülkenin huzuru ve yeni ana-
Gelecekte ne olacak?
Hakan Kırkoğlu, ekonomist astrolog. Geleceği iyi okuyor. Günceli ve farklı bilimsel disiplinleri izlediği için yorumları
ve analizleri tutuyor. Zorlu Dergisi okurları için dünü ve bugünü değerlendirip yarın ne olacağını anlatan Kırkoğlu,
önemli mesajlar verdi.
kapak10
Hakan Kırkoğlu
12. 11
“Türkiye büyümeye devam ediyor,
diğer ekonomilere göre belki daha
iyi şeyler yapıyor. Ancak yine de
ben 2012-2015 döneminde sadece
ekonominin değil, siyasetin
şekilleneceği birtakım dengelerin
de bu atmosferi etkileyeceğini
düşünüyorum.”
yasa yapılması için gerekli olan konuları ve diplomatik konuları
çok fazla önümüze getirdi. Ayrıca ekonomi boyutunda, Ağustos
ile beraber, içerisinde Merkez Bankası’nın olduğu, para politi-
kalarını ilgilendiren konularda bazı yanlış değerlendirmeler,
bazı hatalar ve sıkıntıların olacağından bahsetmiştim.
Z: Bu noktada da haklı çıktım mı diyorsunuz?
Temmuz ayından itibaren piyasalarda kırılmalar, dövizde hare-
ketlenme, genel olarak bir sarsıntı dönemi başladı. Bir yıl önce,
yine bir haberde “Ekonomistler mi doğru okur, astrologlar mı?”
diye espri konusu yapmışlardı. Sanıyorum astrologların daha
doğru bildiği ile ilgili bir şüphe uyandırdık.
Z: Bu kadar iniş ve çıkışı bekliyor muydunuz? Temmuz ayından
sonra nefes alınamayacak tuhaf bir sarmaldaydık.
Haklısınız. Temmuz’dan sonrası problemlerin daha fazla kronik-
leştiği ve daha acilen birtakım şeylerin yapılması gerektiği bir
durum oldu. Herkes hiçbir şeye yetişemediğinden bahsediyor.
Bu belki bir sıkışma ama bu sıkışma sadece 2011’e ait bir durum
değildi. 2012 ile başlayıp 2015’e kadar devam edecek süreçte,
Türkiye’yi ve dünyayı etkileyen, liderleri etkileyen, her şeyi yıkıp
döken bir sürecin içinde olacağımız anlaşılıyor.
Z: Ağzınızdan bal damlamıyor...
Her yıl Türkiye ile ilgili öngörüleri, gerçekten sakinleştirici alıp
kasmadan yapmak için çaba sarf ediyorum. Bu belki de doğal.
Çünkü biz değişiklik istemiyoruz ama hayatın getirdiği dinamik
süreç bizi değişime itiyor. Değişim yapmazsak değişim bizi alıp
sürüklüyor. Belki de bunu o şekilde yorumlamak daha anlamlı.
Z: 2012’de ekonomik sorunlarımız devam edecek mi? Ne yapa-
cağız? Nelere dikkat edeceğiz?
Ben genellikle Ekim-Kasım döneminde ekonomide gelişmelere
dikkat edilmesinden, sanal ya da çok gerçekçi olmayan politi-
kaların gündeme gelebileceğinden ya da hata yapabileceğimiz-
den söz etmiştim. Eğer hata yapmışsak, bu hataların bedeli bu
dönemde daha fazla karşımıza gelebilir. Piyasaların belirsiz du-
rumlarda tercih ettiği güvenli yatırımlara ya da araçlara gitmek
daha uygun olacaktır ya da en azından çok acele karar vermeyip
biraz şartların olgunlaşmasını beklemek daha doğru olur.
Z: Birey, şirket ve ülke olarak farklı farklı mı bakmak lazım?
Tabii. Bireylerin belirli bir risk anlayışları ve astrolojik harita-
larda bir risk kişiliği var. Bazı kişiler risk almadan yaşayamıyor,
bazıları da mümkün olduğunca riskten kaçıyor. Aynı ekonomik
atmosfer farklı kişilere çok farklı sonuçlar getirebiliyor.
Z: Birey derken kim?
Birey derken yatırımcıyı kastediyorum. Makro ekonomik denge-
leri nasıl okuyor? Mesela en son yaptığım bir görüşmede, piya-
salarda alternatif yatırım araçlarını kullanan bir yatırımcı bana,
“2011’in ikinci yarısında Türkiye’de bir sıkıntı ya da bir sarsıntı
lafınız benim çok işime yaradı.” Demek ki ona göre kendi po-
zisyonunu değerlendirdi. Ülkenin genel olarak ekonomik olarak
sıkışıklığı, enflasyonist bir baskıda kurlar arsında bir baskı an-
lamına gelebilir. Bizim için cari açığın çok tehlikeli ya da riskli
gelmesi gibi. Bütün bu makro dengeleri okumak gerek. Türkiye
büyümeye devam ediyor, diğer ekonomilere göre belki daha iyi
şeyler yapıyor. Ancak yine de ben 2012-2015 döneminde sadece
ekonominin değil, siyasetin şekilleneceği birtakım dengelerin
de bu atmosferi etkileyeceğini düşünüyorum.
Z: Şu an nasıl bir dönemden geçiyoruz?
Cesaret göstermenin ve şartları değiştirmenin zaruri olduğu bir
dönemdeyiz.
Z: Büyüme rakamlarıyla dünya ikincisiyiz. 2011’in son çeyre-
ğinde Çin’i geçtik. 2012’deki büyümemizi nasıl görüyorsunuz?
Ekonominin 2011’deki kadar basınç yaratacağını sanmıyorum.
Tabii ki canlılık bir ölçüde devam edecektir.
Z: Çok bilen adam olmak nasıl bir şey?
İnsanlar bana “Hakan Bey, ne güzel siz kendi haritanızı biliyor-
sunuz” diyor. Ama böyle bir şeyin olması insanın aklını yitirme-
sine neden olur. Her şeyi yıldızlara göre yapayım diyemeyiz.
Ben kendimi analiz etmekte çok başarılı olduğumu söyleye-
mem. Çünkü belli bir önyargınız var, objektif olamıyorsunuz.
Z: İş dünyasıyla nasıl bir işbirliğiniz var?
Benim iş dünyasındaki yoğunluğum yöneticilerin hayatları üze-
rinden oluyor. Holding sahibi de karşıma geliyor, sanayici de.
Normal bir kişinin hayatı üzerinden konuştuğumuz gibi evlilik
hayatı, kariyeri ve ilişkileri üzerine konuşuyoruz. Bazen lans-
manları ve toplantıları konusunda danışanlar oluyor. Onlara
özellikle zamanlama konusunda yardımcı oluyorum. Bu dönem-
de başlamamak ya da yatırım için doğru zamanın bu olduğunu
veya olmadığı konusunda önerilerim oluyor.
Z: Ne sıklıkla danışmanlık verebiliyorsunuz?
Yüksek lisansımı sürdürdüğüm için, haftada sadece iki görüşme
yapıyorum. Eskiden dört görüşme yapıyordum. Bu nedenle çok
büyük bir yığılma oluyor.
Z: “Kehanetlerinizin hiçbiri olmadı” diyenler oluyor mu?
Hiçbir zaman öyle bir şey ile karşılaşmadım. Bana tekrar geli-
yorsa bunda mutlaka bir şey var. Diyorlar ki, “Hakan Bey, sizin
söylediklerinizi o kafayla anlayamamışım, olayların gelişiyle
birlikte anladım.” Çünkü biliyorsunuz algı çok seçicidir ve algı-
mız şu anda yaşadıklarımızla da şekillenir. Haritaya baktığınız-
da gelecekten ya da en azından ileriye ait koşullardan bahse-
diyorsunuz. Yani bilmediğiniz, henüz şekil almamış şeylerden…
Böyle olunca algınız onları yakalamakta zorlanıyor.
Z: 2012 ile ilgili başka neler söyleyebilirsiniz?
2012’nin hayatımıza getirdiği şey, aldığımız risklerin mutlaka
bize kişisel bir getirisinin de olduğunu görebilmemiz. Korkuyu
ancak yeniyle karşılaşarak ve eskiyi geride bırakarak aşabiliriz.
13. haber12
Broadway şovları
Zorlu Center’a geliyor
Zorlu Gayrimenkul, dünyanın en ünlü gösterilerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center Performans
Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için, Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün öncüsü olan Amerikalı
Nederlander Worldwide Entertainment (NWE) ile anlaştı.
Broadway şovları
Zorlu Center’a geliyor
Zorlu Gayrimenkul, dünyanın en ünlü gösterilerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center Performans
Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için, Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün öncüsü olan Amerikalı
Nederlander Worldwide Entertainment (NWE) ile anlaştı.
