74 YAPI 437MAYIS 2018
eğrisel yüzeylerin bilgisayar ortamında
temsilinin ve üretiminin kolaylaşması,
tasarım modellerinin çok katmanlı ve
tasarım sürecinin bütünüyle ilişkili
hale gelmesi gibi etkenler, ortagonal
inşa etme pratiklerinin ötesinde yeni
biçim arayışlarını hızlandırmıştır.
Öklidyen uzay kavrayışı; fraktaller,
topolojik modeller ve kendi kendine
örgütlenen (self-organised) sistemler
gibi yaklaşımların anlaşılmasında
yetersiz kalmıştır. Teknolojik yenilikler
“biçim ekonomisini” genişletmiş ve
yeniden şekillendirmiştir (Terzidis,
2003). Başka bir ifadeyle tasarım
teknolojilerindeki yenilikler, yeni olanak
ve riskleri beraberinde getirmektedir.
Örneğin, tasarımcı tasarım modelini
matematik ve mantıksal modellere
dönüştürürken, kendi oluşturduğu
başlangıç varsayımlarının ya da dijital
araçların dayattığı olanaklılık içinde
sıkışma tehlikesi ile karşı karşıya
kalabilir. Mimar, dijitalin yeni dili
“algoritmaca”yı öğrenmeye girişebilir,
dijital araçlarla kurduğu diyalogda
deneyim kazandıkça beklenmedik
ve önceden tahmin edilemeyen
(emergent) biçimlerin cazibesine
kapılabilir. Mimar adayı, dijital ortamın
sağlayacağı potansiyellerin çok sığ bir
alanında takılıp kalabilir. Bu riskleri
Terzidis, “Whorfian Etkisi” olarak
kavramsallaştırmıştır:
- Tasarımda kullanılan ticari araçların
sağlayacağı tasarım olanaklarına
bağımlılık oluşması,
- Tasarlama ediminin, kullanılan
araçların dikte ettiği dil ile risk altında
oluşu,
» “Bir algoritmanın entelektüel
potansiyeli, yeni bilgiyi ortaya
çıkarabilme ve insan aklının sınırlarını
genişletme becerisinde yatar” (Terzidis,
2003: 67).
1990’lardan başlayarak artan bir
ivmeyle yaygınlaşan dijital tasarım
ve üretim araçları, mimari eleman
ölçeğinden yapı ölçeğine farklı
detaylardaki geometri bilgisinin
matematiksel ve mantıksal modeller
ile temsil edilebilmesini olanaklı hale
getirmiştir. Yakın geçmişte “yeni” olarak
kabul edilen pek çok tasarım yaklaşımı
günümüzde kendi konvansiyonlarını
oluşturmaya başlamıştır. Picon’a göre
bilgisayarın kullanımı ile mimarlığın hem
tanımı hem de içeriği, bir dizi kırılmaya
maruz kalmış olsa da, bu alandaki
deneysel çalışmalar çoğunlukla “biçim”e
odaklanmış ve “biçim”e öncelik vermiştir
(Picon 2010). Alberto Pérez-Gómez,
2001’de yayınlanan “Fenomenoloji ve
Sanal Mekânlar” başlıklı yazısında,
tasarımda yaratıcı süreçler için yeni
araçların kullanımını bütünüyle
dışlamadan, mimari tasarım sürecinin
salt biçim arayışına indirgenmesini
ve biçimin bağlamdan kopuk olarak
kendi-kendinden referans alma (self-
referentiality) durumunu eleştirmektedir.
Bilgisayar destekli tasarım araçlarının
herkes tarafından kolayca erişilebilir
hale gelmesi, daha önce potansiyel
olarak var olan dijital üretim araçlarının
yaygınlaşması, standart olmayan
*SEMA ALAÇAM
**NEŞE ÇAKICI ALP
***DURMUŞ CESUR
Algoritmik Sıçramalar
Algorithmic Leaps ENGLISH SUMMARY ON PAGE 81
Londra’da düzenlenen FAB FEST 2017’den ödülle dönen Walluminous
Projesi’nden, Gölcük Yalı Mahallesi’ndeki Seramik Müzesi İç Mekânı
için katlanabilir sergileme elemanlarına yansıyan algoritmaların, farklı
bağlamlara uyarlanabilmeleri mümkün.
2.
