SlideShare a Scribd company logo
1 of 9
1
‫يم‬ِ‫ح‬َّ‫الر‬ ِ‫ن‬ ْ‫ْح‬َّ‫الر‬ ِ‫هللا‬ ِ‫م‬ْ‫س‬ِ‫ب‬
َ‫ي‬ِ‫ع‬َْ‫َْج‬‫أ‬ ِ‫ه‬ِ‫ب‬ْ‫ح‬َ‫ص‬َ‫و‬ ِ‫ه‬ِ‫آل‬َ‫و‬ ‫د‬َّ‫م‬َ‫ح‬‫ُم‬ َ‫ا‬‫ن‬ِ‫د‬ِ‫ي‬َ‫س‬ َ‫لى‬َ‫ع‬ ‫ح‬‫م‬َ‫ال‬َّ‫الس‬َ‫و‬ ‫ح‬‫ة‬َ‫ال‬َّ‫الص‬َ‫و‬ َ‫ي‬ِ‫م‬َ‫ل‬‫ا‬َ‫ع‬ْ‫ل‬‫ا‬ ِ‫ب‬َ‫ر‬ ِِ‫ِل‬ ‫ح‬‫د‬ْ‫م‬َْ‫ْل‬َ‫ا‬
DİNİMİZDE EĞLENCE (DÜĞÜN VS.)
Allah Teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
‫ا‬ ‫ح‬‫ة‬‫ا‬َ‫ي‬َْ‫اْل‬ ‫ا‬َ‫م‬َ‫و‬ْ‫ع‬َ‫ت‬ َ‫ال‬َ‫ف‬َ‫أ‬ َ‫ن‬‫و‬‫ح‬‫ق‬َّ‫ت‬َ‫ي‬ َ‫ين‬ِ‫ذ‬َّ‫ل‬ِ‫ل‬ ٌ‫ر‬ْ‫ي‬َ‫خ‬ ‫ح‬‫ة‬َ‫ر‬ِ‫خ‬ ْ‫اْل‬ ‫ح‬‫َّار‬‫لد‬َ‫ل‬َ‫و‬ ٌ‫و‬َْ‫َل‬َ‫و‬ ٌ‫ب‬ِ‫ع‬َ‫ل‬ َّ‫َّل‬ِ‫إ‬ ‫ا‬َ‫ي‬ْ‫ُّن‬‫لد‬َ‫ن‬‫و‬‫ح‬‫ل‬ِ‫ق‬
‘’Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak
ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?’’1
Bir kısım insanlar bu ayeti kerimeye bakarak tamamen dünyadan el etek çekmeyi tavsiye etmişler. Bizim bu
konuda önderimiz Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’dir. O'nun dünyaya bakışı bizim için önemlidir.
Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) evlenmiştir, evliliği teşvik etmiştir. Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) yemiş, içmiş ve
"Dünyadan bana güzel koku, kadın sevdirildi ve birde gözümün nuru namaz" 2
demiştir.
Dünya bir oyundur. Ama bu oyuncağı yaratan Allah Teâlâ’dır. Öyleyse kötü değildir. Burada kötüleme anlamında
kullanılmamıştır. Bu oyunu iyi oynamanız gerekiyor. Oyununda kendine özgü bir kuralı vardır. Hani çocukların oyuna
dalıp da işini bırakıvermeleri var ya, işte bundan sakındırılıyoruz. Dünya bir oyuncaktır. Oyuncağa dalarsanız ahireti
unutuverirsiniz. Bu noktaya dikkatimizi çekiveriyor. O'nun için Allah Teâlâ ayetin sonunda "ahiret evi Allah'tan
sakınanlar için daha hayırlıdır" diyor. 3
İlâhi Sünnet'in bir gereği olarak insanoğlu da, bütün canlılar gibi çoğalarak neslini devam ettirir. Fakat o, diğer
canlılardan farklı olarak, Allah'ın kendisine verdiği üstünlüklere layık bir şekilde neslini devam ettirmelidir. Bunun
tek yolu da, nikâhla kurulan ve karşılıklı sevgi-saygı ve şefkate dayanan aile hayatıdır. Evlenme, insanın yaşayacağı en
sevinçli olayların başında geldiği için eğlence ile kutlanmış ve bu törenlere de "Düğün" adı verilmiştir. Düğün bir
taraftan yeni kurulan bir aileyi cemiyete tanıtırken, diğer taraftan da insanların eğlenme ihtiyacını gidermektedir.
Eğlenme, insani yapıdan (fıtrat) kaynaklanan bir istek ve ihtiyaçtır. Beşeri yapının gereği olan hiçbir istek ve
ihtiyaç dinimizde cevapsız bırakılmamış, önüne duvar çekilmemiştir. Fakat bu isteklerin tatmini başıboş ve sınırsız da
değildir. Günlük hayatın çeşitli problemleri karşısında yorulan, bunalan insanın, meşruiyyet sınırını aşmamak şartıyla
eğlenmesi, dinlenmesi, ferahlaması... caizdir.
İnsan için vazgeçilmez dünyevî ihtiyaçlardan biri de, yorulan, usanan insanların dinlenmesi, eğlenmesi,
şakalaşmasıdır. Cevaz hududlarını aşmamak şartıyla dinen mubah görülen bu tür davranışlar, insanların, çalışma,
ibadet gibi aslî ve ciddî görevlerini daha güzel yapmalarına imkan sağlar.
Bu konuda İmam-ı Gazalî (r.ah) şöyle demektedir:
"Oyun ve eğlence kabli ferahlatmak için mubah kılınmıştır. Dinlenen ve neşelenen kalpte ticaret gibi dünyevî iş-
lerle veya namaz ve tilavet gibi ahiret işleriyle ciddî bir şekilde meşgul olma arzusu uyanır. Ciddî işlerle fazla meşgul
olma yanında az miktarda eğlence olursa, bu hoş görülür. Mesela, yanakta bir iki siyah ben (hâl)in bulunması yanağa
güzellik verir, fakat benler çok olursa, yüzü çirkinleştirir. Azı güzel olan her şeyin çoğu da güzel olmaz. Bunun gibi
azı mubah olan her şeyin çoğu da mubah olmaz. Mesela, ekmek yemek mubahtır, fakat tıka basa karnı ekmekle
doldurmak haramdır.’’ 4
İmam-ı Gazalî (r.ah) başka bir misalde ise öyle demektedir:
1
En’am, 32
2
Nesâi
3
Kuran’ı Kerim Şifa Tefsiri, Mahmut Topbaş
4
Gazalî, İhya, C.II, s. 281.
2
"Habeş oyuncularının eğlencesinden daha büyük ve açık hangi eğlence vardır. Hâlbuki bu eğlencenin mubah
olduğu nass'la sabittir. Bu konuda benim kanaatim şudur: "Eğlence kalbe rahatlık verir, fikrî yorgunlukları hafifletir,
daima zorlanan ve ciddi işlerle meşgul edilen kalpler körleşir, eğlence ile kalbi rahatlandırmak ciddi iş görmesi için
ona yardım etmek demektir. Mesela devamlı olarak fıkıh okuyan bir kimsenin cuma günü tatil yapması icab eder.
Çünkü bir gün tatil, diğer günlerde neşe ve istekle çalışmayı sağlar. Devamlı olarak nafile namaz kılan bir kimsenin
bazen mola vermesi icab eder. Kerahet vakitlerinde namaz kılmak bunun için mekruh sayılmıştır. Tatil ve dinlenme
çalışmaya yardımcı olur. Eğlence hayatı ciddî hayata hizmetçi olur. Daima ciddi bir-hayat yaşamaya takat
getirilemez, buna sabr edilemez. Peygamber'in nefis ve ruhları hariç, sürekli olarak hak üzere olmak herkes için
acıdır. Şu halde eğlence; yorulan, bıkan, usanan ve sıkılan kalbin devasıdır. Öyle olunca da mubah olması gerekir.
Fakat ilaçta olduğu gibi eğlencenin dozunun fazla olmamasına dikkat edilmesi lazım gelir. Şu halde bu niyetle yapılan
eğlence, ibadet (kurbet) haline gelir.’’ 5
DÜĞÜN
Dinimizde düğün, haklı bir sevinç anıdır. Bu sevinç, hayırlı bir yuva özleminin ifadesidir. Bunun için helâl ve
hayırdır.
Düğün merasimi nikâhla oluşan evlilik akdinin ilânıdır. Bu ilân lâzımdır; çünkü onunla helâl evlilik, haram işten
ayrılmaktadır. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bu mühim konuya şöyle dikkat çekmiştir:
"Helâlinden yapılan evliliği haram yolla yapılan birleşmeden ayıran şey, helâl olan nikâhta def ve güzel
sesle eğlence yaparak onu etrafa duyurma vardır." 6
Bu ilân ve merasimle nikâhtaki keramet ve düğündeki bereket ortaya çıkmaktadır. Böyle bir merasime katılarak
hayırlı işe şahit ve destek olmak dinî bir vazifedir. Böyle hayırlı bir işi manasına uygun yapmalıdır.
Düğün Çeşitleri
Günümüzde yapılan düğünlerin her işlemine ayrı ayrı bir hüküm vermek zordur. Biz genel olarak bu merasimleri
helâl ve haram olarak ikiye ayırıp şu temel ölçüleri söyleyebiliriz:
1. Helâl Olan Düğün
Bu, içinde haram işlenmeyen hayırlı bir düğündür.
Düğünde eğlence vardır; fakat bu eğlence kadın-erkek karışık halde olmamalıdır. Her grup kendi aralarında
eğlenebilir. Düğünde, eğlence için söylenen şiir, türkü, şarkı ve benzeri şeyler helâl türden olmalıdır.
Düğünde haram olmayan şarkı ve türküler def, ney ve benzeri aletler eşliğinde söylenebilir, münasip oyunlar
oynanabilir, çeşitli gösteriler yapılabilir.
Kaside ve ilâhilerle de düğün töreni yapılabilir. Düğünde içki gibi haram içecekler bulunmamalıdır.
Gelin ve damat düğüne has kıyafetler giyebilir. Özellikle gelinin halkın içinde giydiği gelinlik veya başka bir
elbise, bütün vücudunu örtmelidir. Kıyafette renk tercihi adaya kalmıştır. Ancak bu elbise yabancı erkeklerin
görmeyeceği şekilde giyilebilir. Şayet yabancı erkeklerin görme ihtimali varsa gelinlik bir dış elbise ile örtülmelidir.
Gelinlik olarak özel ve yöresel kıyafetler de tercih edilebilir. Yani evlenen kızın beyaz gelinlik giymesi şart değildir.
2. Haram Olan Düğün
Bu, içinde açıkça haramların işlendiği bir düğündür. Bir düğünde içki içiliyor, birbirine yabancı kadın-erkek
karışık vaziyette eğleniyor, şehvete hitap eden, fuhşu tahrik eden sözler söylenip çalınıyorsa, böyle düğünler haram
olur.