Z
orlu Gayrimenkul’ün, Broadway şovlarının ve
canlı eğlence sektörünün öncüsü olan NWE ile
anlaşması 10 Mayıs’ta New York’ta gerçekleştiril-
di. NWE’nin New York Broadway Minksoff tiyatrosunda
düzenlenen buluşmaya NWE’nin ikinci kuşak yöneticisi
baba Robert Nederlander (Sr.), üçüncü kuşak yöneticisi
Robert Nederlander (Jr), Zorlu Gayrimenkul Yönetim Ku-
rulu Üyesi Emre Zorlu, Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür
Yardımcısı Mehmet Even, Zorlu Gayrimenkul yöneticileri
ve Türkiye’den basın mensupları katıldı. David T. Ne-
derlander tarafından 100 yıl önce kurulan ve üç kuşaktır
dünyanın en büyük canlı eğlence organizasyonlarından
birini yöneten NWE, bu anlaşma ile ABD, Çin, Singapur,
Taivan, Küba ve Brezilya’nın ardından operatörlük yapa-
cağı ülkelere Türkiye’yi de ekledi. Bu önemli buluşmada
konuşan Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre
Zorlu, Zorlu Center’ın dünya çapında bir proje olduğunu
söyledi. Bu proje ile İstanbul’un merkezinde yeni bir kent
meydanı ve çekim merkezi kurduklarını ifade eden Zorlu,
sözlerine şöyle devam etti: “Zorlu Center’ın projelendirme
sürecindeki titizliğimizi, tüm fonksiyonların içerik aşama-
sında gösteriyor ve her bir fonksiyonun en iyiyi sunması
için özenli bir çalışma yürütüyoruz. Performans Sanatları
Merkezi’nin işletmesi için dünyada bu konuda en iyi ve
köklü şirketlerden biri olan Nederlander’ı tercih etmemiz
de bunun önemli bir göstergesi. Zorlu Gayrimenkul olarak
14. Zorlu Center ekibi ve basın mensupları Lion King’e gitti, Back Stage’te özel tur yaptı.
Wicked
13
Avrupa’nın en iyi performans sanatları merkezlerinden bi-
rini İstanbul’un tam kalbinde inşa ediyoruz.”
Broadway şovları İstanbul’a büyük katkı sağlayacak
Nederlander Worldwide Entertainment’in ikinci kuşak yöne-
ticisi baba Robert Nederlander (Sr.), konuşmasında, “Türkiye
binlerce yıllık bir tarihin, zengin kültürün ve geleneklerin ege-
men olduğu bir ülke. İstanbul’un merkezinde yer alan ve dün-
ya standartlarında bir proje olan Zorlu Center’da bulunan Per-
formans Sanatları Merkezi’ni yönetecek olmak bizim büyük
onur” dedi. Broadway’in en iyi şovlarının gerçekleştirileceği
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin uluslararası ve
yerel şovların merkezi haline geleceğini belirten Nederlander,
konuşmasını şöyle sürdürdü: “İstanbul dünyanın en mükem-
mel şehirlerinden biri ve buradaki amacımız Zorlu Center’ın
mükemmeliyetin yeni standardı haline gelmesine katkı sağla-
maya çalışmak. İstanbul sofistike bir izleyici kitlesine sahip.
İnanıyoruz ki Broadway şovları hem artistik olarak hem de ti-
cari yönden İstanbul’da da başarıya ulaşacak.”
NWE’nin üçüncü kuşak yöneticisi Robert Nederlander (Jr)
ise Broadway şovlarının ekonomik katkısına değindi ve
“Broadway şovları, gösterildiği şehirlere ekonomik katkı
yapıyor. İstanbul’a da kültürel ve ekonomik gelişimine bü-
yük katkı sağlayacaktır” dedi.
İstanbul kültürel bir merkez olacak
NWE ile yaptıkları anlaşmanın İstanbul’u kültürel olarak
bir merkez yapma yönünde büyük önem taşıdığını belir-
ten Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet
Even, “Bugün New York’u, Londra’yı veya Paris’i ziyaret
eden bir turist nasıl programına bir müzikali veya bir tiyat-
royu dahil ediyorsa, İstanbul’a gelen turistler de dünyanın
en iyi gösterilerini Zorlu Center’da izleyecek” dedi.
Bugüne kadarki tüm tanıtım çalışmalarında Zorlu Center
kadar, İstanbul’u tanıtmaya da büyük özen gösterdikleri-
ni dile getiren Even, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Zorlu
Center Performans Sanatları Merkezi’nde yer alacak tüm
gösteriler ve sanatsal aktiviteler İstanbul’un kültürel bir
merkez olmasında önemli rol oynayacak.
Performans Sanatları Merkezi, 3 bin 70 kişilik kapasitey-
le İstanbul’un en büyük gösteri sanatları merkezi olacak.
300 milyon Dolar yatırım yapılan ve 50 bin metrekare ka-
palı alana sahip olan Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi dünyanın önde gelen müzikal, konser, dinleti,
tiyatro ve dans gösterileri, resim sergisi ve müzayedeleri
gibi birçok sanatsal faaliyete ev sahipliği yapacak. Böyle-
ce İstanbul, Avrupa’daki birçok şehirle bu konuda rekabet
edebilecek.”
Disney Lion King
Mamma Mia
15. 14 söyleşi
Gece-gündüz yaşayacak bir merkez
İnşaatı devam eden Zorlu Center’daki Performans Sanatları Merkezi’nin tasarımını, akustik, ses, ışık projelerini
üstlenen Anne Minors, Zorlu Center’ı “muhteşem” bir proje olarak tanımlıyor. Minors’tan proje için yaptığı
çalışmaları dinledik.
Z
orlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok
ihtiyaç duyduğu konulardan birinin de kültür sanat et-
kinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğunu
gözlemleyen Zorlu Gayrimenkul, bu konuda üzerine düşeni
yapmak hedefiyle Performans Sanatları merkezi projesini ha-
yata geçiriyor. 300 milyon Dolar gibi önemli bir yatırımla yapı-
lan, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayacak
Performans Sanatları Merkezi’nin inşaatı tüm hızıyla devam
ediyor.
Sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok amaçlı
sanat merkezi olarak tasarlanan, aynı zamanda Londra-West
End, New York-Broadway’de gösterimi gerçekleştirilen mü-
zikallerin ve oyunların dünya prömiyerlerinin sergileneceği
Performans Sanatları Merkezi, 50 bin metrekare kapalı alana
sahip. Biri amplifiye akustik özelliğe sahip 2 bin 300 kişi ka-
pasiteli; diğeri doğal akustik donanımla tasarlanan 770 kişi
kapasiteli iki salon, İstanbul’u dünyaca ünlü eserlerle buluş-
turacak. Ayrıca farklı katlarda her türlü ihtiyaca yönelik toplam
20 bin metrekare fuaye alanında sergi, kafe ve mağazalar da
bu merkezin içinde yer alacak. Tüm katlardaki bağlantılar sa-
yesinde rezidans, alışveriş merkezi ve otel fonksiyonlarına ko-
layca ulaşım sağlanacak. Böylesine önemli bir merkezin proje,
inşat ve işletme konularında Türkiye’nin ve dünyanın alanında
en iyi uzmanlarıyla çalışılıyor. Bunlardan biri de merkezin ta-
sarımını, akustik, ses, ışık projelerini yapan Londra merkezli
Anne Minors Performance Consultants ve Sound Space De-
sign. İki firmanın sahibi Anne Minors, “etkileyici ve kaliteli”
dediği Zorlu Center’da yaptıkları çalışmalardan büyük keyif
aldığını söylüyor.
Z: Sound Space Design ve Anne Minors Performance
Consultants’ın hikayesini bize kısaca anlatır mısınız?
İki firmamız var; Sound Space Design 10 yıllık, Anne Minors
Performance Consultants ise 16 yıllık bir firma. Sound Space
Design, eşim Bob Essert tarafından işletiliyor. Ben eski çalış-
tığım yerden ayrılıp 1996’da Anne Minors Performance Con-
sultants firmasını kurdum. İlk projemiz, İngiltere’de Covent
Garden’da Royal Opera House idi. Tiyatro salonunun tasarımı-
nı ve Glyndebourne Opera için oturma düzenini oluşturmuş-
tum.
Z: Türkiye’nin kültürel değerleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Türkiye coğrafi olarak çok önemli bir noktada yer alıyor. Doğu
ve batının birleştiği bir nokta olarak her zaman dünyanın çok
önemli bir parçası oldunuz. Bu durum şehrin görüntüsünden
ve karışık mimari yapıdan da belli oluyor. Bunun yanı sıra
Türkiye’nin başta şehirlerde olmak üzere çok etkileyici ve sü-
rekli değişen kendine has bir kültürü var. Türk kültürü, geniş
bir coğrafi alanı etkilemiş durumda.
Z: Türkiye’de hiç sahne performansı izlediniz mi?
Evet, özellikle açık hava gösterilerini, modern Türk müziği ve
bazı opera gösterilerini izledim. Tiyatroya ise lisan kısıtlama-
ları nedeniyle pek gidemedim.
Z: Zorlu Center’daki Performans Sanatları Merkezi projesine
nasıl hazırlandınız, hazırlık aşamasıyla ilgili bilgi verir mi-
siniz?