- Farkında olmadanbelirli bir bilgisayar
uygulamasının kısıtlamalarını biçeme
(style) dönüştürmek,
- Çığır açabilecek araştırmalar ile
ilgilenmek yerine, “hi-tech” biçemini
alışkanlık haline getirmek (Terzidis,
2003).
Öte yandan, dijital tasarım/
üretim araçlarının ve bu araçların
tetikleyecekleri yeni düşünme
biçimlerinin, henüz keşfedilmemiş
deney alanlarını barındırmaları
yadsınamaz bir gerçekliktir. Dijital
kültür kendi kavramlarını ve yeni
tartışmaları gündeme getirmektedir.
1999’da Londra’da düzenlenen “South
Bank Gateway” yarışmasında birincilik
ödülü alan “Paramorph” projesinde
Mark Burry aşağıdaki açıklamayı
yapmaktaydı:
“Paramorph, aynı temel özelliklere
sahipken farklı biçim(ler)i benimseyen
bir nesne ya da organizmadır. Projenin
tamamı üretken ve alıcı (receptive)
bir şekilde, çevre şartlarına göre
kendini uyarlamaktan (autoplasticity)
çevreyi kendine göre değiştirmeye
(alloplasticity) geçişi önermektedir”
(Burry, 1999).
Açıklamada kullanılan “nesne”
ifadesinin yanına “organizma”nın
eklenmesi, dijital çağda “biçim”den
beklenen davranışın habercisi
olacaktı. Bir çevrede yer alan pasif bir
gözlemci ve alıcı olmanın ötesinde,
çevreyi değiştirme ve çevre ile birlikte
dönüşme rolleri öngörülmekteydi.
Tutarlı bir topolojiye sahip olan
“Paramorph”lar, dengeli olmayan
topografik biçimler olarak tariflenmiştir
(URL-1). “Paramorph”, üretimde
maliyetin düşürülmesine, geometrik
kısıtların elastik potansiyellerine,
biçim yerine biçimi oluşturan ilişkilerin
tasarlanmasına odaklanmaktaydı.
Dijital teknolojilerin açığa çıkaracağı
potansiyeller bağlamında Marcos
Novak (1999) “allobiyoloji”, Karl Chu
(2006) ise “biyomekanik” kavramını
kullanmıştır. 2002’de Kas Oosterhuis,
binaların çevrelerinden veri çeken ve
veriyi başka biçimlerde depolayan
organizmalar olduğu düşüncesini
yinelemiştir. 2006’ya gelindiğinde
ise Rivka Oxman, yeni dijital çağda
performatif ve parametrik tasarım
teknolojileri aracılığıyla tipolojiye
dayalı geleneksel tasarımdan,
topolojiye dayalı tasarıma; biçimden,
biçimi oluşturan sürecin tasarlandığı
yaklaşımlara geçişi işaret etmiştir.
Bilgisayar destekli yeni biçim
arayışlarında biyoloji ve canlılığın
yanısıra, hareket/devinim,
katlama/katlanma, algoritmalar
gibi başka ilham veren kavramlar
da olmuştur. Bunların başında
Deleuze’ün “objectile”, “katlama”,
“object-event” kavramlarından söz
edilebilir. “Objectile”, sanal olarak
sonsuz sayıda nesneyi içeren bir
işlev olarak tanımlanırken, “event-
object” kavramı biçim kavrayışına
kendi kendini icra eden, oluşan ve
gerçekleşen biçim gibi yeni anlamlar
kazandırır (Deleuze, 1993; Carpo,
2004). Deleuze’ün katlama/katlanma
kavramından etkilenenlerden biri
olarak Eisenman, biçimin varyasyonlar
içeren alt parçalardan oluştuğunu ve
varyasyonların kullanıcı tarafından
duyumsanabilir bir hareket algısı
oluşturmak için süreklilik taşıması
gerektiğini savunur (Carpo, 2004).
Dolayısıyla bütünün parçaları kendi
başlarına bağımsız olmayıp, bütünün
içerisinde, zaman ve algılanabilirlik
aracılığıyla yeni anlamlar kazanmakta;
küçük değişikler ile heterojen ve
karmaşıklık oluşturma potansiyeli
içermektedir. Bir bütün içindeki
farklılıkların birbirleriyle olan
dinamik ilişkisinin gündeme gelmesi,
dijital çağda, parça-bütün ilişkisinin
sorgulanmasında etkili olmuştur.