5
Gazalî,îhya, c.II, s. 284.
6
Tirmizî, Nikâh, 6; Nesâî, Nikâh, 72; İbn Mâce, Nikâh, 20; Ahmed, Müsned, 3/418.
3
Böyle bir düğünden, önce düğün sahibi müslüman sorulumdur. Hiçbir müslümanın dostlarını böyle bir ortama
mecbur etme, onları zora sokma, günaha şahit ve ortak yapma hakkı yoktur. Böyle bir düğüne katılmakta isterse
kardeşi olsun, en yakın akraba veya dostu da olsa zaten caiz değildir.
Düğün Edebi
Harama bulaşmadan düğün yapamayacak olan kimsenin, böyle bir düğün merasiminden vazgeçmesi gerekir.
Çünkü evlenmek için topluluğun katıldığı düğün töreni şart değildir. Eğlence ve merasim yapmadan da evlenme olabilir.
Harama düşmektense, sade bir törenle ve ikramla yetinmek daha hayırlıdır.
Aslında evlenmekte asıl iş, evlendiğini dostlara ilân etmektir. Dostlara düşen de yeni evlenen bu çifti tebrik
etmek, onları hayır duaları ve maddî katkılarıyla desteklemektir. Asıl düğün evlendikten sonra yuva içindeki güzel
geçimle olmalıdır.
Düğün için davetlilere ziyafet vermek, yemek yedirmek sünnettir. Bu da düğün sahibinin malî imkânına uygun
olmalıdır. Fuzulî masraflara dalıp, lüks ve israfa kaçmak câiz değildir.
Düğün yemeğinin en hayırlısı bir ile üç gün arasında olanıdır. Üç günden sonraki ziyafetler gösterişe girer.
İmkân sahibi davetlilerin, düğün sahibine para, yemek, emek, mal ve eşya bakımından yardım ve bağışta
bulunması güzeldir, lâzımdır. (Fakat imkânı olamayanların takı takma, yardım yapma gibi bir zorunluluğu yoktur. Bazı
yörelerde biz sana takı takmıştık diyerek durumu müsait olmayan akraba ve dostları rencide etmek, eleştirmek veya
onları bu durumda zora sokmak uygun değildir. Bu gibi durumlar yapılan hayrın sevabını yok eder. Yapılan yardım
Allah Teâlâ’nın rızası için yapılmalı karşı taraftan zerre kadar bir menfaat beklenilmemelidir.)
Düğüne, zengin-fakir ayırmaksızın çevre halkını, komşu ve yakınları davet etmeli, hepsine yemek -veya benzeri
şeyler- vermelidir. Yalnız zenginleri davet edip fakirleri ihmal etmek câiz değildir. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi
ve sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Zenginlerin çağrılıp, fakirlerin terk edildiği düğün-davet yemeği, ne kötü yemektir!” 7
Sünnete uygun ziyafet ve düğüne davet edilen kimsenin, bu davete icabet etmesi de sünnettir. Bazı âlimler
bunun vâcip olduğunu söylemişlerdir. Böyle olunca, bir mazeret yoksa mümin kardeşinin düğün davetine katılmalıdır.
Düğün sahibine, “Allah hayırlı ve bereketli eylesin” diye dua ve tebrikte bulunmak da sünnet ve sevaptır.
Fakat haramla karışık bir davetse ve kendisi buna mani olamayacaksa, haram işlenen yere gitmemesi gerekir. Giden
kimse işlenen bir günahtan halkı vazgeçirebilecek örnek bir kimseyse, gidip o günahı önlemeye çalışmalı, önleyemezse
oradan uzaklaşmalıdır. 8
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki
dolaştırılan sofraya oturmasın.” 9
Diğer bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Sizden biriniz bir fenalık görünce onu eliyle değiştirsin; eğer gücü yetmezse diliyle değiştirsin (önlesin);
buna da gücü yetmezse kalbiyle reddetsin ve onu hoş görmesin...” 10
Düğünün perşembe veya pazar günleri yapılması ve o günlerin gecesinde, yani cuma veya pazartesi gecesi zifafa
girilmesi, güzel olarak yerleşmiş âdetlerdendir. Ancak daha önce geçtiği gibi bunun cuma günü yapılması müstehaptır.
İki Bayram Arası Düğün Olur mu?
İki bayram arası nikâh kıymanın, düğün yapmanın hiçbir mahzuru yoktur. Hem bütün sene iki bayram arasından
ibarettir. İki bayram arasında düğün olmaz, sözü şu durum için söylenmiştir:
7
Buhârî, Nikâh, 72 (nr. 5177); Müslim, Nikâh, 16 (nr. 107); Mâlik, Nikâh, 381 (nr. 1184).
8
İbn Hâcer, Fethu’l-Bârî, 10/312 (Beyrut, 1996); Cezîrî, el-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, 2/36-40.
9
Tirmizî, Edeb, 43; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, 6/689.
10
Müslim, İmân, 78; Tirmizî, Fiten, 11; Ebû Davud, Salât, 242; İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, 1/239 (nr.107).
4
Bir ramazan veya kurban bayramı cuma gününe rast geldiğinde, biri bayram diğeri cuma olarak iki önemli vazife
vardır. İnsanlar bunlarla meşgul olması gerekirken araya bir düğünün girmesi uygun değildir. Girse bile buna haram
denmez; ancak, "Şimdi bunun zamanı mıydı?" denebilir. 11
Düğün Eğlencesi
İnsan hayatında sevincin sembolü olan iki vakit önemlidir. Bunlar evlenme merasimi ve bayramlardır. Hz.
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem), namaz gibi düğünün de hakkını vermiştir. Dinimiz denge dinidir. Onda ruh gibi nefsin
de hakkı korunur, ağlama gibi gülmenin de ölçüsü verilir.
Asr-ı saâdet'te düğün ve bayram eğlenceleri ile ilgili uygulamalar bize İslâm'ın eğlencede gösterdiği ölçü ve
sınırı belirlemeye yardımcı olmaktadır. Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Nikâhı ilân edin. Onu mescidlerde kıyın ve bunun için def çalınız.” 12
Hz. Âişe validemiz, Es‘ad b. Zürâre'nin yetim kalmış kızı Fâriga’yı (r. anhâ) himayesine alıp büyütmüştü.
Evlenme çağına gelince onu ensardan Nebît İbn Câbir (r.a) ile evlendirdi. Gelini damat evine götürenler arasında
bulunan Hz. Âişe şöyle anlatır:
"Döndüğümüzde, Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) bize; erkek tarafının bizi nasıl karşıladığını ve neler
konuşulduğunu sordu. Ben de, "Selâm verdik, hayır ve bereket diledik, geldik" dedim. Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve
sellem),
"Ey Âişe sizin eğlenceniz yok mu? Çünkü ensar eğlenceden (oyundan) hoşlanır" 13
buyurdu.
Bu hadisler nikâh ve düğün merasimlerinde def çalmanın ve uygun nameler söylemenin mubah olduğunu gösterir.
Bu tür eğlenceler, düğünde olduğu gibi bayram günlerinde de yapılabilir. Bu konuda da saâdet devrinde güzel
örnekler vardır.
Hz. Âişe'nin (r.ah), Hz. Peygamber'le (sallallâhü aleyhi ve sellem) birlikte seyrettiği bir raks oyunu da şudur.
Hz. Âişe (r.ah) şöyle anlatır:
"Bir bayram günüydü. Sudanlılar Mescid-i Nebevî'de ayakta dönerek kılıç kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben onları
seyretmek istedim. Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem), 'Onları seyretmek ister misin?' diye sordu. Ben de, 'Evet' dedim.
Beni arkasında durdurdu, çenemi omzuna koydum; yanağım yanağına değmekte idi. O şekilde seyre başladım.
Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) oyunculara,
'Haydin Erfideoğulları, göreyim sizi!' diyerek onları teşvik ediyordu. Ben usanıncaya kadar onları seyrettim.
Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem), bana,
'Yeter mi?' diye sordu; ben de,
'Evet' dedim.
'O halde içeriye git' buyurdu." 14
Ashaptan Kuraza b. Kâ‘b ve Ebû Mesud Ensârî (r.a), bir düğün merasiminde bulunuyorlardı. Önlerinde de nameli
sözler söylüyordu. Yanlarına giren Âmir b. Sa‘d, duruma şaşırdı ve,
"Sizler Allah Resûlü'nün (sallallâhü aleyhi ve sellem) ashabından ve Bedir Savaşı’na katılan güzide insanlardansınız. Hal
böyle iken sizin yanınızda böyle şeyler nasıl yapılıyor?" diye hayretini ifade etti. Onlar da,
"Gel otur; istersen bizimle birlikte sen de dinle; istersen git. Bize düğünlerde oyun için ruhsat verildi" dediler.
15
-16
11
Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay.
12
Tirmizî, Nikâh, 6.
13
Tirmizî, Nikâh, 6; İbn Mâce, Nikâh, 9; 21; Ahmed, Müsned, 3/391; 4/78.
14
Buhârî, Îdeyn, 2, Cihâd, 81; Müslim, Îdeyn, 19.
5
Günümüz Düğün Eğlenceleri Nasıl Olmalıdır?
Asr-ı Saadet'le oluşan ve günümüze kadar devam eden müslüman toplumlar, oluşturdukları örf-adet ve
gelenekleriyle, eğlenceye de yer veren düğün törenleri yapa gelmişlerdir. Tarih boyunca Müslüman toplumlarında da
durum böyle olmuş, düğün törenleri çeşitli eğlencelerde zenginleştirilmek suretiyle, o günün insanının eğlence
ihtiyacının karşılanmasına zemin hazırlanmıştır. Dini yönden mahzurlar taşımayan bu düğünler, kadın ve erkeklerin
ayrı ayrı, kendi aralarında, sözlü ve oyunlu eğlenceleri ile kadın-erkek ayrı mekânlardan fakat birlikte seyredilebilen
çeşitli erkek oyunları ve yarışmaları içermekteydi.
Tanzimatla birlikte İslam âlemine girmeye başlayan batı hayat tarzının etkisi ve köyden kente göçle oluşan
yeni toplum yapısı insanımızı diğer sahalarda olduğu gibi, düğün eğlencelerinde de İslami havadan uzaklaştırmıştır.
Yerleşik düzendeyken —ki halen köylerimiz kasabalarımız çoğunlukla böyledir— gelenekselleşmiş ve insanımızın
ihtiyaçlarını karşılamış bulunan meşru düğün eğlenceleri, kentleşmenin doğurduğu örf-adet ve gelenek-görenek
değişmesi ve çevrenin müspet etkisinin (sosyal denetim) kalkmasıyla yozlaşmış, gayri İslami unsurlar taşımaya
başlamıştır.