Öncelikle, Zorlu Center konseptinde bir toplanma alanı dü-
şüncesi vardı. Bunun yapısı zaman içinde geliştirildi. Zor-
lu Center’dan ve projenin mimarisini yapan Tabanlıoğlu ve
Emre Arolat Mimarlık’tan sahada ne istendiği, en iyi işlevin
ne olacağı ve İstanbul’u neyin heyecanlandıracağına dair bir
brief geldi. İyi tasarlanmış, iyi işlev görecek ve her akşam in-
sanlarla dolacak gösteri alanları isteniyordu. Gösteri alanları
İstanbul’da mevcut olan alanları tamamlayıcı nitelikte görülü-
yordu. İstanbul için eşsiz ve ihtiyaç duyulan alanların ortaya
çıkarılması bekleniyordu. Biz de öncelikle Performans Sanat-
ları Merkezi’nde gösterilecek performans türlerini ve bunlar
için ne tür sahne ve ekipman ihtiyaçları olacağını düşündük.
Daha sonra sahneden oditoryuma geçtik. İnsanlar sahnede-
ki performansla nasıl ilişki kuracaktı? Ayrıca, uzun süre canlı
kalabilmesi için sahnedeki esnekliği de dikkate aldık. Zorlu
Anne Minors
16. 15
Center yetkilileri ve mimarlara sunumlar yaptık. Karşılıklı fikir
alış verişi yaptık. Zaman içinde hep daha fazla ayrıntı eklendi.
Zorlu Center’dan özel bir talep geldi. Biz bilgi almayı sürdü-
rürken, Zorlu da yerel firmalarla birlikte, ne istediklerine dair
araştırma yaptı. Bize gösteri yapılacak sanat kollarından biri-
nin Türk dansı olacağını ve Zorlu Center’ın bunun için eşsiz bir
alan olacağını ve mekanda gerekli genişliğe ihtiyacı olacağını
bildirdiler. Müzikal tiyatro alanında özel gösterilerin yanı sıra
epik gösteriler de sunulacağı için tasarımı ona göre şekillen-
dirdik. Tiyatro alanının hem yerel gruplara hem de büyük çaplı
müzikal prodüksiyonlarına uygun olarak döşenmesi için plan
yaptık. Gösterilere uyum sağlamak için uçan sahne ve düzen-
lenebilir sahne seviyeleri olacak.
Z: Teknik detaylardan bahsedebilir miyiz? Örneğin akustik
için özel malzemeler kullandığınızı biliyoruz.
SSD akustik uzmanlardan oluşan bir ekip ve AMPC ile birlikte
mekanın şekli üzerinde çalışıyorlar. SSD, duvar yüzeylerine
nerede ihtiyaç duyacaklarını, tavana nerede ihtiyaç duya-
caklarını ve ses için gerekli alan yüksekliği ve hacme karar
veriyor. Müzikal tiyatronun kuru bir akustiği vardır. Böylece
müzikallerin güçlü ses yapısı, gösterinin ses sanatçıları ve
prodüktörleri tarafından istendiği şekilde net ve duyulabilir
hale gelir. Bazı emici malzemeler ve bazı yansıtıcı malzemeler
vardır. AMPC ve SSD birlikte her iki alan için de ortak form-
lar bulmuşlardır. AMPC performans ışıklandırmasını sahneyle
doğru uyumu oluşturacak şekilde belirler. Müzikal tiyatroda
ayrıca nesneleri oditoryumun arkasından uçurmak için imka-
nımız var. Operadaki Hayalet’i izlediyseniz, gösterinin başı
Paris operasında geçer. Hayalet, binayı hiç terk etmemiş olan
mimarlardan biridir ve bu da benim gibi insanlar için bir uyarı
niteliğindedir: İşiniz bittikten sonra gitmeyi unutmayın. Se-
yircinin üzerinde asılı duran bir şamdan vardır. Sonra birden
bu şamdan aşağı iner ve sahneye çarpar. Doğrudan insanla-
rın üstüne gelir, bu çok etkileyici bir andır. Dolayısıyla, bizim
de böyle gösteriler yapmak için imkanlarımız var. Projelerde
temel şekli oluşturduktan sonra, mimar gerekli malzemele-
ri ekler, ki burada bu malzeme ahşaptır. SSD ile doğru sesi
oluşturmak için, müzikallerin güçlü ses sistemini sağlamak ve
mimarların aradığı görsel etkiyi de yaratmak için neler yapı-
labileceği görüşülüyor. Ahşabın kalınlığı, çubuklar arasındaki
boşluk, ahşabın arkasındaki malzeme incelikle tayin ediliyor.
Daha az göz önünde olan bir çok alanda, alanlar arasında uy-
gun ses ayrımını sağlamak adına SSD, Performans Sanatları
Merkezi’nde düzenlemeleri ve detayları incelemiştir.
Z: Orkestra alanı için özel bir tasarımınız var. Bu tasarımı na-
sıl gerçekleştirdiniz?
Bu sanırım Türkiye için yeni bir şey. Sahne önündeki ilk üç
oturma sırası, beş ayrı yapboz alanına bölünüyor. Biz bunla-
ra vagon adını veriyoruz. Yerin yüzeyi sayesinde hava akımı
alttan geliyor. Koltuklar üstten sabitleniyor. Sahne uzantısı
olarak orkestra alanı kaldıracı da kullanılabiliyor. Bu durum-
da, gösteri yaklaşık üç metreye kadar alanın içine girebiliyor.
Yani, seçim yapma şansı oluyor.
Z: Tüm prodüksiyon işi mimarlık ekibi tarafından gerçekleş-
tirildi...
Evet, tüm tasarım ekibiyle birlikte. Bu projenin çok büyük bir
proje olduğu belli ve ana müteahhit dışında sahada çalışan
bir tedarik ekibi var, biz bu ekiple doğrudan çalışıyoruz. Zorlu
Center projesinde işçilik kalitesi gerçekten etkileyici. Projenin
sonunda, tüm teknik ekipmanla birlikte projenin test edilme-
sine ve hizmete sunulmasına şahit olacağız. Sunduğumuz hiz-
met binanın bütün ömrü içindir.
Z: Zorlu Center projesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bence proje muhteşem. İngiltere’de 1978 yılında açılan Barbi-
can Center isimli benzer büyüklükte bir projemiz daha vardı.
Sanırım tasarımına 1956 yılında başlanmıştı. Büyüklük açısın-
dan kıyaslandığında, Zorlu Centre projesinin çok daha az bir
zamanda tasarlanıp inşa edildiğini görüyorum. Proje başlayalı
ne kadar süre oldu ki? Beş yıl. Gerçekten çok etkileyici.
Z: Zorlu Center içinde Performans Sanatları Merkezi fikri nasıl doğdu?
Projenin başlangıcında bir kültür merkezinin olması da planlandı. Önce
limitli bir kültür merkezi düşünülmüştü. Ancak İstanbul’a sağlayacağı
katkıyı göz önüne alarak projenin ölçeği büyütüldü. Profesyonel bir yö-
netimi olan, sadece bir ay bir performansın izlenip sonra üç ay kapalı
olmayan, dünya çapındaki ve lokal pazardaki gösterilere de yer vererek
gece-gündüz yaşayan bir kültür sanat merkezi olmasına karar verildi.
Z: Performans Sanatları Merkezi diye bir tanımlama Türkiye’de çok
yaygın değil. Burada birçok ilkle karşılaşılacak. Nedir bunlar?
Binanın teknik alt yapısı oldukça doyurucu özelliklere sahip. Bu an-
lamda özellikle Londra’dan Anne Minors Performance Consultants ve
Sound Space Design olarak iki yabancı danışmanlık firmasıyla çalıştık.
Türkiye’de bazı gösterileri izleyemememizin sebebi aslında teknik ye-
tersizlikler. Türkiye’deki alt yapı ve donanıma göre gösteriler gelebili-
yor. Zorlu Center’da iyi bir altyapı ve donanım olacağı için dünya çapın-
da prodüksiyonları izleyebileceğiz. Örneğin Amerika’da ve Londra’da
izlediğimiz Broadway şovlarını, ünlü müzikalleri izleyebileceğiz. Belli
alt yapıya sahip operaları, bale gösterilerini, konserleri, müzikalleri
de izletebileceğimiz çok amaçlı bir büyük salona da sahibiz. Amacımız
performansa yönelik tüm gösterilere ev sahipliği yapabilmek, aynı za-
manda dünya prömiyerleri, sergi organizasyonları düzenlemek.
Z: Bazı lounge alanları ve mağazalar da olacak, değil mi?
Hem alışveriş merkezine hem de Performans Sanatları Merkezi’ne ba-
kan çift cepheli bazı mağazalarımız var. Kitapçı ve hobiye yönelik ma-
ğazalar olacak. Yaklaşık 1000-1500 metrekarelik bir dijital kütüphane
alanımız da bulunuyor. Burayı daha çok eğitim amaçlı konumlandırdık.
Z: Yılda kaç kişi ağırlamayı hedefliyorsunuz?