Terzidis (2003) tasarımda teknolojik
yeniliklerin etkisinin, biçimin
bilgisayarlara tercüme edilmesinden
ibaret olmadığını savunur. Terzidis,
bilgisayar destekli tasarım deneyleri
ve keşifleri bağlamında kuramsal
çalışmalara öncülük etmesi amacıyla
kavramsal çerçeve önermektedir:
kinetik, algoritmik, katlanmış, hibrid,
çarpık (warped) biçim. Bu tartışmadaki
kinetik biçim, Eisenman’ın algılanabilir
hareket varsayımının ötesinde,
dinamik çevrelerin sanal ortamda
simüle edilmesini ve mekanik
hareketin tasarlanabilir olmasını da
öngörmektedir. Mühendislik, gömülü
hesaplama teknolojileri ve tepkimeli
mimarlık gibi alanların birbirine
yakınlaşması, Wang ve Chen’in (2010)
ifadesiyle “izomorfik yakınsamaları”
kinetik mimarlığı olanaklı kılmaktadır.
Algoritmalar ise, tümevarım,
tümdengelim, soyutlama, genelleme ve
yapısal bir mantık içeren, herhangi bir
sürecin sonlu sayıda adıma indirgenme
çabasıdır (Terzidis, 2003). Değişkenler,
sabitler, parametreler, bunların
arasında tanımlanan ilişkiler, tekrarlar
ve döngüler barındıran algoritmalar
bir teknikten çok, kendi dağarcığını
içeren bir düşünme biçimidir. Tasarım
sürecinin yönergeler ve dolayısıyla
algoritmalar ile temsilini Vitruvius’a
kadar geri götüren tartışmalar
olsa da (Cache, 2014), günümüzde
algoritmaları yapay sistemler ile doğal
diller arasındaki iletişimde bir köprü
arayışı olarak kabul etmek olanaklıdır.
Mimari tasarımda algoritmalar;
tasarımcı-tasarım modeli, tasarımcı-
tasarım süreci, biçim-bağlam, biçimin
nasıl organize olduğunu etkilemekte ve
dönüştürmektedir.
75YAPI 437 MAYIS 2018
Şekil 1. Walluminous
ve ilişkili kavramlar.
Fig.1. Walluminous
and related concepts.
3.
76 YAPI 437MAYIS 2018
Katlanarak Çoğalma:
“Walluminous”
FABFEST’17, Londra Westminster
Üniversitesi, Mimarlık ve Yapılı Çevre
Fakültesi, Üretim Laboratuvarı’nın
(fABE) evsahipliğinde 2-10 Temmuz
2017 tarihleri arasında gerçekleştirilen
dijital üretim yarışması ve festivalidir.
Yarışmanın teması geleceğin daha açık,
sosyal, şaşırtıcı, ahenkli, çok-kültürlü
şehirleri için açılır şehir (Pop-up City)
olarak duyurulmuştur. Akademisyen ve/
veya profesyonel yürütücülüğünde, 5-8
kişilik mimarlık öğrencilerinden oluşan
ekipler yarışmaya başvurabilmektedir.
Ön elemeden geçen ve kabul edilen
pavilyonların, yarışma haftası içerisinde
CNC (computer numerical control), lazer
kesici ve/veya robot kolu aracılığıyla,
evsahibi kurumun sağlayacağı
malzemeleri kullanarak üretilmesi
ve ayağa kaldırılması beklenmiştir.
Walluminous, FABFEST’17 kapsamında
Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi öğrenci ve öğretim üyeleri
tarafından geliştirilmiş olan etkileşimli
ve adaptif bir kabuk önerisidir.
Walluminous, “wall”, “volume” ve
“luminous” kelimelerinin birleşiminden
oluşmaktadır. Herhangi bir bağlantı
elemanı olmadan birleştirilen, en-
boy oranını 4-5, hacmini 3-4 kat
değiştirebilen esnek, etkileşimli ve
adaptif bir kabuk sistemidir. Kabuğun
geçirgenliği ve algılanan rengi dinamik
olarak değişirken, iç mekânın toplam
hacmi genişleyebilir ya da daralabilir.
Bu değişim Alice Harikalar Diyarı’nda
da tasvir edildiği gibi “makropsiya” ya
da “mikropsi” yanılsaması olmayıp, el
ile dönüştürülebilen basit bir yapıdadır.