Düğün salonlarında veya otellerde, kadın-erkek birlikte oynama, eğlenme, dans içki, işret... gibi dinimize ve
örfümüze uygun olmayan durumlar ortaya çıkınca, başta pek çok din görevlisi olmak üzere İslami kesim, buna karşı
bir tepki olarak düğünleri, meşruiyyet ayırımı yapmaksızın her tür eğlenceden soyutladı. Düğünler, sadece va'z-u
nasihatla veya mevlidle yapılır hale geldi. Belki bu tür düğün törenleri, yetişkinler ve yaşlıların hoşuna gidiyordu
amma, yapısı ve yaşı gereği eğlenceye yatkın ve düşkün olan genç kesimi memnun etmek şöyle dursun, onları gayr-i
meşru eğlenceler içeren düğün şekillerine de itiyordu. Böylece dinin toplum üzerindeki etkilerinden biri daha kalkmış
oldu.
Günümüzde genellikle yapılmakta olan bu tür düğünlerin her ikisi de sünnete uygun değildir. Eğlencede
meşruiyyet sınırlarını aşmak suretiyle ifrata, tamamen kaldırmak suretiyle tefrite kaçan böyle düğünler yerine, Asr-
ı Saadet'te olduğu gibi, dinin izin verdiği eğlenceleri içeren düğün törenleri yapılmalı ki, günümüz insanının eğlence
ihtiyacı, İslâm’ın meşruiyyet zemini içinde giderilmiş olsun. Böyle törenler, bilhassa gençlerin eğlenme ihtiyacını da
karşılayacağı için günümüz insanının İslami olmayan usullerle düğün yapmalarını ve meşruiyyet zemini dışında eğlence
aramalarını da engelleyecektir. Diğer taraftan bu tür düğün eğlenceleri, ferdî ve sosyal bir doyum sağlamak
suretiyle kişi ve toplum sağlığına da katkıda bulunacaktır.
Günümüzün imkân ve şartlarını da göz önüne alarak, İslami bir düğün töreninde bulunması gereken özellikleri
şöyle sıralayabiliriz:
1. İkram:
Düğün sahibi gücüne göre, davetlilere ikramda bulunmalıdır. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem), en güzeli Hz.
Zeyneb'le olan düğününde olmak üzere bütün evliliklerinde davetlilere ikramda bulunmuş17
ve evlenen sahabilere de
böyle bir ikram yapmalarını tavsiye etmiştir.18
Velime denilen düğün yemeği âdetine ashab-ı kiram çok itina
gösteriyor, ikramı olmayanlar dahi, bedenen çalışmak suretiyle, kazanıp bu ikramı yapıyorlardı. Mesela Hz. Ali, Hz.
Fatıma'yla evlenirken, dağlardan topladığı izhır otunu devesiyle Medine'ye getirmiş, yahudi bir kuyumcuya satarak
elde ettiği parayla ikramda bulunmuştur.19
Rasûlullah'm (sallallâhü aleyhi ve sellem), "biriniz velimeye çağrılırsa, mutlaka katılsın"20
hadisi, düğünde ikram ve yeni
evlileri tebrike katılmanın önemini açıkça göstermektedir. Ebu Hüreyre'nin, “Zenginlerin çağrılıp, fakirlerin terk
edildiği düğün-davet yemeği, ne kötü yemektir” 21
sözü de, günümüzdeki düğünlerin önemli bir eksiğini
göstermektedir.
15
Nesâî, Nikâh, 80.
16
Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay.
17 Buharı, Nikâh 68, 69, 70.
18 Buharı, Nikâh 68.
19 Buharı, Buyu 28.
20 Buharı, Nikâh 71 Dârimi, Nikâh 23.
21
Buhârî, Nikâh, 72 (nr. 5177); Müslim, Nikâh, 16 (nr. 107); Mâlik, Nikâh, 381 (nr. 1184).
6
2. Eğlence:
Sevinçli bir olayın kutlaması olduğu için eğlence, zaten düğünün yapısında vardır. Asr-ı Saadet'ten verdiğimiz
örneklerden de anlaşılacağı gibi düğünler, bir taraftan insandaki eğlence ihtiyacını gidermekte, diğer taraftan da bu
mutlu ve hayırlı olay sözle (def ve şarkı) bütün cemiyete duyurulmakta idi.
3. Çeşitli Yarışmalar:
Yakın tarihe kadar, hatta günümüzde dahi Anadolu'daki düğünlerde çeşitli yarışlar, spor müsabakaları yapılır,
bunlar da halkın eğlence ihtiyacını giderirdi. Güreş, at yarışları, cirit, koşu gibi sportif faaliyetler, belki bugünün
şartlarında, bilhassa şehir şartlarında yapılamaz, fakat buna benzer daha küçük çapta ve bilhassa çocuklar ve
gençler arasında benzeri yarışlar yapılabilir. Bunlardan maksat sportif bir faaliyet değil, hoşça vakit geçirmeye ve
gülüşmeye vesile olmasıdır. At yarışları22
ve koşu, Asr-ı Saadete de yapılan şenliklerden idi. Hatta bizzat
Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), hanımı Hz. Aişe (r. anha) ile birkaç defa yarışmış idi.
4. Halk Oyunları:
Her bölgenin kendine has bir folklorik yapısı ve oyunları vardır. Bu oyunlar o bölgede yaşayan herkesin kolayca
iştirak edebileceği sadelik ve yaygınlıktadır. Mesela, Anadolu'nun bazı yörelerinde yaygın olan halay, zeybek, horon,
simsim, kılıç-kalkan oyunları böyledir. Düğüne gelenlerin bir kısmı aktif olarak bu oyunlara katılırken, büyük bir kısmı
da seyirci olarak eğlenceye iştirak eder. Bu oyunları sadece erkekler değil, kadınlar da oynarlar. Bu oyunlar, kadın-
erkek karışık değil, ayrı ayrı ve kendi aralarında oynanır. Fakat erkeklerin oyunlarını kadınlar da seyredebilir.
Mescidde, Habeşliler'in mızrak-kalkan oyununu Hz. Aişe'nin seyretmesine Rasûlullah'ın (sallallâhü aleyhi ve sellem) izin
vermesi de, bu cevazı göstermektedir. Ancak kadınların oyunlarını erkeklerin izlemesi caiz değildir.
Bu gün artık şehirlerimizde bu tür oyunlara amatörce katılacak fazla insan kalmadı. Fakat okular da kurulan
folklor grupları, kız-erkek karışık olmamak şartıyla, düğünlere çağrılmak suretiyle bu oyunlardan, düğün
eğlencelerinde yararlanılabilir.
5. Çeşitli Güldürüler:
İnsanın yapısında var olan mizah, insanları güldürmek, onları rahatlatmak niyetiyle yapılır ve kimseye zarar
vermezse dinen caizdir. Günümüzde mîzah edebiyatı ve güldürü sanatları hayli gelişmiştir, komedi sanatçılığı diye bir
meslek oluşmuştur. Bugün genellikle, müslümanlara ve dinî değerlere karşı bir silah olarak kullanılan güldürü
sanatının, günümüzdeki yanlış örneklerine bakarak, caiz olmadığı kanaatine varmamak lazımdır. İslâm'a bağlı kalarak
yapılacak komedi türleri içine yalan, başkasıyla alay etme gibi haram şeyler bulaştırılmadan yapılırsa dinen caiz olur.
Günümüzde, bu sanatın imkânlarından yararlanılarak hem insanlar eğlendirilir, hem de onlara doğru mesajlar
verilebilir. Diğer taraftan bu yolla, İslâm’a yöneltilen sataşmalar aynı silahla önlenebilir. Yeter ki müslümanlar,
İslâm’ın mesajını ve bu sanatın inceliklerini iyi bilen kişileri yetiştirebilsinler.
Düğün eğlencelerinde çeşitli mizahi türler, skeçler, parodiler, fıkralar, bilmeceler, pandomimler, küçük
temsiller... kullanılarak törenler daha hareketli ve eğlenceli hale getirilebilir.
6. Halk Hikâyeleri:
Genellikle Doğu Anadolu'daki düğünlerde Köroğlu, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin... gibi, aşk ve hamasi halk
hikayeleri düğün boyunca bir kaç celsede anlatılmak suretiyle güzel bir eğlence sağlanmaktaydı. Rahatlıkla bugün de,
bu hikâyeler veya benzerlerinden yararlanılabilir.
7. İslâm Tarihinden Çeşitli Anektodlar:
Düğüne gelen davetlileri, camide ibadete gelmiş bir cemaat gibi görmek ve onlara sadece vaaz etmek uygun
değildir. Yapılan vaazın verimli olması için insanların, onu dinlemeye hazır ve istekli olması lazımdır. Camide, sünnette,
düğünde, dernekte... Her yerde vaazla karşılaşan, istese de istemese de dinlemek mecburiyetinde kalan insanların
22 Buharı, Salât 41; Ahmedb. Hanbel, Müsned, 11-11, VI, 299.
7
böyle bir iştiyakta olması mümkün değildir. Çünkü insanın özelliklerinden biri de, devamlı yapılan şeylerden bıkması,
usanmasıdır.
Biz bu gibi uygulamaları büyüklerin düğünlerinde görebilmekteyiz. Onlar güzel bir ikramla misafirlerini
ağırlarlar, halay, halk oyunları ve ilahiler ile coştururlar, eğlence ve çeşitli yarışmalar ile güldürürler, önemli
anektodlarla düşündürürler, kısacası nasıl bir düğün yapılacağını en güzel şekliyle bize gösterirler.
Mubah eğlenceler, değişik vesilelerle yapılabilir. Sünnet merasimleri, hacdan veya uzaktan gelenleri karşılama,
askeri uğurlama ve karşılama, dostlarla hoş vakit geçirme gibi sebeplerdir.
Allah Resûlü'nün (sallallâhü aleyhi ve sellem) hicretle Medine'ye teşriflerindeki kadın ve çocukların def çalarak,
beyitler söyleyerek karşılaması meşhurdur. Bunlardan iki mısra şöyledir:
Veda tepesinden ay doğdu üzerimize,
Şükür vâcip oldu bize, yaşadığımız sürece. 23
Peki, biz müslümanlar, dindar insanlar için durum nedir? Müslümanlar nasıl eğlenirler, onlar için eğlence ve
tatilin anlamı nedir?
Kimi insanlara göre eğlence ve tatil, müslüman hayatının sınırları dışında durması gerekir. Çünkü eğlence ve
tatil, vaktin boşa harcandığı ciddiyetten uzak bir iştir ve müslümana yakışmaz.
Hâlbuki müslüman için eğlence, tatil ve dinlenme, boş durmak, boşa zaman harcamak olarak düşünülemez.