Zorlu Center’a yılda 18 milyon ziyaretçi bekleniyor. Şu an programla-
ma çalışmaları yeni başladığı için Performans Sanatları Merkezi olarak
yeni bir mutabakat imzaladık. O planlama sonrasında bir yılda burada
yer alacak etkinliklerin sayısına göre ziyaretçi sayısı netleşecek. Per-
formans için hedefimiz yüksek. Sadece yazın aylarında değil, yılın 12
ayı etkin bir mekan olmasını hedefliyoruz. Bu izleyiciyi oluşturmak adı-
na yürüteceğimiz birtakım kampanya ve çalışmalar olacak.
Z: Performans Sanatları Merkezi’nin Zorlu Center’daki diğer fonksi-
yonlarla entegre olmasıyla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Performans Sanatları Merkezi bizim AVM’nin de en büyük mağazala-
rından biri gibi. AVM’de mağazaların misyonu alışveriş merkezine zi-
yaretçi çekmektir. Performans Sanatları Merkezi’n de gün boyu aktif
olmasını istiyoruz. Gündüz çocuklara, akşamları yetişkinlere yönelik
programlarımız olacak. AVM’ye de çok büyük bir ziyaretçi artısı olaca-
ğını düşünüyoruz. Zaten otelimizde de birtakım kongreler yer alabilir.
Buradaki balo salonu ile oteldeki balo salonu arasında entegrasyon
olabilir. Bizim beş fonksiyonumuzun ve karma kullanımın önemli bir
sirkülasyon sağlayacağını düşünüyoruz. Bütün projeleri tizlikle sürdü-
rüyoruz. Performans Sanatları Merkezi’ne 300 milyon Dolar gibi çok
ciddi bir yatırım yapıldı. Dünya üzerinde böyle bir örnek yok. Zorlu gru-
bunun ve Zorlu ailesinin yaptığı çok büyük bir yatırım.
Zorlu Center, Ticari Proje ve Kiralama Müdürü İrem Yücel Kaymak
17. 16 yarışma
Bir De Sen Tasarla’da
10. yıl coşkusu
Zorlu Tekstil Grubu’nun ev tekstil alanındaki lider markası Taç’ın 10.’sunu düzenlediği
“Bir De Sen Tasarla Yarışması”nda dereceye girenler, 3 Mayıs’ta gerçekleştirilen
görkemli bir ödül töreni ile açıklandı.
E
v tekstili sektörünün lider markası Taç’ın Türkiye Ev
Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD)
işbirliği ile bu yıl 10’uncusunu düzenlediği “Bir De Sen
Tasarla Yarışması” sonuçlandı. Türkiye genelindeki üniver-
sitelerin Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde öğrenim
gören lisans öğrencileri ile Eğitim Fakülteleri’nin Resim – İş
Öğretmenliği Bölümü lisans öğrencilerinin katıldığı, 10. Taç
Bir De Sen Tasarla Yarışması’nın sonuçları, 3 Mayıs’ta Sabancı
Müzesi içinde yer alan the Seed’de düzenlenen törende açık-
landı.
Gazeteci ve Program Yapımcısı Özlem Gürses’in moderatör-
lüğünü üstlendiği ödül törenine, Zorlu ailesinin üyeleri, Zorlu
Holding Tekstil Grubu Başkanı, Zorlu Holding ve Zorlu Tekstil
Grubu yöneticileri, Can Yalman Design Kurucusu endüstriyel
tasarımcı Can Yalman, akademisyenler ve üniversite öğrenci-
lerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
Törenin açılış konuşmasını yapan Bir De Sen Tasarla Yarışması
Jüri Başkanı Prof. Dr. Günay Atalayer, yarışmanın 10 yıllık sü-
reçte geçirdiği aşamalara, bugün geldiği noktaya, öğrenciler ve
sektör için önemine değindi. Endüstriyel tasarımcı Can Yalman
ise konuşmasında tasarımın dinamiklerini ve önemini anlatarak
öğrencilere çeşitli tavsiyelerde bulundu.
“Bu yarışma ülkemizi ve ürünlerimizi tercih edilebilir kıla-
cak”
Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, törende
yaptığı konuşmada, “Her alanda olduğu gibi tekstil sektörün-
de de ‘sürdürülebilirlik’ bizim temel başarı ölçütümüz. Taç Bir
De Sen Tasarla Yarışması da bu bakış açımızın en önemli yan-
sımalarından birisi. Bu yarışma tekstilde, ülkemizi ve ürünle-
rimizi tercih edilebilir kılacak. İyi yetişmiş insan gücünün sağ-
lanması ve ülkemizin 100. yıl hedeflerine ulaşması konusunda
da sosyal alanda örnek gösterilen önemli bir proje” dedi.
Günümüzde rekabetin, dünya ölçeğinde derinleştiğini vurgu-
layan Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Özellikle tekstil
sektörünü ayakta tutacak, rekabet avantajı sağlayacak en
önemli unsurlardan biri tasarımdır. Taç Bir De Sen Tasarla Ya-
rışması, ev tekstili sektörü hakkında gençlerimizi bilinçlendir-
mek, sektörü sevdirmek, iyi eğitimli ve sektöre katma değer
sağlayabilecek nitelikli genç çalışanlar yaratmak konusunda
da 10 yıldır önemli bir görev üstleniyor.”
Yarışma birincisi, ödülünü Olgun Zorlu’nun elinden aldı
10. Taç Bir De Sen Tasarla Yarışması’na 34 üniversiteden, 512
eser katıldı. Kazananlar; Zorlu Tekstil Grubu yöneticileri, med-
ya temsilcisi, art direktör, Taç bölge bayileri, TETSİAD temsil-
cisi ve akademisyenlerin aralarında bulunduğu yarışma jürisi
tarafından belirlendi.
Ödül töreninde, 10. Taç Bir De Sen Tasarla Yarışması’nda bi-
rincisi seçilen Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül-
tesi öğrencisi Ahmet Ağlamaz, 10 bin TL değerindeki ödülünü
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu’nun elinden
aldı. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi
Nurefşan Ateş’in ikinci olduğu yarışmada, üçüncülük ödülü-
18. 17
Prof. Dr. Günay Atalayer
Bir De Sen Tasarla Yarışması, Jüri Başkanı
Ödül törenindeki konuşmasında, Bir Desen Tasarla Yarışması’nın 10. yılına ulaşmayı
başarmış, gelecek vaat eden girişimlerden birisi olduğunu söyleyen Marmara Üni-
versitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Günay
Atalayer, yarışmanın uzun vadeli bir planla başlayıp bunu gerçekleştirdiğini ve bir-
çok açıdan ilkleri başardığını dile getirdi.
Atalayer, yarışmanın başarılı olduğu yönleri şu şekilde özetledi: “Yarışmanın tasa-
rımcı adaylarını tanıtmak ve yaratıcılığı özendirmek amacı taşıdığı göz ardı edilmek-
sizin tüm sektöre hizmet verildiği, hizmetin zaman içinde hem firmaya hem eğitim
dünyasına hem de sektöre döneceği asla unutulmadı. İlk kez tasarımcıya eserini
hemen uygulanmış olarak görme şansını veren yarışma, tasarımcıların özgeçmişin-
de sunduğu önemli bir aşama olarak yer aldı. Kazananların onları yetiştiren öğretim
üyeleriyle birlikte çeşitli fuarlara katılması sağlandı. İlk iki yıl dernek adına raportör-
lük yaptığım bu oluşum, artık kurumsal bir yapıda sürdürülüyor. Bu oluşum içinde
yer almaktan çok mutluyum.”
Zorlu Tekstil Grubu’nu duyarlı yaklaşımları için kutlayan Atalayer, “Yeni önerileri-
mizle yarışmanın bir okul olarak sürdürüleceğini ve tasarımcının yaşamında dönüm
noktalarından biri olmaya devam edeceğini umuyorum. İyi niyet, iyi hedef ve iyi ça-
lışmalarla ortaya konulan bu yarışmanın varlığının temeli olan tasarımcı adaylarını yaratıcı emekleri, dünyaya duyarlı bakış açıları; iyiyi,
yeniyi, farklıyı yakalamak yolunda katkıları için kutluyorum” dedi.
“Bir De Sen Tasarla Yarışması ilkleri başardı”
Can Yalman
10. Taç Bir De Sen Tasarla
Yarışması’na 34 üniversiteden,
512 eser katıldı. Kazananlar;
Zorlu Tekstil Grubu yöneticileri,
medya temsilcisi, art direktör,
Taç bölge bayileri, TETSİAD
temsilcisi ve akademisyenlerin
aralarında bulunduğu yarışma
jürisi tarafından belirlendi.
19. Yarışma finalinin ardından ödül kazanan tasarımcılar, Facebook’ta özel olarak
hazırlanan www.facebook.com/tacbirdesentasarla sayfası üzerinden bir kez
de kendi aralarında yarıştı. Facebook oylaması sonucunda Sosyal Medya
Ödülü’nün sahibi belirledi.