İç içe geçen yüzeylerin birleşim
açısındaki küçük bir değişim, kabuğun
dinamik davranışında büyük farklılıklar
yaratmaktadır. Proje kapsamında
tanımlanan dijital üretim adımları,
hacimsel bir yapı içeren herhangi bir
geometriye uygulanabilir niteliktedir.
Dijital fabrikasyon süreci bağlamında
“Waffle” tekniğinin ilk kim tarafından
kullanıldığına ilişkin net bir bilgi
bulunmamaktadır. Geometrik açıdan,
ızgara bir örüntü mantığını barındırır. Bu
açıdan betonarme sistemlerde, yüzeyin
mukavemetini artırmak amacıyla
kullanılan kaset döşemeye benzerlik
taşır. Seville’de inşa edilen Metropol
Şekil 3. Açılı
“waffle” tekniğinin
farklı geometrilere
uygulanması
Fig. 3. Implementation of
angular ‘waffle’ technique
to different geometries.
Şekil 2. İç içe geçen
parçaların açısal ilişkisi
Fig. 2. Angular relations of
interlocking parts.
4.
77YAPI 437 MAYIS2018
Parasol projesinde uygulanması bu
tekniği dijital fabrikasyon tekniği
olarak görünür hale getirmiştir.
“Waffle” tekniği, malzeme kullanımını
azaltarak strüktürü hafifletmesi,
daha az malzemeyle daha dayanıklı
strüktürel performans göstermesi,
dijital ortamda ardışık olarak temsili
ve üretim kolaylığı, parametrelerinin
dijital ortamda değiştirilme ve
yeniden tanımlanabilme kolaylığı
gibi nedenlerle yaygınlaşmış ve geniş
kitlelerce benimsenmiştir. Walluminous
projesinde ise, tekniğin yaygın
kullanımında olduğu gibi statik ve
dayanıklı bir strüktür yerine; hareketli,
değişken bir strüktür davranışına
odaklanılmıştır. Bu kapsamda “Waffle”
tekniğinin 90 derecelik bir ızgara
ile uygulanması yerine, iç içe geçme
açısı değiştirildiğinde malzemenin ve
bir bütün olarak strüktürün dinamik
performansı araştırılmıştır. Bir
başka ifadeyle, var olan bir tekniğin
uygulanma biçimindeki açısal ilişkileri
yeniden örgütleyerek, elastik olmayan
bir malzemeyi elastik hale getirme
denemeleri yapılmıştır.
FABFESTS’17 yarışmasına ilk
başvuru 2017 Mart ayında yapılmıştır
(Şekil 4). Ön eleme sonrasında, önerilen
sistem farklı geometrik biçimler ve
oluklu mukavva kalınlıkları için test
edilmiştir. Açılı “waffle”, tanımlı bir
hacime dinamik davranış potansiyeli
kazandırırken, malzeme uzunluğu belirli
bir değerin üzerine çıktığında ya da
yüzeyin içerisindeki minimum derinlik
belirli bir değerin altına indiğinde
strüktür parçalanabilmektedir. Birbirini
takip eden yüzeylerin aralıkları, birbirini
kesen yüzeylerin iç içe geçme oranları,
malzeme kalınlığı, malzeme türü, açılı-
“waffle”ın uygulandığı geometrinin
karmaşıklık düzeyi gibi pek çok etken
yarışmaya hazırlık sürecinde ayrı ayrı
test edilmiştir.
Yarışmaya katılan ekipte yer alan
öğrenciler arasında, daha önce herhangi
bir bilgisayar destekli çizim ya da
modelleme yazılımı kullanmamış birinci
sınıf öğrencileri de bulunmaktaydı.
Yarışma hazırlık süreci, öğrencilerin
birlikte tasarlayıp ürettikleri, yaparak
ve deneyerek öğrendikleri ortaklaşa bir
keşif sürecine dönüştü. Sayılar, kutular,
çizgiler, matematik fonksiyonlardan
oluşan dijital modellerin sık sık fiziksel
çıktılarını almanın, soyut ile somut
arasında çeşitli ilişkiler kurulmasına
yardımcı olurken, öğrencilerin
motivasyonunu artırdığı gözlemlendi
(Şekil 5). Dijital fabrikasyon araçlarının
kendilerine özgü bir yapma bilgisi
içerdiği, bunun kimi zaman dijital model
ile fiziksel model arasındaki karmaşıklık-
basitlik ilişkisini farklılaştırabileceği
görüldü ve dolayısıyla yapmanın
zorlukları öğrenciler tarafından
deneyimlendi. Bu süreci şu cümle ile
Şekil 4. Strüktür ve
eylem-mekân-olay
araştırmaları
Fig. 4. Investigation the
relationships between the
structure and actions-
spaces-events.