Aksine kulluğun bilincine varmada farklı bir durumun yaşanması olarak kabul etmek gerekir. Müslüman, eğlencesinde
de, tatilinde de, dinlenmesinde de kulluğundan sıyrılamayacağının, kulluktan tatile ayrılamayacağının bilincindedir.
Zaten bu dünyada sıkı sıkıya sarıldığı kulluğunun, bir anlamda onu ebedi bir eğlenceye, tatile götürdüğünü de
bilmektedir.
Kişinin dininin gereklerini unutacak derecede eğlenceye dalması şüphesiz uygun olmaz. Fakat eğlenirken, gezip
görürken ve çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunurken de insanın dinini yaşaması mümkündür. Ciddiyet ve eğlenceyi,
çalışma ve tatili bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı, destekleyicisi olarak düşünmek gerekir. Yoksa boşa harcanan,
yani kişinin dünya ve ahiretine bir faydası olmayan çalışma da, tatil de aynı şeydir.
Arifler şöyle diyor:
“Allah için yapılmayan ve kula ahirette bir faydası dokunmayan her şey dünyadır. Bunlar namaz kılmak,
Kur’an okumak, ilim yapmak gibi ahiret amelleri olsa bile!.. Çünkü Allah için kılınmayan namaz, sahibinin yüzüne
çarpılır. Allah için okunmayan Kuran, kendisini okuyana lanet eder. Şöhret için okunan ilim ahirette afet olur.
Allah için yapılan, kulun defterine salih amel olarak yazılan ve ahirette rahmete vesile olan her şey güzeldir,
hayırlıdır. Bu şeyler para kazanmak, yemek içmek gibi dünyalık işler olsa bile!..” 24
Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in zaman zaman atış müsabakaları ve atla yarışmalar
düzenlediği, dereceye girenleri ödüllendirdiği, hatta bu tür müsabakalarda “melekler de hazır bulunur” diyerek
dinimizin bu tür müsabaka ve eğlenceleri uygun görüp teşvik ettiğini vurguladığı bilinmektedir. 25
Yine dinlenme, eğlenme ve mutluluk günleri olan bayramlarda Fahr-i Cihan (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, o
zamanın imkanları, şartları, eğlence ve dinlenme anlayışına göre def çalıp methiyeler söyleyenlere izin verdiği,
Habeşlilerin mızraklarıyla yaptıkları gösteriyi Hz. Aişe (r.anha) validemiz ile birlikte seyrettiği, “Hz. Peygamberin
huzurunda böyle uygunsuz şeyler yapılır mı?” diye nameli söz söyleyenleri engellemek isteyen Hz. Ebubekir (r.a)’a
onlara müdahale etmemesi için “Bu bizim bayramımız..” diye uyardığı belirtilmektedir. 26
Zaman zaman tatil ve eğlenme konusunda mütedeyyin insanlara karşı önyargılı yaklaşımlara şahit oluyoruz. Bu
zihniyet mütedeyyin müslümanlara normal bir insan gibi meşru dairede eğlenmeyi, tatil yapmayı yakıştıramayan
23
Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay.
24
Allah Yolunda Yardım ve Cömertlik, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay. s.108
25
Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî
26
Buharî, Müslim, İbni Mace
8
yaklaşımlardan veya onların tatile iyi gözle bakmayacağı şeklindeki kanaatlerden kaynaklanmaktadır.
Böyle bir psikolojiye Kur’an-ı Kerim’de temas edilmektedir. Bazı ayetlerde Fahr-i Âlem (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in
yaşantısıyla ilgili halk arasındaki önyargılara dikkat çekilir: “Derler ki: Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer,
çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!”27
Bu ve benzeri ayet-i celilelerde, Fahr-i Cihan (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in bile içinde bulunduğu toplumun bir ferdi gibi
yaşamasının yadırganmaması gerektiği, O’ndan tabii ihtiyaçlarını ihmal eden bir davranış biçimi beklemenin doğru
olmadığı özellikle vurgulanmaktadır. Aynı şekilde Rasul-i Kibriya (sallallâhü aleyhi ve sellem), ibadetler konusunda aşırı
giderek, yemek, uyku ve hatta aile düzenini bozma derecesine gelen bazı arkadaşlarını -ibadetler dahil- yaptıkları
tüm işlerde ölçülü davranmaları hususunda uyarmıştır. 28
Asr-I Saadet'teki Eğlenceler
Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) zamanına baktığımızda şu tür eğlencelerin icra edildiğini görürüz:
A- Yarışmalar:
1. Hayvan Yarışları:
Birbirinin hayatına kastedecek veya yaralayacak şekilde boğuşturulması caiz olmayan hayvanların, birbirlerine
zarar vermeden yarıştırılmaları dinen caizdir. Yarış denilince akla ilk gelen hayvanlar da, insanlar için binek olarak
yaratılan at, eşek, katır ve deve gibi hayvanlardır.
Asr-ı Saadet'te at ve deve yarışlarının yapıldığına şahid olmaktayız: "Ok atma, at ve deve yarışı dışında
ödül caiz değildir"29
hadisiyle teşvik de edilen bu yarışların mesafesi, idmansız atlar için bir mil uzunluğunda.
Seniyyetü'l-vedâ ile Benî Züreyk Mescidi arası, özel olarak yarışa hazırlanmış atlar için ise, 6-7 mil uzunluğunda
Hafyâ ile Seniyyetü'1-vedâ arası idi.
Bir defasında Abdullah Ibni Ömer'in de katıldığı ve atından düştüğü bu yarışlar,30
bizzat Hz. Peygamber (sallallâhü
aleyhi ve sellem)’in öncülüğüyle yapılıyor yarışı kazananlar ödüllendiriliyordu. Deve yarışları da Asr-ı Saadet'te başvurulan
eğlencelerden biriydi.
Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in Abda isimli bir devesi vardı ki, katıldığı bütün yarışları kazanırdı. Bir gün
genç bir deve (daylak) üzerinde gelen bir bedevi yarışta Abdâ'yı geçince, sahabiler buna çok üzüldü, Hz. Peygamber
(sallallâhü aleyhi ve sellem), "Yükselen her dünyevî şeyin alçalması, ilahî hikmet gereğidir."31
sözleriyle onları teskin etti.
Muhtemelen bu yarışlara kadın-erkek, genç-ihtiyar, çoluk-çocuk... uygun koşullarda Herkes seyirci olarak
katılıyor, yarışın heyecanını yaşayarak eğleniyor, ferahlıyordu. Yukarıda zikredilen hadislerden bazı atların yarışlara
özel olarak hazırlandığını da öğrenmekteyiz.
2- Koşular:
Asr-ı Saadette yapılan meşru ve mubah eğlencelerden biri de insanların kendi aralarında yaptığı koşulardır. Bir
sefer esnasında, Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) hanımı Hz. Aişe (r. anha) ile geride kalmış ve ikisi koşu yapmış,
yarışı Hz. Aişe (r. anha) kazanmıştı. Yıllar sonra tekrar yapılan yarışı, Hz. Aişe (r. anha) şişmanladığı için Hz.
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) kazanmış ve ona, "Bu birincilik o birinciliğe karşılıktır"32
diyerek latife yapmıştı. Hz.
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in izniyle Seleme b. Ekvâ ensardan biriyle Medine'ye kadar yarışmışlardı.
27
Furkan, 7
28
Riyazü’s-Salihin
29 Tirmizî, Cihad, 22; Nesaî, Hayl, 14.
30 Buharî, Cihâd, 56-57-58; Tirmizî, Cihad, 22; Nesaî, Hayl, 12-13.
31 Buharı, Cihâd, 59; Nesaî, Hayl, 14.
32 EbuDavud, Cihad.
9
3- Ok Atma:
Ok atma o günlerin en önemli silahlarından biri olduğu gibi, okçuluk talimleri ve yarışmaları da harbe hazırlık
yanında Önemli bir eğlence vasıtasıydı. "Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz"33
"Müslüman bir adamın, yayı ile ok atması, atını eğitmesi ve hanımı ile eğlenmesi dışındaki bütün
eğlenceleri batıldır. Bunlar ise batıl değil, haktır" 34
hadisleri ok atma ve at eğitmenin sıradan bir eğlence
olmayıp, kişiye sevap da getiren bir eğlence olduğunu göstermektedir. Bu hadisten, bu üç eğlencenin dışındakilerin
caiz olmadığı hükmü de çıkarılamaz. Hadiste geçen bâtıl kelimesi, sevap getiren bir şey değil anlamındadır.
B- Yüzmek
Yüzmek suretiyle spor yapmak ve eğlenmek mubahtır. Yukarıdaki hadiste de geçtiği gibi çocuklara öğretilmesi
tavsiye edilen şeylerden biri de yüzmedir.
C- Çeşitli Harp Oyunları
Habeşlilerin Mescid-i Nebevi'de yaptıkları mızrak oyunları kadın-erkek pek-çok kimse tarafından
seyredilmiştir. Bu eğlenceler de caizdir.
D- Güreşmek ve Güreş Seyretmek
Çok eski bir spor olan güreş de Asr-ı Saadet'te meşru eğlencelerden biri idi. Hatta bir defasında bizzat Hz.
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) de güreşmişti.
Rükâne isminde meşhur bir güreşçi vardı. Bir gün Bathâ'da Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'le karşılaşan
Rukâne O'na (sallallâhü aleyhi ve sellem) güreşme teklifinde bulunmuş, yapılan güreşi Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)
kazanmış ve Ödül olan koyunu almıştı. Rükâne kendisine çok güvendiği için tekrar tekrar güreşmek istemiş, fakat her
defasında yenilmişti. Netice olarak Rukâne, "Ya Muhammed, şimdiye kadar hiçbir kimse beni yenemedi, beni
yenen sen değilsin (sahip olduğun manevi güçtür’’ dedi ve müslüman oldu. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) de
koyunları kendisine iade etti.
Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, mütedeyyin kişilerin hep ibadetle meşgul olması, eğlenme ve
tatil gibi şeylere zaman ayırmaması gerektiği şeklindeki yanlış anlayışın düzeltilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Eğlence ve tatili belli kalıplara sıkıştırıp, bu kalıpların değişmez ölçülermiş
gibi algılanması doğru değildir. Herkesin kendi hayat tarzı ve yaşantısı ile yakından ilgili bir eğlence ve tatil yapma
biçimi vardır. Müslümanların da, hayatın yorucu, yoğun atmosferinden biraz olsun kurtulup kendilerine gelmeleri için
meşru sınırlar içinde yani müberra dinimizin emir ve yasaklarını hassasiyetle gözeterek dinlenmeye, eğlenmeye
hakları vardır. 35
Allah Teâlâ sadatların himmet ve bereketiyle, düğün ve derneğimizi, eğlence ve neşemizi, kısacası her halimizi
kendi rızasına çevirsin inşallah. Âmin.