Sevda Barandır
Evim Dergisi Yayın Yönetmeni
Bir De Sen Tasarla geleneksel hale gelmiş, öğ-
rencilerin ve üniversitedeki öğretim üyelerinin
her yıl merakla beklediği bir yarışma. Her yıl
gelişerek büyüyor. Tekstil sektörünün öncü ku-
ruluşlarından Zorlu Tekstil Grubu’nun böyle bir yarışma düzenle-
yip bunu geleneksel hale getirmesi önemli bir başarı. Bu yarışma
genç tasarımcıların önünü açıyor, tasarımcılarla üreticileri buluş-
turuyor ve genç yetenekleri sektöre kazandırıyor. Bu sayede teks-
til sektörünün gelişmesine de ciddi bir katkı sağlıyor.
“Bir De Sen Tasarla Yarışması, her yıl merakla bekleniyor”
nün sahibi ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi öğrencisi Yeşim Endes oldu. Törende, altı
adet Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu ve TETSİAD Özel Ödülü
de sahiplerini buldu.
Finalistler Facebook’ta da yarıştı
Yarışma finalinin ardından ödül kazanan tasarımcılar,
Facebook’ta özel olarak hazırlanan www.facebook.com/tac-
birdesentasarla sayfası üzerinden bir kez de kendi aralarında
yarıştı. Yarışmacılar, tasarımlarına ait görselleri ve isteyenler
tasarımlarını anlattıkları videolarını Facebook’taki “Taç Bir De
Sen Tasarla Sayfası”na yükleyerek 15 gün boyunca Facebook
kullanıcıları tarafından oylandılar. Halk oylaması niteliği ta-
şıyan Facebook oylamasını kazanan Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Çağlar Arığa, 3
bin TL değerindeki para ödülünün sahibi oldu.
Taç, ayrıca dereceye giren eserlerin üretimini gerçekleşti-
rerek www.tac.com.tr adresinde online satışa sunacak ve
tasarımlara tüketici katalogunda da yer verecek. Kazanan-
lar isterlerse, Zorlu Tekstil Grubu’nda iş veya staj imkanı da
elde edebilecek.
Birincilik ödülü, 10.000 TL: Ahmet Ağlamaz, Dokuz Eylül Üniversite-
si Güzel Sanatlar Fakültesi
İkincilik ödülü 7.000 TL: Nurefşan Ateş, Yeditepe Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi
Üçüncülük ödülü 5.000 TL: Yeşim Endes, Mimar Sinan Güzel Sanat-
lar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu: Yasemin Atak (Marmara Üniversi-
tesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Ceren Bek (İstanbul Teknik Üniver-
sitesi Mimarlık Fakültesi), Neriman Özaslan (Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Hilal Beder (Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Emel
Erden (İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Aslı-
han Çiftçi (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa-
kültesi)
TETSİAD Özel Ödülü 3.000 TL: Çağlar Arığa, Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Sosyal Medya Özel Ödülü 3.000 TL: Çağlar Arığa, Çanakkale Onse-
kiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Dereceye girenler ve ödülleri
Çağlar Arığa
Çağlar Arığa’nın Sosyal Medya Özel Ödülü kazanan tasarımı
18 yarışma
20. Ahmet Ağlamaz, yarışma birincisi
Daha önceki yıllarda da yarışmaya katıldım. Bu yıl “genç” teması
doğrultusunda “bağ” adını verdiğim bir desen tasarladım. Fikri
bulmam üç gün sürdü. Gençler bağcıklı ayakkabılara çok düşkün
olduğu için, ayakkabı bağcıklarından oluşan bir desen tasarla-
dım. Birinci olmak çok büyük bir mutluluk. Ev tekstili alanında ça-
lışmayı istiyorum. Bu yarışmanın hedeflerime ulaşmak için bana
ciddi katkıları olacağını düşüyorum. Zorlu Tekstil Grubu’na böyle
önemli ve değerli bir yarışma düzenlediği için çok teşekkür edi-
yorum.
Nurefşan Ateş, yarışma ikincisi
Bir De Sen Tasarla Yarışması’nı yakından takip ediyordum. Çok
başarılı bir yarışma. Umarım uzun yıllar devam eder. Bu yıl ben
de katılmak istedim. Nasıl bir desen tasarlayacağımı düşünürken
evimin penceresinden dışarı bakıyordum. O manzarayı desene ak-
tarabileceğimi düşündüm. Çarpık kentleşmeyi, karikatürize ederek
desenime aktardım. Özgürlüğü temsil eden kuşlar çizdim. Gökyü-
zünün maviliği yeni umutları simgeliyor. İkinci olduğumu duyunca
çok şaşırdım, çok mutlu oldum. Zorlu Tekstil Grubu’na çok teşekkür
ediyorum.
Yeşim Endes, yarışma üçüncüsü
Bir De Sen Tasarla Yarışması’nın çok profesyonelce hazırlanan,
çok başarılı bir yarışma olduğunu düşünüyorum. Hem sektör hem
öğrenciler için çok önemli fırsatlar sağlıyor. Bu yılki yarışmaya bü-
yük bir hevesle katıldım. Gençlik denince akla gelen ilk şey dijital
dünya. Ben de tasarımıma bunu yansıtmak istedim. Farklı genç
gruplarını temsil eden desenler yaptım. Üçüncü olmak sürpriz
oldu, çok sevindim. Gurur verici. Zorlu Tekstil Grubu’na ve emeği
geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Tüm öğrencilere, yarışma-
ya katılmalarını tavsiye ediyorum.
Öğrenciler mutlu, gururlu
19
21. 20
8
Mayıs’ta açıklanan Mart ayı sanayi üretim verileriyle,
2012 yılının ilk çeyreğine ait verileri tamamladık. Yılın
ilk çeyreğinde sanayi üretimindeki artış yüzde 2,77 dü-
zeyinde kaldı. Oysa, 2010 yılının aynı çeyreğinde sanayi üreti-
mindeki artış yüzde 17,17; 2011 yılının ilk çeyreğinde de yüzde
14,6 olmuştu. Diyelim ki, 2010 yılındaki yüksek orandaki sana-
yi üretim artışı 2009 yılının telafisiydi. 2011 yılındaki yüksek
üretim artışı ise, telafinin üzerine ciddi bir üretim artışı oldu
ve Türkiye Cumhuriyet tarihinin rekor sanayi üretim düzeyine
ulaştı.
Bu noktada esasen, 2010 ve 2011 yıllarının ilk çeyreklerindeki
rekor düzeydeki sanayi üretim artışlarının üzerine, yani rekor
düzeydeki üretimin üzerine, sanayi üretiminin 2012 yılında da
hala yüzde 2,77 daha artmış olması küçümsenecek bir artış ol-
masa gerek. Ancak, Türkiye’nin 2023 hedefleri göz önüne alın-
dığında, yeterli bir üretim artışı olmadığı kesin. Üzülmeyelim,
bozulmayalım, kendimize kızmayalım ama, sanayi üretiminde
artış oranını ortalama olarak yüzde 7’nin altına indirmemiz
gerekiyor. Bu yıl sanayi üretimindeki artış yüzde 4 ve altında
kalır ise, tüm yılın büyümesi için görebileceğimiz en iyi veri
yüzde 3 civarı büyüme olacaktır. Oysa biz 2012 yılı için “yüzde
4 büyümenin altında kalmayalım” diyorduk.
İhracat odaklı büyüme için hızlanmalıyız
2011 yılının ilk 107 günü ile bu yılın ilk 109 günü karşılaştırıl-
dığında, ihracat hacmindeki artış sadece yüzde 5,9. Oysa yıla
başladığımızda ihracat sanki 2012 yılı için yüzde 10 ile 12 ara-
sında artış oranı ile tüm yılı götürecekmiş gibi gözüküyordu.
Görünen o ki, Euro Bölgesi ve genel anlamda AB piyasasın-
daki keyifsizlik ve bu bölgedeki ihracat bağlantı kayıplarımızı
diğer coğrafyalara yaptığımız ihracat hamleleri ile tam denge-
leyemememiz sebebiyle, ihracat hacim artışında zorlanıyoruz.
Türk sanayisinin üretimini belirli bir tempoda artırabilmesi
için, eğer iç talep üzerinde baskı ve tedbir var ise, var gücü-
müzle ihracata yüklenmemiz gerekiyor. İhracat kesimimizin
desteklenmesi amacıyla ek tedbirleri acil olarak gözden ge-
çirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Çünkü yüzde 11’i
geçmiş olan enflasyonu ve ancak 75,3 milyar Dolar’a gerile-
miş olan cari açığı kontrol altında tutmak, cari açığı 2012 yılı
sonunda 72 milyar Dolar ve altına, yıllık enflasyonu da yüzde
7’nin altına çekebilmemiz için iç talebi baskı altında tutmamız
gerekiyor.
Bu durumda, ekonominin iç dinamiklerini soğutmayı, “yumu-
şak iniş” için işi sıkı tutmayı sürdüreceksek; Merkez Bankası,
enflasyonu düşürmek için işi sıkı tutacağını her fırsatta söylü-
yorsa, o zaman ihracat odaklı büyüme için hızlanmamız gere-
kiyor. Yeni Teşvik Sistemi, Türk Ticaret Kanunu, 2B Arazileri,
Mütekabiliyet Yasası derken, ihracatımız yine ekonomi günde-
minin gerilerine düştü. İlgiyi bir miktar artırmamızda yarar var.