Şekil 5. Yarışmaya
hazırlık sürecinden
görüntüler
Fig. 5. Views from the
competition preparation
process.
5.
78 YAPI 437MAYIS 2018
özetlemek mümkündür: “Tasarlamak ne
kadar kolaysa, yapmak da o kadar zor”.
Eski ile Yeni, Durağan ile Devingen
Arasında Gidiş Gelişler
Tarihi yapılarda dijital tasarım/
üretim yaklaşımlarının olanaklarını
araştıran pek çok uygulama
bulunmaktadır. Bunlardan yalnızca bir
kaçına çok kısaca değinmek gerekirse,
Zaha Hadid’in Twirl projesi (Şekil
6a, Şekil 6b) ve Achim Menges’in
Elytra Filament Pavyonu (Şekil 7)
projelerinden söz edilebilir. Twirl, 11-17
Nisan 2011 tarihleri arasındaki Milano
Tasarım Haftası kapsamında Milano
Eyalet Üniversitesi’nin 18. yy.’dan kalan
avlusunda inşa edilen bir enstalasyondur
(URL-2). Zeminde seramik kullanılırken,
mekân bölücü olarak kullanılan
strüktürün ana malzemesi 3 mm
kalınlığında, 1-3 metre uzunluğunda
lamine edilmiş taşyünü levhalardır.
Proje, kartezyen geometrinin baskın
olduğu tarihi yapıdan aldığı referansları,
dinamik bir mekânın doğrusal
akışkanlığına dönüştürme iddiasını taşır
(URL-2). Bu amaçla avludaki kenar,
köşe ve kemerlerden aldığı referansları
manyetik alan çizgilerinin etkisi altında
kalmış gibi bir biçimsel bozunmaya
uğratarak, avlunun merkezinde bir
çekim alanı oluşturur. Twirl projesindeki
“dinamizm” kavramını, Eisenman’ın
statik/donmuş ancak öznenin hareketi
ile dinamik karakteri algılanabilen
mekânlar kapsamında ele almak
mümkündür. Projenin yapıldığı tarihte,
manyetik alan davranışının algoritmaları
3 boyutlu modelleme programlarına
basit bir biçimde tanımlanmıştı.
Manyetizma metaforunun mu tasarımın
başında tetikleyici bir rol oynadığı,
yoksa manyetizma algoritmasının
bilgisayar ortamında önceden tanımlı
ve ulaşılabilir olduğu için mi kullanıldığı
tartışmaya açıktır.
1852 yılında inşaatı tamamlanan
Londra Victoria & Albert Müzesi Avlusu
için 2016 yılında Achim Menges’in
yürütücülüğünde Stuttgart Üniversitesi,
ICD (Institute of Computational Design
and Construction) ekibinin desteği ile
Elytra Filament Pavyonu tasarlanmıştır.
Avluda gölgelik alanlar yaratan örtü,
40 adet altıgen kasnağın birleşiminden
oluşur. Kasnaklar ise, şeffaf cam ve
siyah karbon liflerin kombinasyonu
olarak robotik üretim yöntemleri ile
örülmüştür. Biçimsel karmaşıklığın
örgütlenmesi bağlamında, Menges’in
ifadesiyle doğadan esinlenilmiş ve
biyomimikriden referans alınmıştır
(URL-3). Ancak, doğadaki karmaşıklık
ile Elytra Filament Pavyonu arasında
kurulan ilişki biçimsel benzerlikle
sınırlıdır.
Gölcük Yalı Mahallesi, Seramik
Müzesi İç Mekân Sergileme
Elemanları
“Walluminous” projesinin hazırlık
sürecinde keşfedilen açılı “waffle”
tekniği, Kocaeli ili, Değirmendere Yalı
Şekil 6a, 6b. Milano
Eyalet Üniversitesi'nin
18. yy avlusu ve Zaha
Hadid’in Twirl Projesi
(Görseller: Andrea
Martiradonna, URL-2).
Fig. 6a, 6b: The 18th
century courtyard of
Milano State University
and Twirl Project by Zaha
Hadid (Images by Andrea
Martiradonna, URL-2).