33 Tayalisi,Sünen, 2096.
34 Tirmizî, Fedalu'l-Cihâd, 11.
35
Tatil ve Eğlence Anlayışımız, Mübarek Erol, Semerkand Dergisi, 92. Sayı

More Related Content

Featured

How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
ThinkNow
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Kurio // The Social Media Age(ncy)
 

Featured (20)

Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
 
Skeleton Culture Code
Skeleton Culture CodeSkeleton Culture Code
Skeleton Culture Code
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
 
How to have difficult conversations
How to have difficult conversations How to have difficult conversations
How to have difficult conversations
 
Introduction to Data Science
Introduction to Data ScienceIntroduction to Data Science
Introduction to Data Science
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best Practices
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project management
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
 
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
 
12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at Work12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at Work
 

25 dinimizde eglence_düğün_vs

  • 1. 1 ‫يم‬ِ‫ح‬َّ‫الر‬ ِ‫ن‬ ْ‫ْح‬َّ‫الر‬ ِ‫هللا‬ ِ‫م‬ْ‫س‬ِ‫ب‬ َ‫ي‬ِ‫ع‬َْ‫َْج‬‫أ‬ ِ‫ه‬ِ‫ب‬ْ‫ح‬َ‫ص‬َ‫و‬ ِ‫ه‬ِ‫آل‬َ‫و‬ ‫د‬َّ‫م‬َ‫ح‬‫ُم‬ َ‫ا‬‫ن‬ِ‫د‬ِ‫ي‬َ‫س‬ َ‫لى‬َ‫ع‬ ‫ح‬‫م‬َ‫ال‬َّ‫الس‬َ‫و‬ ‫ح‬‫ة‬َ‫ال‬َّ‫الص‬َ‫و‬ َ‫ي‬ِ‫م‬َ‫ل‬‫ا‬َ‫ع‬ْ‫ل‬‫ا‬ ِ‫ب‬َ‫ر‬ ِِ‫ِل‬ ‫ح‬‫د‬ْ‫م‬َْ‫ْل‬َ‫ا‬ DİNİMİZDE EĞLENCE (DÜĞÜN VS.) Allah Teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: ‫ا‬ ‫ح‬‫ة‬‫ا‬َ‫ي‬َْ‫اْل‬ ‫ا‬َ‫م‬َ‫و‬ْ‫ع‬َ‫ت‬ َ‫ال‬َ‫ف‬َ‫أ‬ َ‫ن‬‫و‬‫ح‬‫ق‬َّ‫ت‬َ‫ي‬ َ‫ين‬ِ‫ذ‬َّ‫ل‬ِ‫ل‬ ٌ‫ر‬ْ‫ي‬َ‫خ‬ ‫ح‬‫ة‬َ‫ر‬ِ‫خ‬ ْ‫اْل‬ ‫ح‬‫َّار‬‫لد‬َ‫ل‬َ‫و‬ ٌ‫و‬َْ‫َل‬َ‫و‬ ٌ‫ب‬ِ‫ع‬َ‫ل‬ َّ‫َّل‬ِ‫إ‬ ‫ا‬َ‫ي‬ْ‫ُّن‬‫لد‬َ‫ن‬‫و‬‫ح‬‫ل‬ِ‫ق‬ ‘’Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?’’1 Bir kısım insanlar bu ayeti kerimeye bakarak tamamen dünyadan el etek çekmeyi tavsiye etmişler. Bizim bu konuda önderimiz Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’dir. O'nun dünyaya bakışı bizim için önemlidir. Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) evlenmiştir, evliliği teşvik etmiştir. Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) yemiş, içmiş ve "Dünyadan bana güzel koku, kadın sevdirildi ve birde gözümün nuru namaz" 2 demiştir. Dünya bir oyundur. Ama bu oyuncağı yaratan Allah Teâlâ’dır. Öyleyse kötü değildir. Burada kötüleme anlamında kullanılmamıştır. Bu oyunu iyi oynamanız gerekiyor. Oyununda kendine özgü bir kuralı vardır. Hani çocukların oyuna dalıp da işini bırakıvermeleri var ya, işte bundan sakındırılıyoruz. Dünya bir oyuncaktır. Oyuncağa dalarsanız ahireti unutuverirsiniz. Bu noktaya dikkatimizi çekiveriyor. O'nun için Allah Teâlâ ayetin sonunda "ahiret evi Allah'tan sakınanlar için daha hayırlıdır" diyor. 3 İlâhi Sünnet'in bir gereği olarak insanoğlu da, bütün canlılar gibi çoğalarak neslini devam ettirir. Fakat o, diğer canlılardan farklı olarak, Allah'ın kendisine verdiği üstünlüklere layık bir şekilde neslini devam ettirmelidir. Bunun tek yolu da, nikâhla kurulan ve karşılıklı sevgi-saygı ve şefkate dayanan aile hayatıdır. Evlenme, insanın yaşayacağı en sevinçli olayların başında geldiği için eğlence ile kutlanmış ve bu törenlere de "Düğün" adı verilmiştir. Düğün bir taraftan yeni kurulan bir aileyi cemiyete tanıtırken, diğer taraftan da insanların eğlenme ihtiyacını gidermektedir. Eğlenme, insani yapıdan (fıtrat) kaynaklanan bir istek ve ihtiyaçtır. Beşeri yapının gereği olan hiçbir istek ve ihtiyaç dinimizde cevapsız bırakılmamış, önüne duvar çekilmemiştir. Fakat bu isteklerin tatmini başıboş ve sınırsız da değildir. Günlük hayatın çeşitli problemleri karşısında yorulan, bunalan insanın, meşruiyyet sınırını aşmamak şartıyla eğlenmesi, dinlenmesi, ferahlaması... caizdir. İnsan için vazgeçilmez dünyevî ihtiyaçlardan biri de, yorulan, usanan insanların dinlenmesi, eğlenmesi, şakalaşmasıdır. Cevaz hududlarını aşmamak şartıyla dinen mubah görülen bu tür davranışlar, insanların, çalışma, ibadet gibi aslî ve ciddî görevlerini daha güzel yapmalarına imkan sağlar. Bu konuda İmam-ı Gazalî (r.ah) şöyle demektedir: "Oyun ve eğlence kabli ferahlatmak için mubah kılınmıştır. Dinlenen ve neşelenen kalpte ticaret gibi dünyevî iş- lerle veya namaz ve tilavet gibi ahiret işleriyle ciddî bir şekilde meşgul olma arzusu uyanır. Ciddî işlerle fazla meşgul olma yanında az miktarda eğlence olursa, bu hoş görülür. Mesela, yanakta bir iki siyah ben (hâl)in bulunması yanağa güzellik verir, fakat benler çok olursa, yüzü çirkinleştirir. Azı güzel olan her şeyin çoğu da güzel olmaz. Bunun gibi azı mubah olan her şeyin çoğu da mubah olmaz. Mesela, ekmek yemek mubahtır, fakat tıka basa karnı ekmekle doldurmak haramdır.’’ 4 İmam-ı Gazalî (r.ah) başka bir misalde ise öyle demektedir: 1 En’am, 32 2 Nesâi 3 Kuran’ı Kerim Şifa Tefsiri, Mahmut Topbaş 4 Gazalî, İhya, C.II, s. 281.
  • 2. 2 "Habeş oyuncularının eğlencesinden daha büyük ve açık hangi eğlence vardır. Hâlbuki bu eğlencenin mubah olduğu nass'la sabittir. Bu konuda benim kanaatim şudur: "Eğlence kalbe rahatlık verir, fikrî yorgunlukları hafifletir, daima zorlanan ve ciddi işlerle meşgul edilen kalpler körleşir, eğlence ile kalbi rahatlandırmak ciddi iş görmesi için ona yardım etmek demektir. Mesela devamlı olarak fıkıh okuyan bir kimsenin cuma günü tatil yapması icab eder. Çünkü bir gün tatil, diğer günlerde neşe ve istekle çalışmayı sağlar. Devamlı olarak nafile namaz kılan bir kimsenin bazen mola vermesi icab eder. Kerahet vakitlerinde namaz kılmak bunun için mekruh sayılmıştır. Tatil ve dinlenme çalışmaya yardımcı olur. Eğlence hayatı ciddî hayata hizmetçi olur. Daima ciddi bir-hayat yaşamaya takat getirilemez, buna sabr edilemez. Peygamber'in nefis ve ruhları hariç, sürekli olarak hak üzere olmak herkes için acıdır. Şu halde eğlence; yorulan, bıkan, usanan ve sıkılan kalbin devasıdır. Öyle olunca da mubah olması gerekir. Fakat ilaçta olduğu gibi eğlencenin dozunun fazla olmamasına dikkat edilmesi lazım gelir. Şu halde bu niyetle yapılan eğlence, ibadet (kurbet) haline gelir.’’ 5 DÜĞÜN Dinimizde düğün, haklı bir sevinç anıdır. Bu sevinç, hayırlı bir yuva özleminin ifadesidir. Bunun için helâl ve hayırdır. Düğün merasimi nikâhla oluşan evlilik akdinin ilânıdır. Bu ilân lâzımdır; çünkü onunla helâl evlilik, haram işten ayrılmaktadır. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bu mühim konuya şöyle dikkat çekmiştir: "Helâlinden yapılan evliliği haram yolla yapılan birleşmeden ayıran şey, helâl olan nikâhta def ve güzel sesle eğlence yaparak onu etrafa duyurma vardır." 6 Bu ilân ve merasimle nikâhtaki keramet ve düğündeki bereket ortaya çıkmaktadır. Böyle bir merasime katılarak hayırlı işe şahit ve destek olmak dinî bir vazifedir. Böyle hayırlı bir işi manasına uygun yapmalıdır. Düğün Çeşitleri Günümüzde yapılan düğünlerin her işlemine ayrı ayrı bir hüküm vermek zordur. Biz genel olarak bu merasimleri helâl ve haram olarak ikiye ayırıp şu temel ölçüleri söyleyebiliriz: 1. Helâl Olan Düğün Bu, içinde haram işlenmeyen hayırlı bir düğündür. Düğünde eğlence vardır; fakat bu eğlence kadın-erkek karışık halde olmamalıdır. Her grup kendi aralarında eğlenebilir. Düğünde, eğlence için söylenen şiir, türkü, şarkı ve benzeri şeyler helâl türden olmalıdır. Düğünde haram olmayan şarkı ve türküler def, ney ve benzeri aletler eşliğinde söylenebilir, münasip oyunlar oynanabilir, çeşitli gösteriler yapılabilir. Kaside ve ilâhilerle de düğün töreni yapılabilir. Düğünde içki gibi haram içecekler bulunmamalıdır. Gelin ve damat düğüne has kıyafetler giyebilir. Özellikle gelinin halkın içinde giydiği gelinlik veya başka bir elbise, bütün vücudunu örtmelidir. Kıyafette renk tercihi adaya kalmıştır. Ancak bu elbise yabancı erkeklerin görmeyeceği şekilde giyilebilir. Şayet yabancı erkeklerin görme ihtimali varsa gelinlik bir dış elbise ile örtülmelidir. Gelinlik olarak özel ve yöresel kıyafetler de tercih edilebilir. Yani evlenen kızın beyaz gelinlik giymesi şart değildir. 2. Haram Olan Düğün Bu, içinde açıkça haramların işlendiği bir düğündür. Bir düğünde içki içiliyor, birbirine yabancı kadın-erkek karışık vaziyette eğleniyor, şehvete hitap eden, fuhşu tahrik eden sözler söylenip çalınıyorsa, böyle düğünler haram olur. 5 Gazalî,îhya, c.II, s. 284. 6 Tirmizî, Nikâh, 6; Nesâî, Nikâh, 72; İbn Mâce, Nikâh, 20; Ahmed, Müsned, 3/418.