2012 için dikkatli olmalıyız
Öncelikle, 2012-2014 Orta Vadeli Program’da (OVP) 2011 yılı
büyüme tahmininin yüzde 7,5 olarak revize edildiğini belirtsek
de, her ne kadar verinin açıklanmasına bir aya yakın bir süre
kala Ekonomi Yönetimi’ni temsil eden bakanlar tarafından ka-
baca yüzde 8,5 telaffuz edilmeye başlanmış olsa da, gerçek-
leşme Orta Vadeli Program’a göre 1 puanlık sapma ile yüzde
8,5 oldu. Şahsi tahmin aralığımın dip noktası yüzde 8,61 idi.
Küçük bir farkla tutturduğumuz söylenebilir.
Keza, 4. çeyrek büyüme tahmin aralığımın alt noktası da yüzde
5,35’ti. Finans piyasası kurumlarının ekonomistlerinin 4. çeyrek
büyüme beklentisi ortalaması ise yüzde 4,9’du. Yüzde 5,2’lik
gerçekleşme, yine tahminimizin daha yakın olduğuna işaret edi-
yor. Yine, 2011 yılı için tahmin edilen 1 trilyon 281 milyar TL’lik
GSYH büyüklüğü de 1 trilyon 294 milyar TL olarak gerçekleşti.
Dolar cinsinden 761 milyar Dolar düzeyinde tahmin edilen GSYH
büyüklüğü ise, 2011 yılı için 772,3 milyar Dolar olarak açıklandı.
10 bin 363 Dolar düzeyinde tahmin edilen kişi başına GSYH de-
ğeri ise, 10 bin 444 Dolar olarak duyuruldu.
2011 yılında reel katma değer artışı başarısı açısından, en yük-
sek üç sektör sırasıyla, toptan-perakende ticaret, inşaat ve
Yüzde 4’lük büyüme mümkün mü?
2012 yılında sanayi üretimindeki artış yüzde 4 ve altında kalır ise, tüm yılın büyümesi için görebileceğimiz
en iyi veri yüzde 3 civarı büyüme olacaktır. Oysa biz 2012 yılı için “Yüzde 4 büyümenin altında kalmayalım”
diyorduk.
köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin
ÇEYREK SANAYİ ÜRETİMİ ÜZERİNDEN BÜYÜME TAHMİNİ
Çeyrek Sanayi Üretiminde GSYH
Dönem Değişim (%) Büyümesi (%)
2009 1. Çeyrek -22,03 -14,74
2. Çeyrek -15,46 -7,77
3.Çeyrek -8,07 -2,77
4. Çeyrek 9,87 5,86
2009 Yıllık -9,88 -4,83
2010 1. Çeyrek 17,17 12,22
2. Çeyrek 14,56 10,22
3. Çeyrek 10,00 5,28
4. Çeyrek 12,06 9,25
2010 Yıllık 13,11 9,20
2011 1. Çeyrek 14,60 12,04
2. Çeyrek 8,03 8,81
3. Çeyrek 7,63 8,22
4. Çeyrek 6,57 5,20
2011 Yıllık 8,91 8,49
2012 1. Ç Tahmin 2,77 2,25-2,80
22. 21
ulaştırma-depolama-haberleşme sektörleri oldu. Tarım sek-
törü 2010 yılında sadece yüzde 2,4’lük bir katma değer artışı
yakalamış iken, 2011 yılında katma değer artışı performansını
yüzde 5,2 ile iki katından daha yüksek oranda bir performansa
dönüştürdü.
Bununla birlikte, Ekonomi Yönetimi’nin finansal istikrar riski-
ni, yani Türk bankacılık sektöründeki kredi hacmindeki yüksek
artışı ve ısınmış Türk ekonomisinin sonucu olarak hızla artan
cari işlemler açığını kontrol altına almak adına aldığı “eko-
nomiyi soğutma” tedbirleri, 2011 yılının son çeyreğinde hem
inşaat, hem de toptan-perakende ticaretin katma değer per-
formansına yansımış durumda. Aynı durumun, kısmen imalat
sanayinin katma değer üretme performansına da yansıdığı
söylenebilir. Bir önceki çeyrek döneme göre, en yüksek katma
değer üretim performans kaybı toptan-perakende ticarette,
ardından imalat sanayinde ve ikisinin ardından inşaat sektö-
ründe gözleniyor.
Tüketim ve yatırım harcamalarında rekorlar
2011 yılının son çeyreğinde “ekonomi soğutma” tedbirlerinin
bir sonucu olarak, bir çeyrekte yurtiçi yerleşik hane halkının
tüketim harcamaları toplamı, 3. çeyreğin çok az da olsa altın-
da kaldı. 2008 ve 2009 yıllarında bu durum, küresel krizin net
etkisi ile, daha yüksek miktarda bir farkla gerçekleşmişti. Yüz-
de 9 büyüme ile Türkiye dünya dördüncülüğünü 2010 yılında
yakaladığında, Türk halkı 3. çeyreğe göre, 4. çeyrekte 3 milyar
TL daha fazla para harcadı.
Sonuç olarak, bir çeyrekte 240 milyar TL’ye yakın bir hane hal-
kı tüketim harcaması ile Türk halkı yeni bir Cumhuriyet tarihi
tüketim harcaması rekoru kırdı. Yıllıklandırılmış olarak da, 921
milyar TL’lik bir yurtiçi hane halkı tüketim harcaması ile yeni
bir Cumhuriyet rekoru da kırılmış oldu. Türkiye’ye gelmiş olan
turistlerin gerçekleştirdikleri tüketim harcaması da hesaba ka-
tıldığında, 959 milyar TL’yi bulmuş durumdayız.
Bir rekor da hiç kuşkusuz yatırım harcamalarında. Sadece
bir yılda 283,2 milyar TL ile tüm zamanların en yüksek sabit
sermaye yatırım harcamasına ulaşıldı. Bu rekor kamu sektörü
için 48,6 milyar TL, özel sektör için ise 234,6 milyar TL olarak
gerçekleşti. Kamu sektörü inşaat yatırımları 41,5 milyar TL ile
Cumhuriyet tarihi rekoruna ulaşırken, özel sektör inşaat ya-
tırımları da 76,5 milyar TL ile yeni bir rekora imza attı. Yani,
inşaat sektörü yatırımları 118 milyar TL’ye ulaştı. Yani, 39-40
milyar TL düzeyinde bir yapı, inşaat malzemesi kullanımı ger-
çekleştiğini tahmin edebiliriz. Bu durumda, 24 milyar TL yurti-
çi piyasa talebi ve 16 milyar Dolar düzeyinde bir ihracat hacmi
ile sektörün toplam talep hareketliliğinin 40 milyar Dolar dü-
zeyinde olduğu ifade edilebilir.
“Ekonomi soğutma” tedbirleri etkisini gösteriyor
Bununla birlikte, tüm 2011 yılında reel olarak yüzde 7,7 ar-
tan yurtiçi yerleşik hane halkları tüketim harcamalarının,
yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 7,8 artışla yıl ortalamasına
yakın bir performansa işaret ederken, 2011 yılının son çey-
reğinde bir anda reel olarak tüketim harcamaları artışının
yüzde 3,4’e gerilemesi, Ekonomi Yönetimi’nin “ekonomiyi
soğutma” tedbirlerinin etkisini son çeyrekte hissettirdiğini
gösteriyor.
Keza, toplam yatırım harcamaları da 2011 yılında reel olarak
yüzde 18,3 artmışken, son çeyrekte artış oranı yüzde 2,4 ile yıl
performansının ciddi oranda altında kalmış durumda. Alınan
tedbirlerin sonucu olarak, kamu yatırım harcamalarının tüm yıl
için reel olarak yüzde 3,2 gerilediği, bu gerilemenin reel olarak
son çeyrekte yüzde 9,8’e ulaştığı görülüyor. Kamu inşaat ya-
tırımları 2011 yılının 3. çeyreğinde reel olarak yüzde 3,8 artış
yakalamışken, ekonomiyi soğutma tedbirleri ile 4. çeyrekte
yüzde -8,1’lik bir negatif büyümeye dönüşmüş.
Özel sektör yatırımları ise reel olarak yüzde 22,8’lik artış ile
dünya sıralamasında istisnai bir performans yakalamış gö-
züküyor. Ama son çeyrek de özel sektörün yatırım harcama-
larındaki artış oranı yüzde 5,2 düzeyine kadar ivme kaybına,
performans kaybına uğramış gözüküyor. İlginçtir, performans
kaybının gerekçesi, özel sektör inşaat yatırımlarındaki per-
formans kaybından değil, makine ve teçhizat yatırımlarındaki
performans kaybından kaynaklanıyor.