Şekil 7. Victoria &
Albert Müzesi Avlusu
ve Elytra Filament
Pavyonu, (URL-3).
Fig. 7. The courtyard of
Victoria&Albert Museum
and Elytra Filament
Pavillion, (URL-3).
6.
Mahallesi’nde 165-166 parseller
üzerindebulunan ve aslına uygun
biçimde yenilenen tarihi evlerin iç
mekân sergi elemanlarının tasarımında
kullanılmıştır. Bernard Cache’ın
deyimiyle “bütünüyle ilişkisel”
(fully associative) bir dijital tasarım
ve üretim yaklaşımının, tarihi bir
çevrede geliştirilen tasarım sürecinde
kullanılabilirliği ve zaman içerisinde
değişecek biçim ve işlev beklentilerine
uyarlanabilirliği sorgulanmıştır.
Seramik Müzesi olarak yeniden
işlevlendirilen yalı, girişleri ortak
mekâna bakan ve simetrik bir şekilde
kurgulanan iki yapıdan oluşmaktadır.
Giriş katında yer alan ortak bir mekân,
asma katta yer alan lavabo ve mutfak,
her iki yapının da ahşap merdivenle
ulaşılan iki odalı birinci katları ve çatı
arasından oluşmaktadır. Sergilenecek
eserlerin biçimsel ve görsel
niteliklerinin çeşitlilik göstereceği ve
belirli zaman aralıklarında değişeceği
öngörülmektedir. İşveren tarafından
sergiler değiştiğinde yeni sergi
düzenine uyum sağlayabilecek,
kolay ve kısa sürede toplanabilecek,
depolama kolaylığı sağlayan,
düşük maliyetli tasarım çözümleri
beklenmiştir. Yeni gelecek eserlerin
boyutları, malzemesi, dokusu ya
da rengi gibi nitelikleri konusunda
esneklik gösterebilmesi ve eserlerin
önüne geçmemesi amacıyla; parametrik
olarak tanımlanabilen, tek malzemeden
oluşan, parçaların birleşimi için ek
bir aparat gerektirmeyen tasarım
alternatiflerine odaklanılmıştır. Giriş
mekânı için tek, birinci katlar için 4’er
ve çatı arası için 1’er adet olmak üzere,
toplamda 11 adet sergileme elemanı
tasarlanmıştır.
Projede malzeme olarak 2,8
mm’lik 170x210 cm ölçülerinde MDF
(Medium Density Fiberboard) levhalar
kullanılmıştır. Malzemenin boyutlarının
yanısıra, malzemenin işlendiği lazer
kesicinin maksimum boyutları birer
başlangıç kısıtı yaratmıştır. 11 adet
sergileme elemanındaki parçaların
hiçbirisi bir diğeri ile eşdeğer ölçüde
değildir. En uzun parça 210 cm olup, iki
ayrı parçanın birleşimi şeklinde tasarım
çözümü geliştirilmiştir. 2,8 mm’lik
levha kalınlığı sabit kalmak kaydıyla,
bileşenler arasındaki mesafenin ve
Şekil 8a, 8b. Seramik Müzesi’ne ait perspektif kesitler. Fig. 8a, 8b. Izometrik sections of Ceramic Museum.
Şekil 9. Geliştirilen sergileme elemanı önerisi için bilgisayar ortamında yapılan bir görselleştirme.
Fig. 9. A computer generated rendering for the exhibition element proposal.
79YAPI 437 MAYIS 2018
7.
80 YAPI 437MAYIS 2018
bileşenlerin iç içe geçme derinliği
malzemenin strüktürel performansı ile
ilişkili bir şekilde çeşitli parametrelerle
test edilmiştir. MDF levhalar, daha
önce açısal waffle’ın uygulandığı
oluklu mukavvadan farklı malzeme
özellikleri taşımaktadır. Parametreler
farklılaştırılarak malzeme ile yapılan
testler, elastik olmayan bir malzemeyi
elastik hale getirme; algoritmaların
yardımıyla aynı malzemenin
olanaklılığını artırma çabası olarak
değerlendirilebilir.