  • 3. 3 Böyle bir düğünden, önce düğün sahibi müslüman sorulumdur. Hiçbir müslümanın dostlarını böyle bir ortama mecbur etme, onları zora sokma, günaha şahit ve ortak yapma hakkı yoktur. Böyle bir düğüne katılmakta isterse kardeşi olsun, en yakın akraba veya dostu da olsa zaten caiz değildir. Düğün Edebi Harama bulaşmadan düğün yapamayacak olan kimsenin, böyle bir düğün merasiminden vazgeçmesi gerekir. Çünkü evlenmek için topluluğun katıldığı düğün töreni şart değildir. Eğlence ve merasim yapmadan da evlenme olabilir. Harama düşmektense, sade bir törenle ve ikramla yetinmek daha hayırlıdır. Aslında evlenmekte asıl iş, evlendiğini dostlara ilân etmektir. Dostlara düşen de yeni evlenen bu çifti tebrik etmek, onları hayır duaları ve maddî katkılarıyla desteklemektir. Asıl düğün evlendikten sonra yuva içindeki güzel geçimle olmalıdır. Düğün için davetlilere ziyafet vermek, yemek yedirmek sünnettir. Bu da düğün sahibinin malî imkânına uygun olmalıdır. Fuzulî masraflara dalıp, lüks ve israfa kaçmak câiz değildir. Düğün yemeğinin en hayırlısı bir ile üç gün arasında olanıdır. Üç günden sonraki ziyafetler gösterişe girer. İmkân sahibi davetlilerin, düğün sahibine para, yemek, emek, mal ve eşya bakımından yardım ve bağışta bulunması güzeldir, lâzımdır. (Fakat imkânı olamayanların takı takma, yardım yapma gibi bir zorunluluğu yoktur. Bazı yörelerde biz sana takı takmıştık diyerek durumu müsait olmayan akraba ve dostları rencide etmek, eleştirmek veya onları bu durumda zora sokmak uygun değildir. Bu gibi durumlar yapılan hayrın sevabını yok eder. Yapılan yardım Allah Teâlâ’nın rızası için yapılmalı karşı taraftan zerre kadar bir menfaat beklenilmemelidir.) Düğüne, zengin-fakir ayırmaksızın çevre halkını, komşu ve yakınları davet etmeli, hepsine yemek -veya benzeri şeyler- vermelidir. Yalnız zenginleri davet edip fakirleri ihmal etmek câiz değildir. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Zenginlerin çağrılıp, fakirlerin terk edildiği düğün-davet yemeği, ne kötü yemektir!” 7 Sünnete uygun ziyafet ve düğüne davet edilen kimsenin, bu davete icabet etmesi de sünnettir. Bazı âlimler bunun vâcip olduğunu söylemişlerdir. Böyle olunca, bir mazeret yoksa mümin kardeşinin düğün davetine katılmalıdır. Düğün sahibine, “Allah hayırlı ve bereketli eylesin” diye dua ve tebrikte bulunmak da sünnet ve sevaptır. Fakat haramla karışık bir davetse ve kendisi buna mani olamayacaksa, haram işlenen yere gitmemesi gerekir. Giden kimse işlenen bir günahtan halkı vazgeçirebilecek örnek bir kimseyse, gidip o günahı önlemeye çalışmalı, önleyemezse oradan uzaklaşmalıdır. 8 Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki dolaştırılan sofraya oturmasın.” 9 Diğer bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz bir fenalık görünce onu eliyle değiştirsin; eğer gücü yetmezse diliyle değiştirsin (önlesin); buna da gücü yetmezse kalbiyle reddetsin ve onu hoş görmesin...” 10 Düğünün perşembe veya pazar günleri yapılması ve o günlerin gecesinde, yani cuma veya pazartesi gecesi zifafa girilmesi, güzel olarak yerleşmiş âdetlerdendir. Ancak daha önce geçtiği gibi bunun cuma günü yapılması müstehaptır. İki Bayram Arası Düğün Olur mu? İki bayram arası nikâh kıymanın, düğün yapmanın hiçbir mahzuru yoktur. Hem bütün sene iki bayram arasından ibarettir. İki bayram arasında düğün olmaz, sözü şu durum için söylenmiştir: 7 Buhârî, Nikâh, 72 (nr. 5177); Müslim, Nikâh, 16 (nr. 107); Mâlik, Nikâh, 381 (nr. 1184). 8 İbn Hâcer, Fethu’l-Bârî, 10/312 (Beyrut, 1996); Cezîrî, el-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, 2/36-40. 9 Tirmizî, Edeb, 43; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, 6/689. 10 Müslim, İmân, 78; Tirmizî, Fiten, 11; Ebû Davud, Salât, 242; İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, 1/239 (nr.107).
  • 4. 4 Bir ramazan veya kurban bayramı cuma gününe rast geldiğinde, biri bayram diğeri cuma olarak iki önemli vazife vardır. İnsanlar bunlarla meşgul olması gerekirken araya bir düğünün girmesi uygun değildir. Girse bile buna haram denmez; ancak, "Şimdi bunun zamanı mıydı?" denebilir. 11 Düğün Eğlencesi İnsan hayatında sevincin sembolü olan iki vakit önemlidir. Bunlar evlenme merasimi ve bayramlardır. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem), namaz gibi düğünün de hakkını vermiştir. Dinimiz denge dinidir. Onda ruh gibi nefsin de hakkı korunur, ağlama gibi gülmenin de ölçüsü verilir. Asr-ı saâdet'te düğün ve bayram eğlenceleri ile ilgili uygulamalar bize İslâm'ın eğlencede gösterdiği ölçü ve sınırı belirlemeye yardımcı olmaktadır. Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Nikâhı ilân edin. Onu mescidlerde kıyın ve bunun için def çalınız.” 12 Hz. Âişe validemiz, Es‘ad b. Zürâre'nin yetim kalmış kızı Fâriga’yı (r. anhâ) himayesine alıp büyütmüştü. Evlenme çağına gelince onu ensardan Nebît İbn Câbir (r.a) ile evlendirdi. Gelini damat evine götürenler arasında bulunan Hz. Âişe şöyle anlatır: "Döndüğümüzde, Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) bize; erkek tarafının bizi nasıl karşıladığını ve neler konuşulduğunu sordu. Ben de, "Selâm verdik, hayır ve bereket diledik, geldik" dedim. Allah'ın Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem), "Ey Âişe sizin eğlenceniz yok mu? Çünkü ensar eğlenceden (oyundan) hoşlanır" 13 buyurdu. Bu hadisler nikâh ve düğün merasimlerinde def çalmanın ve uygun nameler söylemenin mubah olduğunu gösterir. Bu tür eğlenceler, düğünde olduğu gibi bayram günlerinde de yapılabilir. Bu konuda da saâdet devrinde güzel örnekler vardır. Hz. Âişe'nin (r.ah), Hz. Peygamber'le (sallallâhü aleyhi ve sellem) birlikte seyrettiği bir raks oyunu da şudur. Hz. Âişe (r.ah) şöyle anlatır: "Bir bayram günüydü. Sudanlılar Mescid-i Nebevî'de ayakta dönerek kılıç kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben onları seyretmek istedim. Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem), 'Onları seyretmek ister misin?' diye sordu. Ben de, 'Evet' dedim. Beni arkasında durdurdu, çenemi omzuna koydum; yanağım yanağına değmekte idi. O şekilde seyre başladım. Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) oyunculara, 'Haydin Erfideoğulları, göreyim sizi!' diyerek onları teşvik ediyordu. Ben usanıncaya kadar onları seyrettim. Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem), bana, 'Yeter mi?' diye sordu; ben de, 'Evet' dedim. 'O halde içeriye git' buyurdu." 14 Ashaptan Kuraza b. Kâ‘b ve Ebû Mesud Ensârî (r.a), bir düğün merasiminde bulunuyorlardı. Önlerinde de nameli sözler söylüyordu. Yanlarına giren Âmir b. Sa‘d, duruma şaşırdı ve, "Sizler Allah Resûlü'nün (sallallâhü aleyhi ve sellem) ashabından ve Bedir Savaşı’na katılan güzide insanlardansınız. Hal böyle iken sizin yanınızda böyle şeyler nasıl yapılıyor?" diye hayretini ifade etti. Onlar da, "Gel otur; istersen bizimle birlikte sen de dinle; istersen git. Bize düğünlerde oyun için ruhsat verildi" dediler. 15 -16 11 Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay. 12 Tirmizî, Nikâh, 6. 13 Tirmizî, Nikâh, 6; İbn Mâce, Nikâh, 9; 21; Ahmed, Müsned, 3/391; 4/78. 14 Buhârî, Îdeyn, 2, Cihâd, 81; Müslim, Îdeyn, 19.