Özel sektör inşaat yatırımları reel olarak 2010 yılında yüzde
17,7 arttıktan sonra, 2011 yılında da yüzde 16,4’lük bir artış ya-
kalamış. 2011 yılının ilk yarısında reel olarak yüzde 20, ikinci
yarıda ise reel olarak yüzde 12,5 arttığı söylenebilecek bir özel
sektör inşaat yatırımı performansı var. Özel sektör makine ve
teçhizat yatırımlarındaki 4. çeyrek artış ise bir anda ivme kay-
bederek, yüzde 2’de kalmış.
2011 yılının son çeyreğine damgasını vurduğu açıkça görülen
“ekonomiyi soğutma” tedbirleri, 2012 yılının ilk çeyreğinde
etkisini hissettirdi. Bununla birlikte, geride bıraktığımız 2012
yılı Ocak-Mart döneminin büyüme ve harcama performansı ile
ilgili sonuçlarını ancak 30 Haziran’da öğrenebileceğiz.
Bu noktada, yılın ilk çeyreğine ait imalat sanayi kapasite kul-
lanım oranlarından şimdilik elde ettiğimiz izlenim, 2012 yılı-
nın ilk çeyreğinde GSYH büyümesinin reel olarak yüzde 2,25-
2,75 düzeyinde gerçekleşmiş olabileceğine işaret ediyor. Cari
açık ise, Mart ayı sonunda 72 milyar Dolar’ın altına inerek
sevindirdi. “Ekonomi soğutma” tedbirlerinin etkisi böyle gi-
derse, Türkiye’nin yıl sonunda cari açık ve enflasyonda imajı
düzelebilir.
23. haber22
Raffles İstanbul, HBA imzalı iç
dekorasyonuyla büyüleyecek
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonu, dünyaca ünlü otellerde imzası olan Hirsch Bedner Associates (HBA)
tarafından yapıldı. Raffles İstanbul Zorlu Center, İstanbul’un tarihi ve karakteristik özelliklerini yansıtan eşsiz
tasarımıyla konuklarını büyüleyecek.
Z
orlu Center, içerisinde yer alan “premium luxury” otel
markası ve Condé Nast Traveler ve Travel & Leisure’ın
ödüllerinin de sahibi olan Raffles özel bir yere sahip.
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonu, Peninsula NY,
The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York gibi dün-
yaca ünlü otellerin de iç dekorasyonunu tasarlayan HBA tarafın-
dan yapıldı. Otelin iç dekorasyonunda geçmişten gelen öğelerin
günümüze uygun bir konseptle harmanlanmasına özen gösteri-
lerek İstanbul’un renklerine uygun bir renk skalası oluşturuldu.
Her odaya farklı tasarım
Her bir odanın farklı tasarlandığı Raffles İstanbul Zorlu
Center’da, toplam 184 odanın 136’sı standart, 47’si süit ve 1 ta-
nesi de presidential suite olacak. İstanbul’un eşsiz güzelliğinin;
rahat, konforlu ve lüks bir şekilde yaşanabilmesi için odaların
büyüklüğü ortalamanın üzerinde tutuldu.
Lüks kavramı İstanbul’un dokusuyla harmanlanıyor
“Premium luxury” hizmet anlayışında kişiye özel hizmet (but-
ler) ile “imkansız” kelimesinin yer almayacağı Raffles İstanbul
Zorlu Center’ın, iç dekorasyonuyla benzerlerinden ayrışacağını
belirten Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet
Even şunları söyledi: “Toplam 3 milyon Dolar yatırım yapılan
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın tasarımında müşterinin otele
gelip ayrıldığı ana kadar gördüğü her ayrıntının incelikle tasar-
landığı bir yaklaşımla, lüks kavramını İstanbul’un dokusuyla
harmanlıyoruz. İstanbul’a değer katacak olan Zorlu Center pro-
jesinde önemli bir yere sahip olan otelin eşsiz tasarımı, Boğaz
manzarası ve benzersiz ev sahipliği anlayışı ile iş, finans, eğlen-
ce ve sanat çevrelerini bir araya getirecek.”
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın “business & leisure” konseptin-
de olması ve markanın diğer otellerinde olduğu gibi geleneksel
özelliklerini koruyarak İstanbul’un tarihi ve karakteristik özel-
liklerini yansıtması hedefleniyor. Örneğin; altın mozaikler gibi
Bizans etkileri alınıyor ve lobideki kolonlarda bir detay olarak
kullanılıyor. Çevreci yaklaşımın öne çıktığı tasarımda tamamen
geri dönüşümlü malzeme ve ışıklandırma için de yüzde 95 ora-
nında tasarruflu LED kullanılıyor.
Sanat, tasarımda öne çıkan unsur
Otel tasarımını yaparken öncelikle bulunduğu yerden ilham
alan HBA’in 30 yıldır aynı şirkette olan Yönetim Kurulu Başkanı
Howard Pharr, Raffles İstanbul Zorlu Center’ın tasarımının eşsiz
olacağını belirterek şunları söyledi: “Markanın sunumu içinde
Türkiye’den tasarımlar, detaylar, sanat eserleri ve el sanatları
ile sanatı tasarımın ana unsuru olarak kullanıyoruz. Yabancı
ve Türk sanatçıları ‘Hayallerindeki İstanbul’u yaratmak üzere
bir araya getiriyoruz. Otel lobby, restaurant gibi ortak kullanım
24. alanlarında ve odalarda uluslararası sanatçıların imzasını taşı-
yan sanat eserleri yer alacak.”
Raffles İstanbul Zorlu Center için, HBA’den yedisi Atlanta’da,
üçü Londra’da olmak üzere 10 kişi yoğun bir çalışma yürütüyor.
Işıklandırma, sanat danışmanlığı, yönlendirme grafiği gibi alan-
larda çalışanlarla birlikte bu sayı toplamda 35 kişiye ulaşıyor.
Batı ile Doğu’nun eşsiz dünyası tasarımda buluşuyor
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonunda kullanılan
özel obje ve temalar her mekan için ayrı tasarlanıyor. Lobide
kullanılacak olan özel kaya kristali ve yer panoları tasarıma
farklı bir kimlik kazandırırken, binlerce üfleme el yapımı cam
yıldızın kullanıldığı balo salonu, Avrupa ve İstanbul’dan izler ta-
şıyan özel restoranlar, 3 bin metrekarelik SPA ve sanat eserleri
otelin tasarımını eşsiz kılıyor. Yaklaşık 3 bin metrekarelik dünya
çapındaki SPA’da kişiye özel ve çiftler için özel masaj odaları,
saunalar, buhar odaları, özel parti hamamı, buz çeşmeleri, fit-
ness, bay-bayan kuaför bulunuyor. SPA tasarımında şehrin geç-
mişindeki zengin kültür katmanlarından alınan ilhamın etkisiyle
batı ile doğunun dünyası eşsiz bir kültür dokusunda bir araya
geliyor. İki ana keşif alanı olan aktif bölge ve terapi bölgesinde-
ki ortak akan su teması, beden ile ruh arasındaki dengeyi besle-
yen uyumlu bir his yaratmayı amaçlıyor.
Raffles İstanbul Zorlu Center’da, seçkin etkinliklere ev sahipli-
ği yapacak olan 1.200 kişilik balo salonu bulunacak ve salonun
yüksekliği 11 metre olacak. Otelde 50 kişilik düzende ayrıca yedi
salon daha bulunacak. Farklı özellik ve tarzda iki adet gurme
restaurant da yer alacak. Bunlardan bir tanesinde özel aşçısı
ve pişirme düzeneği olan bir masa bulunacak. Ayrıca Long Bar
isteğe bağlı olarak 12 kişilik özel bir mekana da dönüşebilecek
şekilde tasarlanıyor. Raffles İstanbul Zorlu Center ile birlikte
dünyanın premium mutfak&yemek konseptleri, ünlü isimleri
İstanbul’da olacak.
Long Bar’ın bir diğer özelliği de özel cam ve taş mozaikten olu-
şan zemin çağdaş bir Bizans etkisi ortaya çıkarması. Bunların
yanı sıra, yerden tavana cam duvarlar, özel şampanya odası ve
misafirlerin birbirini görebileceği geniş oturma alanları bulunu-
yor. Oturma odası ve modern bar konseptini bir araya getiren
Library Lounge; kitaplarla dolu rafları ve özgün tasarımıyla
otele gururla imzasını atıyor. Renkli dökme camdan duvarı,
barın en belirgin özelliğinin başında geliyor. Açık ve kapalı ha-
vuz ve helikopter pistinin de yer alacağı Raffles İstanbul Zorlu
Center’da, açık havuz kurgulanan özel tasarımla yaz aylarında
çeşitli etkinlikler için mekan ve yazlık sinema olarak da kulla-
nılabilecek.
