Bu eğitim, iş yazışmalarımızda kısa ve etkin mesajlar vermek isteyenler için hazırlanmıştır. Algı psikolojisi tekniklerini kullanarak dili etkin kullanma ve karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini yazışarak anlama konusunda önemli tüyolar vermektedir.
Bu eğitim, iş yazışmalarımızda kısa ve etkin mesajlar vermek isteyenler için hazırlanmıştır. Algı psikolojisi tekniklerini kullanarak dili etkin kullanma ve karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini yazışarak anlama konusunda önemli tüyolar vermektedir.
Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir.
Empatinin en önemli basamakları sevmek, değer vermek ve paylaşmaktır.
Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir.
Empatinin en önemli basamakları sevmek, değer vermek ve paylaşmaktır.
Yetenek Sizsiniz'in 5 yaşındaki bateristi Baha anlatıyor.
Arçelik ve Eczacıbaşı Baxter'dan Yetenek uygulamaları
Peryön'de bu ay. Çocuk ve Genç Gözünden Yetenek.
Steve Jobs'tan hayat dersi
Film ve kitap önerisi ,Koçluğun yetenek yönetimine yaklaşımı
More from Başak Tecer Eğitim ve Danışmanlık Şirketi (20)
1. KONUK YAZAR
Başak Tecer
Modelleme: Öfke, özellikle 2-3 yaş aralığındayken yaşadığımız, bir
nevi ilk kimlik bunalımı döneminde tanıştığımız bir duygu. Freudyen
bir yaklaşımla, bu dönemde ilk defa kendimizin annemizden ayrı bir
varlık olduğunun fiziksel ve ruhsal ayrımına varıyoruz. Çocuklarda
“terrible 2” (korkunç 2) olarak da adlandırılan bu dönem; öfke kriz-
lerinin sıkça yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ebeveynlerimizin
verdiği tepkilerden öfke duygusunu yansıtmayı öğreniriz. Verdiğimiz
tepkilere bağırıp çağırarak ya da şiddet uygulayarak yanıt verilen bir
ortamda yetiştiysek, artık öfke bizim için budur.
Küçükken mükemmeliyetçi bir ebeveyn tarafından, hatalarımız kar-
şısında suçlanarak ve zayıf yanlarımıza odaklanarak yetiştirilmişsek,
kendimizce bir sistem hatası yaratıyoruz beynimizde: ZIT KUTUPLU
DÜŞÜNME. “Ya hep, ya hiç mantığı” da denilen mükemmel olma ar-
zusu… “-meli, -malı “ yaklaşımları bizi adeta esir alıyor. Kendimize
en yüksek başarı çıtasını kuruyor ve bunu başkalarından da bekle-
meye başlıyoruz. Gerçekleşmediğinde de sinirleniyoruz.
Öfke, aslında hayal kırıklığıyla başlayıp, adaletsiz ve haksızlık dü-
şüncesiyle beslenip, kızgınlığa dönüşüyor. En son hali ÖFKE oluyor.
Ancak biz bu süreçte yaşadığımız hayali (bir nevi beklentilerimizi)
karşımızdaki kişiyle paylaşmayıp üstünü örtüyoruz çoğunlukla. Ya
da kendi kafamızdaki adalet duygusunun karşımızdaki tarafından
anlaşılmasını umuyoruz.
Bu bastırılmış ya da paylaşılmayan düşüncelerimiz; bir virüs gibi
beynimizdeki duygusal programımıza etki ediyor. Bu durumda 3 tip
sağlıksız öfke dışavurumu gerçekleştiriyoruz:
1- Öfkemizi bastırmayı seçerek içimize atıyor ve vücudumuza migren,
kalp krizi, ülser ya da boyun ya da bel fıtığı gibi hasarlar veriyoruz.
Kötü yazılımın bilgisayara zarar vermesi gibi...
2- Öfke patlamaları yaşıyoruz, anlık tepkiler veriyor ve adrenalinimi-
ze sahip çıkamayan bir duruma giriyoruz. Kalp kırıyor, zarar veri-
yoruz; hem kendimize hem de etrafımızdakilere…
3- Pasif-agresif tavır takınıyoruz, öfkeyi biriktirip, karşımızdakini yok
sayma eğilimine giriyoruz. Bu da beraberinde küçümseme ve iğ-
renme duygularının birleşimi olan “nefret”i getiriyor.