  • 5. 5 Günümüz Düğün Eğlenceleri Nasıl Olmalıdır? Asr-ı Saadet'le oluşan ve günümüze kadar devam eden müslüman toplumlar, oluşturdukları örf-adet ve gelenekleriyle, eğlenceye de yer veren düğün törenleri yapa gelmişlerdir. Tarih boyunca Müslüman toplumlarında da durum böyle olmuş, düğün törenleri çeşitli eğlencelerde zenginleştirilmek suretiyle, o günün insanının eğlence ihtiyacının karşılanmasına zemin hazırlanmıştır. Dini yönden mahzurlar taşımayan bu düğünler, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı, kendi aralarında, sözlü ve oyunlu eğlenceleri ile kadın-erkek ayrı mekânlardan fakat birlikte seyredilebilen çeşitli erkek oyunları ve yarışmaları içermekteydi. Tanzimatla birlikte İslam âlemine girmeye başlayan batı hayat tarzının etkisi ve köyden kente göçle oluşan yeni toplum yapısı insanımızı diğer sahalarda olduğu gibi, düğün eğlencelerinde de İslami havadan uzaklaştırmıştır. Yerleşik düzendeyken —ki halen köylerimiz kasabalarımız çoğunlukla böyledir— gelenekselleşmiş ve insanımızın ihtiyaçlarını karşılamış bulunan meşru düğün eğlenceleri, kentleşmenin doğurduğu örf-adet ve gelenek-görenek değişmesi ve çevrenin müspet etkisinin (sosyal denetim) kalkmasıyla yozlaşmış, gayri İslami unsurlar taşımaya başlamıştır. Düğün salonlarında veya otellerde, kadın-erkek birlikte oynama, eğlenme, dans içki, işret... gibi dinimize ve örfümüze uygun olmayan durumlar ortaya çıkınca, başta pek çok din görevlisi olmak üzere İslami kesim, buna karşı bir tepki olarak düğünleri, meşruiyyet ayırımı yapmaksızın her tür eğlenceden soyutladı. Düğünler, sadece va'z-u nasihatla veya mevlidle yapılır hale geldi. Belki bu tür düğün törenleri, yetişkinler ve yaşlıların hoşuna gidiyordu amma, yapısı ve yaşı gereği eğlenceye yatkın ve düşkün olan genç kesimi memnun etmek şöyle dursun, onları gayr-i meşru eğlenceler içeren düğün şekillerine de itiyordu. Böylece dinin toplum üzerindeki etkilerinden biri daha kalkmış oldu. Günümüzde genellikle yapılmakta olan bu tür düğünlerin her ikisi de sünnete uygun değildir. Eğlencede meşruiyyet sınırlarını aşmak suretiyle ifrata, tamamen kaldırmak suretiyle tefrite kaçan böyle düğünler yerine, Asr- ı Saadet'te olduğu gibi, dinin izin verdiği eğlenceleri içeren düğün törenleri yapılmalı ki, günümüz insanının eğlence ihtiyacı, İslâm’ın meşruiyyet zemini içinde giderilmiş olsun. Böyle törenler, bilhassa gençlerin eğlenme ihtiyacını da karşılayacağı için günümüz insanının İslami olmayan usullerle düğün yapmalarını ve meşruiyyet zemini dışında eğlence aramalarını da engelleyecektir. Diğer taraftan bu tür düğün eğlenceleri, ferdî ve sosyal bir doyum sağlamak suretiyle kişi ve toplum sağlığına da katkıda bulunacaktır. Günümüzün imkân ve şartlarını da göz önüne alarak, İslami bir düğün töreninde bulunması gereken özellikleri şöyle sıralayabiliriz: 1. İkram: Düğün sahibi gücüne göre, davetlilere ikramda bulunmalıdır. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem), en güzeli Hz. Zeyneb'le olan düğününde olmak üzere bütün evliliklerinde davetlilere ikramda bulunmuş17 ve evlenen sahabilere de böyle bir ikram yapmalarını tavsiye etmiştir.18 Velime denilen düğün yemeği âdetine ashab-ı kiram çok itina gösteriyor, ikramı olmayanlar dahi, bedenen çalışmak suretiyle, kazanıp bu ikramı yapıyorlardı. Mesela Hz. Ali, Hz. Fatıma'yla evlenirken, dağlardan topladığı izhır otunu devesiyle Medine'ye getirmiş, yahudi bir kuyumcuya satarak elde ettiği parayla ikramda bulunmuştur.19 Rasûlullah'm (sallallâhü aleyhi ve sellem), "biriniz velimeye çağrılırsa, mutlaka katılsın"20 hadisi, düğünde ikram ve yeni evlileri tebrike katılmanın önemini açıkça göstermektedir. Ebu Hüreyre'nin, “Zenginlerin çağrılıp, fakirlerin terk edildiği düğün-davet yemeği, ne kötü yemektir” 21 sözü de, günümüzdeki düğünlerin önemli bir eksiğini göstermektedir. 15 Nesâî, Nikâh, 80. 16 Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay. 17 Buharı, Nikâh 68, 69, 70. 18 Buharı, Nikâh 68. 19 Buharı, Buyu 28. 20 Buharı, Nikâh 71 Dârimi, Nikâh 23. 21 Buhârî, Nikâh, 72 (nr. 5177); Müslim, Nikâh, 16 (nr. 107); Mâlik, Nikâh, 381 (nr. 1184).
  • 6. 6 2. Eğlence: Sevinçli bir olayın kutlaması olduğu için eğlence, zaten düğünün yapısında vardır. Asr-ı Saadet'ten verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı gibi düğünler, bir taraftan insandaki eğlence ihtiyacını gidermekte, diğer taraftan da bu mutlu ve hayırlı olay sözle (def ve şarkı) bütün cemiyete duyurulmakta idi. 3. Çeşitli Yarışmalar: Yakın tarihe kadar, hatta günümüzde dahi Anadolu'daki düğünlerde çeşitli yarışlar, spor müsabakaları yapılır, bunlar da halkın eğlence ihtiyacını giderirdi. Güreş, at yarışları, cirit, koşu gibi sportif faaliyetler, belki bugünün şartlarında, bilhassa şehir şartlarında yapılamaz, fakat buna benzer daha küçük çapta ve bilhassa çocuklar ve gençler arasında benzeri yarışlar yapılabilir. Bunlardan maksat sportif bir faaliyet değil, hoşça vakit geçirmeye ve gülüşmeye vesile olmasıdır. At yarışları22 ve koşu, Asr-ı Saadete de yapılan şenliklerden idi. Hatta bizzat Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), hanımı Hz. Aişe (r. anha) ile birkaç defa yarışmış idi. 4. Halk Oyunları: Her bölgenin kendine has bir folklorik yapısı ve oyunları vardır. Bu oyunlar o bölgede yaşayan herkesin kolayca iştirak edebileceği sadelik ve yaygınlıktadır. Mesela, Anadolu'nun bazı yörelerinde yaygın olan halay, zeybek, horon, simsim, kılıç-kalkan oyunları böyledir. Düğüne gelenlerin bir kısmı aktif olarak bu oyunlara katılırken, büyük bir kısmı da seyirci olarak eğlenceye iştirak eder. Bu oyunları sadece erkekler değil, kadınlar da oynarlar. Bu oyunlar, kadın- erkek karışık değil, ayrı ayrı ve kendi aralarında oynanır. Fakat erkeklerin oyunlarını kadınlar da seyredebilir. Mescidde, Habeşliler'in mızrak-kalkan oyununu Hz. Aişe'nin seyretmesine Rasûlullah'ın (sallallâhü aleyhi ve sellem) izin vermesi de, bu cevazı göstermektedir. Ancak kadınların oyunlarını erkeklerin izlemesi caiz değildir. Bu gün artık şehirlerimizde bu tür oyunlara amatörce katılacak fazla insan kalmadı. Fakat okular da kurulan folklor grupları, kız-erkek karışık olmamak şartıyla, düğünlere çağrılmak suretiyle bu oyunlardan, düğün eğlencelerinde yararlanılabilir. 5. Çeşitli Güldürüler: İnsanın yapısında var olan mizah, insanları güldürmek, onları rahatlatmak niyetiyle yapılır ve kimseye zarar vermezse dinen caizdir. Günümüzde mîzah edebiyatı ve güldürü sanatları hayli gelişmiştir, komedi sanatçılığı diye bir meslek oluşmuştur. Bugün genellikle, müslümanlara ve dinî değerlere karşı bir silah olarak kullanılan güldürü sanatının, günümüzdeki yanlış örneklerine bakarak, caiz olmadığı kanaatine varmamak lazımdır. İslâm'a bağlı kalarak yapılacak komedi türleri içine yalan, başkasıyla alay etme gibi haram şeyler bulaştırılmadan yapılırsa dinen caiz olur. Günümüzde, bu sanatın imkânlarından yararlanılarak hem insanlar eğlendirilir, hem de onlara doğru mesajlar verilebilir. Diğer taraftan bu yolla, İslâm’a yöneltilen sataşmalar aynı silahla önlenebilir. Yeter ki müslümanlar, İslâm’ın mesajını ve bu sanatın inceliklerini iyi bilen kişileri yetiştirebilsinler. Düğün eğlencelerinde çeşitli mizahi türler, skeçler, parodiler, fıkralar, bilmeceler, pandomimler, küçük temsiller... kullanılarak törenler daha hareketli ve eğlenceli hale getirilebilir. 6. Halk Hikâyeleri: Genellikle Doğu Anadolu'daki düğünlerde Köroğlu, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin... gibi, aşk ve hamasi halk hikayeleri düğün boyunca bir kaç celsede anlatılmak suretiyle güzel bir eğlence sağlanmaktaydı. Rahatlıkla bugün de, bu hikâyeler veya benzerlerinden yararlanılabilir. 7. İslâm Tarihinden Çeşitli Anektodlar: Düğüne gelen davetlileri, camide ibadete gelmiş bir cemaat gibi görmek ve onlara sadece vaaz etmek uygun değildir. Yapılan vaazın verimli olması için insanların, onu dinlemeye hazır ve istekli olması lazımdır. Camide, sünnette, düğünde, dernekte... Her yerde vaazla karşılaşan, istese de istemese de dinlemek mecburiyetinde kalan insanların 22 Buharı, Salât 41; Ahmedb. Hanbel, Müsned, 11-11, VI, 299.