Pek çok ödüllü projenin sahibi HBA, kurulduğu 1964 yılından bu
yana konaklama alanında iç tasarım sektöründe lider konumunu
koruyor. HBA, dünya çapında 100 büyük mimarlık ve iç mimarlık fir-
masının sıralandığı listede 10 yıldır ilk sırada yer alıyor. Dünyanın
önde gelen otellerinin iç tasarımlarında imzası bulunan HBA, dört
kıtaya yayılmış 11 ofisi ile yaratıcı projeler geliştiriyor. HBA, 54 ülke-
de 1000’den fazla çalışanıyla beş yıldızlı üst segment otel tasarımı
yapıyor. HBA, müşterinin otele gelip ayrıldığı ana kadar gördüğü
her ayrıntının incelikle tasarlandığı bir yaklaşımla çalışıyor. Yıllık
cirosu yıllık 84 milyon Dolar olan HBA, bugüne kadar aralarında Pe-
ninsula NY, The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York gibi
dünyaca ünlü birçok premium otelin iç tasarımını gerçekleştirdi.
HBA hakkında
Emre Zorlu, Howard Pharr, Mehmet Even
Champange room
SPALobby
Presidential suit
Ballroom
Lobby
23
25. 24 haber
Zorlu Holding’den
“Dünya Saati”ne destek
Zorlu Holding, dünyamızın sağlıklı geleceği için değişim yolları aramak ve iklim değişikliği ile mücadeleye
dikkat çekmek amacıyla Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yürütülen “Dünya Saati” kampanyasına
katıldı.
A
vustralya’nın Sydney kentinde binlerce kişinin ik-
lim değişikliğiyle mücadeleye dikkat çekmek için
2007’de Mart ayının son Cumartesi günü 20.30’da
ışıklarını bir saatliğine kapatmasıyla başlatılan Dünya Saa-
ti (Earth Hour) kampanyası, kısa bir süre içinde küresel bir
kampanya haline geldi.
135 ülkeden, bir milyardan fazla insanın katıldığı dünyanın
bu en büyük çevre hareketinde bugüne kadar, aralarında
Avustralya’dan Sydney Opera binası, Çin’den Kuş Yuva-
sı Stadyumu, Mısır’dan Gize Piramitleri, Fransa’dan Eyfel
Kulesi, Amerika’dan Empire State, İstanbul’dan Boğaziçi
Köprüsü’nün de bulunduğu binlerce sembolik yapı yer aldı.
Türkiye’den katılım artıyor
Bu kampanya Türkiye’de de 2009 yılından bu yana giderek
artan katılımlarla etkin bir şekilde yürütülüyor. 2011 yılında
bu uygulamaya, Boğaziçi Köprüsü’nün yanı sıra 267 kurum,
12 Valilik, 20’nin üzerinde Belediye ve binlerce kişi destek
verdi.
Bu yıl 31 Mart Cumartesi günü 20.30-21.30 saatleri arasında
gerçekleştirilen ve yoğun ilgi gören Dünya Saati kampanya-
sına, Zorlu Holding de katıldı. Başta Zorlu Holding ve Zor-
lu Center olmak üzere Grup şirketleri; Zorlu Gayrimenkul,
Vestel, Korteks, Zorluteks ve Zorlu Enerji’ye ait tüm üretim
tesislerinde ve binalarda, güvenlik amacıyla kullanılan ay-
dınlatmalar dışındaki ışıklar bir saatliğine kapatıldı.
İklim değişimi ve küre-
sel ısınmaya dikkat çek-
meyi amaçlayan “Dün-
ya Saati” kampanyası
bu yıl da büyük ilgi gör-
dü. BM Genel Sekreteri
Ban Ki-Maan, “BM’nin
ışıklarını dünya nüfusu-
nun, elektrik kullanma
imkanı olmayan yüzde
20’lik kesimiyle dayanışma göstermek üzere söndürdük. Dünyada
temiz, verimli ve pahalı olmayan enerjiye ihtiyaç var” dedi.
İngiltere: İngiltere’nin başkenti Londra’da Buckingham Sarayı, St.
Paul Katedrali, St. Stephen’s Tower ve birçok anıt karanlığa gömül-
dü.
Sydney: Sydney kentindeki ünlü Harbour Köprüsü ile Opera Bina-
sı, Wellington’daki Parlamento Binası ile Auckland’daki Sky Tower
karanlığa gömüldü.
Fransa: Fransa’nın başkenti Paris’te aralarında Notre Dame Kated-
rali ve Zafer Anıtı’nın da bulunduğu 230 anıt bir saatliğine ışıklarını
kapattı.
Rusya: Rusya’nın St. Petersburg kentinde halk, kağıttan fenerler
uçurdu.
Almanya: Berlin’deki Brandenburg Kapısı önünde toplanan çevreci-
ler, Dünya Saati’ni 5 bin mumdan oluşan bir küre ile kutladı.
Türkiye: İstanbul’daki Boğaiçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü olmak üzere, Dolmabahçe Sarayı, Saat Kulesi, Beylerbeyi
Sarayı, Küçüksu Kasrı, Galata Kulesi, Ayasofya Müzesi, Kastamo-
nu Kalesi ve Ankara Opera Binası ışıklarını bir saatliğine söndür-
dü.
Dünya karanlığa gömüldü
26. 25
Pakistan Rüzgar Santrali’ne
Euromoney’den ödül
Zorlu Enerji, 158 milyon Dolarlık yatırımla Pakistan’da inşa ettiği rüzgar santrali projesi ile Euromoney Uluslararası
Yayın Grubu’na ait Project Finance dergisi tarafından verilen “2011 Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansmanı
Ödülü”nü aldı.
Z
orlu Enerji’nin Pakistan’ın Jhimpir eyaletinde inşasını
sürdürdüğü, ülkenin ilk rüzgar santrali projesi, Euro-
money Uluslararası Yayın Grubu’nun bir yayını olan
aylık ekonomi ve finans dergilerinden Project Finance tarafın-
dan “2011 Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansma-
nı Ödülü”ne layık görüldü. 35 yıldır finans, hukuk, enerji ve
taşımacılık sektörleri için iş dünyasına yönelik bilgiler sunan
Project Finance dergisi, bu yıl 13.’cü kez alanında önemli ba-
şarılara imza atmış şirketlere ödül verdi. 350 proje arasında
yenilik, problem çözme, en iyi uygulama, risk azaltma, altyapı
projelerinde finansman teslimat hızı, sürdürülebilirlik gibi kri-
terler dikkate alınarak sıralama yapıldı.
Dubai’de düzenlenen ödül töreninde ödülü Zorlu Enerji adı-
na Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak aldı. Pakistan Rüzgar
Santrali’nin, ülkede bir yabancı yatırımcının, yabancı finans
kaynakları ile gerçekleştirdiği ilk yenilenebilir enerji yatırımı
olması açısından özel bir proje olarak değerlendirilmesinden
mutluluk duyduklarını belirten Ak, “2006 yılında başlattığımız
Pakistan Rüzgar Santrali projemizi 56,4 MW kurulu gücüyle bu
yıl içinde faaliyete geçireceğiz. Gharo – Keti – Bandar – Hyde-
rabad rüzgar koridorunda inşa edilen projemiz, tam kapasite
üretime geçtiğinde, yılda 159 GW/saat elektrik olmak üzere,
Pakistan’da 20 yıl süreyle elektrik sağlayacak” dedi.
Zorlu Enerji, Pakistan Rüzgar Santrali’nin inşa sürecinde bugü-
ne kadar önemli finansal anlaşmalara imza attı. Ekim 2011’de
Uluslararası Finans Kurumu IFC (38,1 milyon Dolar), Asya Kal-
kınma Bankası (36,8 milyon Dolar), ECO Ticaret ve Kalkınma
Bankası (20 milyon Dolar) ve Pakistan’ın en büyük özel ban-
kalarından Habib Bank Limited (16,2 milyon Dolar) ile toplam
111,1 milyon Dolar tutarında kredi anlaşması imzalandı. Böyle-
likle, toplam maliyeti 158,7 milyon Dolar olan projenin santral
inşaatı, uluslararası finans kuruluşlarından sağlanan kredi ile
hız kazandı. Aralık 2011’de ise, Zorlu Enerji Pakistan, Pakistan
Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi ve Pakistan Alternatif Enerji
Geliştirme Kurulu ile Enerji Satış ve Uygulama Anlaşması’na
imza attı. Zorlu Enerji Pakistan, imzalanan bu sözleşmelerle
santralin 20 yıllık elektrik satış garantisini sağlamanın yanı
sıra mevzuat değişikliği ve rüzgar hızındaki olası değişiklik
gibi üretimi etkileyebilecek risklere karşı Pakistan devletinin
teminatını aldı.
Zorlu Enerji Grubu’nun yüzde 100 sahibi olduğu Zorlu Enerji Pakis-
tan Ltd., 13 Eylül 2007 tarihinde, rüzgar enerjisine dayalı elektrik
enerjisi üretim tesisleri kurmak ve bu tesislerde üretilen enerjiyi
satmak üzere kuruldu. 26 Ekim 2006’da Pakistan’da rüzgar enerji
santrali kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu
(AEDB) ile anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Zorlu Enerji Pakistan
Ltd., Haydarabat-Jhimpir bölgesinde yer alan rüzgar enerjisi geliş-
tirme bölgesinde rüzgar enerji santrali kurarak 20 yıl boyunca elekt-
rik üretecek.
Zorlu Enerji Pakistan Ltd.