Dijital modelde levha arasındaki
mesafe 10 cm kabul edilerek açılı
“waffle” tekniği uygulanmıştır. Sergileme
elemanlarının kullanımı sırasında,
levhaların aralıkları gereksinime
göre daraltılıp genişletilebilecek
esnekliktedir. Böylelikle sergileme
elemanları, mekânda yer alan
yüzeylere eklemlenerek kendi
kendine dönüşürken, mekânı da
dönüştürecektir. Sergi elemanı olarak
kullanılması öngörülen strüktür, bir
kokteyl sırasında başkalaşabilecek ya da
kullanım gereksinimi oradan kalktığında
toplanarak kaldırılabilecektir. Dolayısıyla
yalnızca biçimin değil, işlevin de akışkan
olma hali söz konusudur. Tekil bir işlev
ya da biçim yerine, kullanımına göre
zaman içinde değişen işlevler ve değişen
gereksinimlere göre biçimlenen bir
değişim potansiyeli taşır. Değişim ve
dönüşüm sürecinde ise merkezsiz çoğul
eksenler yer almaktadır. Strüktürün
katlanma doğrultusu bir kısıt oluştursa
da, levhaların arasındaki mesafenin
değişebilirliği, referansını çevresinden
alan çoğul katlanma vektörleri/
doğrultuları içerecektir. Bu çoğulluk aynı
zamanda, kullanıcı ile farklı yüzeyler
ve arayüzler aracılığıyla etkileşime
girecektir.
Standart olmayan parçaların
dijital fabrikasyon araçları ile
üretimi pratik olmuştur. Bunun en
önemi nedenlerinden biri, parçalar
arasındaki farklılıklar matematiksel
fonksiyonlar, parametreler ve
ilişkilerle tanımlanabilmesidir.
Böylelikle parametrelerdeki küçük
değişiklikler parçaların kademeli olarak
farklılaşmasına olanak sağlar. Kademeli
yumuşak geçişler ise, parçaların bir
bütün olarak algılanmasına neden olur.
Böylelikle, matematiksel soyutlama
ile görsel karmaşıklığın bir aradalığı
ve ikisi arasında geliş gidişler söz
konusudur. Ayrıca her eleman, hem
komşu elemanlar ve hem de geometrinin
bütünü ile arasındaki topolojik ilişkilerin
bilgisini barındırmaktadır. Parça-bütün
ilişkisindeki bu potansiyeller, modüler
yaklaşımın dışında farklı bakış açıları
gerektirmektedir.
Tartışma
Dijital tasarım ve üretim
teknolojileri, günümüzde biçim
arayışlarını ön plana çıkarmış olsa da;
gelecekte farklı ölçeklerde yapılan
deneylerle, nanoteknoloji düzeyinde
malzemeye müdahalede gelişmelerle,
tahminlerimizin ötesinde malzeme
davranışlarını ve mekânsal olasılıkları
tetikleme potansiyeli taşır. Bu süreçte
ortaya çıkan rutin ve/veya yenilikçi
yapma biçimleri, kendi düşünce
sistematiklerini de beraberinde
getirmektedir. Yapay sistemlerde bilginin
nasıl depolandığı ve nasıl örgütlendiği
dolayısıyla algoritma kurma konusunda
genel bir içgörü sahibi olmak,
tasarımcılara farkındalık kazandırabilir.
Algoritma okur-yazarlığı, ana akım
teknolojik yeniliklerden bağımsız olarak,
yaptıkça, denedikçe ve merak ettikçe
geliştirilebilen bir beceridir.
Kaynaklar
•Burry, M. (1999) “Paramorph: Anti-accident
methodologies”, AD: Hypersurface Architecture II. vol.
69, no. 9-10, pp. 78-83.
•Cache, B. (2014). “Proportion and Continuous
Variation in Vitruvius’s De Architectura”. In Geometrical
Objects (pp. 47-58). Springer, Cham.
•Carpo, M. (2004). “Ten years of folding”. Folding in
architecture, 16.
•Chu, K. (2006). “Metaphysics of genetic architecture
and computation”. Architectural Design, 76(4), 38-45.
•Deleuze, G. (1993). “The fold: Leibniz and the
Baroque”. U of Minnesota Press.
•Eisenman P. (1992) “Visions Unfolding: Architecture
in the Age of Electronic Media”, Domus, vol. 734, 1992,
pp. 17–24.
•Novak, M. (1999), “Eversion, Brushing against
Avatars, Aliens and Angels”, AD: Hypersurface
Architecture II., vol.69, 9-10, ss.72-76
•Oosterhuis, K. (2002). “Architecture goes wild”. 010
Publishers.
•Oxman, R. (2006). “Theory and design in the first
digital age”. Design studies, 27(3), 229-265.