  • 7. 7 böyle bir iştiyakta olması mümkün değildir. Çünkü insanın özelliklerinden biri de, devamlı yapılan şeylerden bıkması, usanmasıdır. Biz bu gibi uygulamaları büyüklerin düğünlerinde görebilmekteyiz. Onlar güzel bir ikramla misafirlerini ağırlarlar, halay, halk oyunları ve ilahiler ile coştururlar, eğlence ve çeşitli yarışmalar ile güldürürler, önemli anektodlarla düşündürürler, kısacası nasıl bir düğün yapılacağını en güzel şekliyle bize gösterirler. Mubah eğlenceler, değişik vesilelerle yapılabilir. Sünnet merasimleri, hacdan veya uzaktan gelenleri karşılama, askeri uğurlama ve karşılama, dostlarla hoş vakit geçirme gibi sebeplerdir. Allah Resûlü'nün (sallallâhü aleyhi ve sellem) hicretle Medine'ye teşriflerindeki kadın ve çocukların def çalarak, beyitler söyleyerek karşılaması meşhurdur. Bunlardan iki mısra şöyledir: Veda tepesinden ay doğdu üzerimize, Şükür vâcip oldu bize, yaşadığımız sürece. 23 Peki, biz müslümanlar, dindar insanlar için durum nedir? Müslümanlar nasıl eğlenirler, onlar için eğlence ve tatilin anlamı nedir? Kimi insanlara göre eğlence ve tatil, müslüman hayatının sınırları dışında durması gerekir. Çünkü eğlence ve tatil, vaktin boşa harcandığı ciddiyetten uzak bir iştir ve müslümana yakışmaz. Hâlbuki müslüman için eğlence, tatil ve dinlenme, boş durmak, boşa zaman harcamak olarak düşünülemez. Aksine kulluğun bilincine varmada farklı bir durumun yaşanması olarak kabul etmek gerekir. Müslüman, eğlencesinde de, tatilinde de, dinlenmesinde de kulluğundan sıyrılamayacağının, kulluktan tatile ayrılamayacağının bilincindedir. Zaten bu dünyada sıkı sıkıya sarıldığı kulluğunun, bir anlamda onu ebedi bir eğlenceye, tatile götürdüğünü de bilmektedir. Kişinin dininin gereklerini unutacak derecede eğlenceye dalması şüphesiz uygun olmaz. Fakat eğlenirken, gezip görürken ve çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunurken de insanın dinini yaşaması mümkündür. Ciddiyet ve eğlenceyi, çalışma ve tatili bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı, destekleyicisi olarak düşünmek gerekir. Yoksa boşa harcanan, yani kişinin dünya ve ahiretine bir faydası olmayan çalışma da, tatil de aynı şeydir. Arifler şöyle diyor: “Allah için yapılmayan ve kula ahirette bir faydası dokunmayan her şey dünyadır. Bunlar namaz kılmak, Kur’an okumak, ilim yapmak gibi ahiret amelleri olsa bile!.. Çünkü Allah için kılınmayan namaz, sahibinin yüzüne çarpılır. Allah için okunmayan Kuran, kendisini okuyana lanet eder. Şöhret için okunan ilim ahirette afet olur. Allah için yapılan, kulun defterine salih amel olarak yazılan ve ahirette rahmete vesile olan her şey güzeldir, hayırlıdır. Bu şeyler para kazanmak, yemek içmek gibi dünyalık işler olsa bile!..” 24 Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in zaman zaman atış müsabakaları ve atla yarışmalar düzenlediği, dereceye girenleri ödüllendirdiği, hatta bu tür müsabakalarda “melekler de hazır bulunur” diyerek dinimizin bu tür müsabaka ve eğlenceleri uygun görüp teşvik ettiğini vurguladığı bilinmektedir. 25 Yine dinlenme, eğlenme ve mutluluk günleri olan bayramlarda Fahr-i Cihan (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, o zamanın imkanları, şartları, eğlence ve dinlenme anlayışına göre def çalıp methiyeler söyleyenlere izin verdiği, Habeşlilerin mızraklarıyla yaptıkları gösteriyi Hz. Aişe (r.anha) validemiz ile birlikte seyrettiği, “Hz. Peygamberin huzurunda böyle uygunsuz şeyler yapılır mı?” diye nameli söz söyleyenleri engellemek isteyen Hz. Ebubekir (r.a)’a onlara müdahale etmemesi için “Bu bizim bayramımız..” diye uyardığı belirtilmektedir. 26 Zaman zaman tatil ve eğlenme konusunda mütedeyyin insanlara karşı önyargılı yaklaşımlara şahit oluyoruz. Bu zihniyet mütedeyyin müslümanlara normal bir insan gibi meşru dairede eğlenmeyi, tatil yapmayı yakıştıramayan 23 Delil ve Örnekleriyle Temel Aile İlmihali, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay. 24 Allah Yolunda Yardım ve Cömertlik, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yay. s.108 25 Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî 26 Buharî, Müslim, İbni Mace
  • 8. 8 yaklaşımlardan veya onların tatile iyi gözle bakmayacağı şeklindeki kanaatlerden kaynaklanmaktadır. Böyle bir psikolojiye Kur’an-ı Kerim’de temas edilmektedir. Bazı ayetlerde Fahr-i Âlem (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in yaşantısıyla ilgili halk arasındaki önyargılara dikkat çekilir: “Derler ki: Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!”27 Bu ve benzeri ayet-i celilelerde, Fahr-i Cihan (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in bile içinde bulunduğu toplumun bir ferdi gibi yaşamasının yadırganmaması gerektiği, O’ndan tabii ihtiyaçlarını ihmal eden bir davranış biçimi beklemenin doğru olmadığı özellikle vurgulanmaktadır. Aynı şekilde Rasul-i Kibriya (sallallâhü aleyhi ve sellem), ibadetler konusunda aşırı giderek, yemek, uyku ve hatta aile düzenini bozma derecesine gelen bazı arkadaşlarını -ibadetler dahil- yaptıkları tüm işlerde ölçülü davranmaları hususunda uyarmıştır. 28 Asr-I Saadet'teki Eğlenceler Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) zamanına baktığımızda şu tür eğlencelerin icra edildiğini görürüz: A- Yarışmalar: 1. Hayvan Yarışları: Birbirinin hayatına kastedecek veya yaralayacak şekilde boğuşturulması caiz olmayan hayvanların, birbirlerine zarar vermeden yarıştırılmaları dinen caizdir. Yarış denilince akla ilk gelen hayvanlar da, insanlar için binek olarak yaratılan at, eşek, katır ve deve gibi hayvanlardır. Asr-ı Saadet'te at ve deve yarışlarının yapıldığına şahid olmaktayız: "Ok atma, at ve deve yarışı dışında ödül caiz değildir"29 hadisiyle teşvik de edilen bu yarışların mesafesi, idmansız atlar için bir mil uzunluğunda. Seniyyetü'l-vedâ ile Benî Züreyk Mescidi arası, özel olarak yarışa hazırlanmış atlar için ise, 6-7 mil uzunluğunda Hafyâ ile Seniyyetü'1-vedâ arası idi. Bir defasında Abdullah Ibni Ömer'in de katıldığı ve atından düştüğü bu yarışlar,30 bizzat Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in öncülüğüyle yapılıyor yarışı kazananlar ödüllendiriliyordu. Deve yarışları da Asr-ı Saadet'te başvurulan eğlencelerden biriydi. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in Abda isimli bir devesi vardı ki, katıldığı bütün yarışları kazanırdı. Bir gün genç bir deve (daylak) üzerinde gelen bir bedevi yarışta Abdâ'yı geçince, sahabiler buna çok üzüldü, Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem), "Yükselen her dünyevî şeyin alçalması, ilahî hikmet gereğidir."31 sözleriyle onları teskin etti. Muhtemelen bu yarışlara kadın-erkek, genç-ihtiyar, çoluk-çocuk... uygun koşullarda Herkes seyirci olarak katılıyor, yarışın heyecanını yaşayarak eğleniyor, ferahlıyordu. Yukarıda zikredilen hadislerden bazı atların yarışlara özel olarak hazırlandığını da öğrenmekteyiz. 2- Koşular: Asr-ı Saadette yapılan meşru ve mubah eğlencelerden biri de insanların kendi aralarında yaptığı koşulardır. Bir sefer esnasında, Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) hanımı Hz. Aişe (r. anha) ile geride kalmış ve ikisi koşu yapmış, yarışı Hz. Aişe (r. anha) kazanmıştı. Yıllar sonra tekrar yapılan yarışı, Hz. Aişe (r. anha) şişmanladığı için Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) kazanmış ve ona, "Bu birincilik o birinciliğe karşılıktır"32 diyerek latife yapmıştı. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in izniyle Seleme b. Ekvâ ensardan biriyle Medine'ye kadar yarışmışlardı. 27 Furkan, 7 28 Riyazü’s-Salihin 29 Tirmizî, Cihad, 22; Nesaî, Hayl, 14. 30 Buharî, Cihâd, 56-57-58; Tirmizî, Cihad, 22; Nesaî, Hayl, 12-13. 31 Buharı, Cihâd, 59; Nesaî, Hayl, 14. 32 EbuDavud, Cihad.
  • 9. 9 3- Ok Atma: Ok atma o günlerin en önemli silahlarından biri olduğu gibi, okçuluk talimleri ve yarışmaları da harbe hazırlık yanında Önemli bir eğlence vasıtasıydı. "Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz"33 "Müslüman bir adamın, yayı ile ok atması, atını eğitmesi ve hanımı ile eğlenmesi dışındaki bütün eğlenceleri batıldır. Bunlar ise batıl değil, haktır" 34 hadisleri ok atma ve at eğitmenin sıradan bir eğlence olmayıp, kişiye sevap da getiren bir eğlence olduğunu göstermektedir. Bu hadisten, bu üç eğlencenin dışındakilerin caiz olmadığı hükmü de çıkarılamaz. Hadiste geçen bâtıl kelimesi, sevap getiren bir şey değil anlamındadır. B- Yüzmek Yüzmek suretiyle spor yapmak ve eğlenmek mubahtır. Yukarıdaki hadiste de geçtiği gibi çocuklara öğretilmesi tavsiye edilen şeylerden biri de yüzmedir. C- Çeşitli Harp Oyunları Habeşlilerin Mescid-i Nebevi'de yaptıkları mızrak oyunları kadın-erkek pek-çok kimse tarafından seyredilmiştir. Bu eğlenceler de caizdir. D- Güreşmek ve Güreş Seyretmek Çok eski bir spor olan güreş de Asr-ı Saadet'te meşru eğlencelerden biri idi. Hatta bir defasında bizzat Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) de güreşmişti. Rükâne isminde meşhur bir güreşçi vardı. Bir gün Bathâ'da Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)'le karşılaşan Rukâne O'na (sallallâhü aleyhi ve sellem) güreşme teklifinde bulunmuş, yapılan güreşi Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) kazanmış ve Ödül olan koyunu almıştı. Rükâne kendisine çok güvendiği için tekrar tekrar güreşmek istemiş, fakat her defasında yenilmişti. Netice olarak Rukâne, "Ya Muhammed, şimdiye kadar hiçbir kimse beni yenemedi, beni yenen sen değilsin (sahip olduğun manevi güçtür’’ dedi ve müslüman oldu. Hz. Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) de koyunları kendisine iade etti. Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, mütedeyyin kişilerin hep ibadetle meşgul olması, eğlenme ve tatil gibi şeylere zaman ayırmaması gerektiği şeklindeki yanlış anlayışın düzeltilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Eğlence ve tatili belli kalıplara sıkıştırıp, bu kalıpların değişmez ölçülermiş gibi algılanması doğru değildir. Herkesin kendi hayat tarzı ve yaşantısı ile yakından ilgili bir eğlence ve tatil yapma biçimi vardır. Müslümanların da, hayatın yorucu, yoğun atmosferinden biraz olsun kurtulup kendilerine gelmeleri için meşru sınırlar içinde yani müberra dinimizin emir ve yasaklarını hassasiyetle gözeterek dinlenmeye, eğlenmeye hakları vardır. 35 Allah Teâlâ sadatların himmet ve bereketiyle, düğün ve derneğimizi, eğlence ve neşemizi, kısacası her halimizi kendi rızasına çevirsin inşallah. Âmin. 33 Tayalisi,Sünen, 2096. 34 Tirmizî, Fedalu'l-Cihâd, 11. 35 Tatil ve Eğlence Anlayışımız, Mübarek Erol, Semerkand Dergisi, 92. Sayı