ÖFKE…
Küçükken ebeveynleriniz tarafından sürekli başkalarıyla kı-
yaslanmış ve her şeye rağmen sevilmeyi öğrenmemişseniz,
içinizi kemiren bir kaybetme korkusu ediniyorsunuz. Bu aynı
zamanda içten içe oluşan öfke duygunuzla birleşiyor. Ve siz
kaybetme korkunuz ve öfke duygunuzu birleştirerek; kıskanç-
lığı keşfediyorsunuz.
KISKANÇLIK
İkisi birbirinden son derece farklı, ancak zaman zaman bir-
birleriyle beslenen ve birbirini tetikleyen duygular olabiliyor.
Geleceğe ait belirsizlik düşünceniz; sizde korku yaratabilir-
ken, zamanla kaygı bozukluğuna da dönüşebiliyor. Burada
güven duygunuz devreye giriyor. Zira güven; kaygının panze-
hiri gibi adeta. Ve çok acı ki; işin ucu yine çocukluğa dayanı-
yor. Küçükken özellikle 0-7 yaş aralığında öğrendiğimiz güven
duygusunun eksikliği tüm hayatımızı olumsuz bir şekilde et-
kileyebiliyor. Burada bahsettiğim yine aileye olan güven.
Bu yaş dönemindeki deneyimleriniz; hayatınız boyunca teslim
olma ve boyun eğme tutumlarınız arasındaki farkı da zaman-
la yaratıyor. Korku ve güven birleşiminde güven dozu fazla
olursa teslimiyete, korku dozu fazla olursa boyun eğmeye
dönüşüyor çünkü.
Duygusal zeka; biraz genetik, biraz da öğrenme ve modelle-
me karışımı….
Geliştirebilir mi? Kesinlikle evet!
Bu yazıda özetle ifade etmeye çalıştığım;
• Düşünce, duygu ve ruh hali farklıdır.
• Duygular, kendi içinde bir süreç işler ve duygular birleşe-
rek yeni duygular yaratırlar.
• Duyguları yönetmek için önce duygularımızı anlamak ve al-
tındaki düşünce sistematiğimizi keşfetmek gerekir.
Ben duygusalım diyenlere soruyorum:
Hangi duygunun, duygusalı?
KORKU ve KAYGI
Duyguların da kendi içinde bir
işleyişi ve süreci hatta mate-
matiği var. Kesin çizgileri ol-
masa da, yapılan araştırmala-
rın sonuçlarında görülüyor ki
duyguların aslında kendi içinde
bir mantığı var.
Duygusal zeka kavramı; ne denli önem veri-
len bir başlık olsa da, benim gibi matematik
disiplininden gelen kişiler için biraz soyut ve
anlaşılmaz kalıyor.
Özellikle de mühendislik gibi rakamlara da-
yalı ve somut anlamlandırmalara dayalı bir
meslek disipliniz varsa… Bu nedenledir ki;
duygusal zeka kavramını öz-denetim, mo-
tivasyon, duygusal oto kontrol ve benzeri
başlık altında işlemek bir eğitmen olarak
benim için yeterli değildi.
Zira, kişinin önce düşünce-duygu ilişkisin-
deki sistem hatalarını keşfetmesi, sonra
duyguyu tanımlaması gerekiyor ki, yöne-
tebilsin… “Empati kuralım, karşımızdakini
anlamaya çalışalım” gibi soyut kavramlar
yerine, hangi duygu nasıl oluşuyor, bu duy-
gu, hangisiyle birleşince hangi duyguyu
oluşturuyor gibi somut yaklaşımlara ihtiyaç
var....
Duyguların da kendi içinde bir işleyişi ve
süreci hatta matematiği var. Kesin çizgileri
olmasa da, yapılan araştırmaların sonuçla-
rında görülüyor ki duyguların aslında kendi
içinde bir mantığı var. “Öfkenin; bir duygu,
sürekli hissettiğinizde ise asabiyetin bir ruh
hali” olduğunu anlamak gerekiyor.
Bu yazımda, sıkça hissettiğimiz birkaç duy-
gunun matematiğini izah edeceğim.
36-37
Duyguların
matematiği