4. Otantikliğin ürün platformu olarak kullanımı Bazı markalar, ürünleriyle yansıttıkları otantik havayla, tamamen “ otantik” olmasalar da bir takım ürün gruplarında bunu uygularlar.
5. Otantiklik mi Storytelling mi? Alman tasarımcı Christien Meindertsmas ’ın koleksiyonundaki her parça kendi kaynağının izlerini taşıyor. Bir süveter için tek bir koyununun yününün kullanılması yeterli geliyor ve her tasarımda bir o koyunun kimlik numarası, türü, kilosu, doğum yeri/yılı ve hatta fotoğrafından oluşan kimlik bilgilerini görebiliyorsunuz. Almanya
6. LocalChoice Milk, yerel çiftçiler tarafından üretilen ve Tesco’nun İngiltere’deki yerel mağazalarında satılan, süt kategorisine yenilik getirmiş, bir ürün. Tesco bu yolla, kendi yerel ürünlerini kullanmak isteyen tüketicilere bir kolaylık sağlamış oluyor. Bunu da yerel çiftçilere standart süt sunan diğer çiftçilerden daha fazla para ödeyerek yapmak zorunda kalıyor. Hem yerel ekonomiye hem de giderek artan “yerel” alıma katkısı oluyor. İngiltere Otantiklik mi Storytelling mi?
7. Tirebolu, Karadeniz kıyısında tarihi bir kasaba. Türkiye'nin 42. çay fabrikasına sahip. İlçede üretilen çay çok lezzetli olduğundan Çaykur, önce Rize Turist çayında kullanmaya başladığı çayları, fabrikanın satış mağazası önünden geçen ve çayı, kutusunun üzerindeki 42 numarasına göre alan tüketiciyi farkedince " 42 no'lu Tirebolu Çayı" diye bir ürün çıkartıyor. UK UK Otantiklik mi Storytelling mi? Turkiye
8. Turkiye Otantiklik mi Storytelling mi? İskenderun kökenli Billur Gıda aile şirketi’nin sunduğu marka, yöresel tadını tüm Türkiye’ye sunabilmek için tüm Türkiye’deki bayi ağını giderek gelişletmektedir.
9. Turkiye Otantiklik mi Storytelling mi? 20.Yüzyılın hemen başında Makedonya’nın Prilep şehrinde dünyaya gelen iki öksüz ve yetim oğlan kardeşin öyküsüdür bu… Türkiye’ye göç eden kardeşler, amcalarının yaşadığı Manisa’nın Akhisar ilçesinde almışlar soluğu… Akhisar’da, Makedonya’da sokak satıcılarının yaptığına benzer bir tür ızgara köfteyi daha da geliştirebilme imkanı bulmuşlar. Tamamen dana etinden mamul, sadece tuz ve soğandan oluşan, yiyene et tadı veren bu köftenin altına, kepekli bir tür pideyi tereyağında kızartarak doğrayarak yastık yapmışlar. Izgara edilmiş yeşil biber ve tavada tereyağıyla ısıtılmış domateslerle sunulduğunda, yiyenin unutamadığı bir lezzetin yaratıcısı olmuşlar. Sonunda da 1928 yılında limon sandığından sandalyeleri olan küçücük bir dükkan açmışlar kendilerine… 1934 yılında da, şimdi hala faal olan tarihi dükkanlarına taşınmışlar. On yıllar boyunca Akhisar’ın ilk ve tek köftecisi olarak bu lezzetin ününü tüm ülkeye duyurmuşlar.