Şekil 10. Sergileme elemanı tasarım ve üretim görselleri. Fig. 10. Exhibition unit design and production.
a. Seramik Müzesi birinci katından bir fotoğraf.
b. Geliştirilen sergileme elemanının bilgisayar ortamında yapılan görselleştirmesi.
c. Üretilen sergileme elemanının mekâna yerleştirilmesi.
a. View of the first storey in the Ceramics Museum.
b. Computer-generated picture of the newly developed exhibition unit.
c. Installation of the manufactured exhibition unit.
a b c
8.
Şekil 11. Sergilemeelemanı birleşim ve birleşim elemanı parça detayı.
Fig 11. Exhibiting element combination and join element detail.
•Pérez-Gómez, A. (2001). “Phenomenology and Virtual
Space”. Alternative Tactics for Architectural Practice. The
Visible and the Invisible, OASE, (58), 35–58.
•Picon, A. (2010). “Digital culture in architecture: an
introduction for the design professions”. Birkhäser.
•Terzidis, K. (2003). “Expressive Form: A conceptual
approach to computational design”. Taylor & Francis.
•Wang, J., Li, J., & Chen, X. (2010). “Parametric design
based on building information modeling for sustainable
buildings”. In Challenges in Environmental Science and
Computer Engineering (CESCE), 2010 International
Conference on (Vol. 2, pp. 236-239). IEEE.
•URL-1: <http://topology.rz-a.com/> (Erişim Tarihi: 3
Mart 2018)
•URL-2: <https://www.arthitectural.com/zaha-hadid-
architects-twirl/> (Erişim Tarihi: 3 Mart 2018).
•URL-3:<https://www.dezeen.com/2016/05/18/
robotically-fabricated-carbon-fibre-pavilion-opens-
va-museum-london-university-of-stuttgart-achim-
menges/> (Erişim Tarihi: 3 Mart 2018).
Notlar
1.Gölcük Yalı Mahallesi’nde Yalı Projelerinin İç Mekân
Tasarımı, Tasarım Ekibi: Dr. Mimar Neşe Çakıcı Alp, Dr.
Mimar Sema Alaçam, Mimar Durmuş Cesur. İşveren:
Gölcük Belediyesi, Proje Tarihi: 07.2017 Uygulama:
08.2017-03.2018
2.Walluminous Projesi’ne emek veren Kocaeli
Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık
Bölümü öğrencilerinden Ahsen Güneri, Begüm
Kaya, Durmuş Cesur, Gülhan Demirci, Hayrettin
Ömeroğlu, Kadir Demircan, Mert Güzel’e; FAB FEST
2017 yarışmasına hazırlık süreci boyunca gösterdiği
anlayış için Kocaeli Üniversitesi Dijital Üretim
Laboratuvarı sorumlusu Sinan Özer’e; İTÜ Bilişim
Anabilim Dalı, Mimari Tasarımda Bilişim Lisansüstü
Programı derslerinden Digital Architectural Design
and Modelling kapsamında 2012-2013 Güz yarıyılında
ortaya koyduğu yaratıcı modeller ile Walluminous
Projesi’ne ilham veren Aren Semerci’ye teşekkür
ederiz.
*Sema Alaçam, Yrd. Doç. Dr
İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi,
Mimarlık Bölümü
**Neşe Çakıcı Alp, Doç. Dr
Kocaeli Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi,
Mimarlık Bölümü
***Durmuş Cesur,
Mimar
Algorithmic Leaps
Design and Fabrication
of Gölcük Ceramic
Museum Interior
Exhibition Elements
SEMA ALAÇAM, NEŞE ÇAKICI ALP,
DURMUŞ CESUR
» The Walluminous, an award winning
student project designed by students of
Kocaeli University, Faculty of Architecture
and Design, participated in the International
Production Festival (FABFEST’17) hosted by
Westminster University in London between
July 2-8, 2017 had fostered exploration
of ‘angular-waffle’ technique in terms of
digital fabrication methodology. This study
introduces implementation of ‘angular-waffle’
and related algorithms in the exhibition
element design for Ceramic Museum, which
is a restored two-storey building situated
in Gölcük Yalı Mahallesi. Discussing the
possibility of adapting the algorithms into
new contexts and expanding the affordances
of 2D planar material through computational
approaches, this study presents the interior
design process of Gölcük Ceramic Museum.
81YAPI 437 MAYIS 2018