8-9 Aralık 2011 AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi Değerlendirmesi
1. T.C.
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
8-9 Aralık 2011 AB Hükümet ve Devlet Başkanları
Zirvesi Değerlendirmesi
Hazırlayan:
080353072
Gamze GEMİCİ
Danışman:
Doç. Dr. Haluk ÖZDEMİR
KIRIKKALE
2011
- 1 -
2. 8-9 Aralık 2011 AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi
8-9 Aralık 2011’de yeni bir AB Zirvesi gerçekleştirildi. Şuan AB, tarihinin en
büyük krizlerinden birini yaşamaktadır, keza 8-9 Aralık 2011 tarihinde yapılan
AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi’nin asıl gündemini kriz oluşturmuştur.
AB liderleri, birlik tarihinin en ağır krizini görüşmek üzere toplandı. Liderler,
borç krizindeki ülkelere nasıl yardım edileceğini ve ortak para birimi Euro’nun
hangi önlemlerle kurtarılacağını tartışmışlardır. Zirveye katılan AB üyesi
ülkelerin temsilcileri, bu krizi atlatabilmek için, eğer uygun adımlarla hareket
ederlerse orta ya da uzun vadede bu sorunun üstesinden gelebileceklerine
inanıyorlardı. Büyümeyi ve istihdamı artırmak için yapılması gerekenler öncelik
sırasına konuldu. Enerji verimliliği, buna bağlı olarak nükleer güvenlik ve nükleer
güvenliğin de artırılması konusunda enerji politikalarının daha da geliştirilmesi
gerektiği konuşuldu. Aynı zamanda AB’ye üyelik sürecine Türkiye ile başlayan
Hırvatistan, tüm fasıllarda müzakereleri tamamlayarak katılım antlaşmasını
imzaladı. 2013 yılında birlik üyesi olması planlanan Hırvatistan’ın üyeliğini AB
memnuniyetle karşıladı. Sırbistan ve Karadağ ile ilgili olarakta AB’nin genişleme
süreci hakkında bilgi verildi. Bir ayrıntıya da yer verecek olursak liderlerin
üstünde bir karamsarlık vardı. Oluşan kaos ortamından tedirgindiler. Zirveden
önce Marsilya’da konuşan Sarkozy, Avrupa’ya hiçbir zaman olmadığı kadar
ihtiyacı olduğunu ancak Avrupa’nın da hiçbir zaman şimdiki kadar tehlike altında
olmadığını söyledi ve AB’nin parçalanma riskinin ciddiliğinden bahsetti.
Zirvede ‘‘iktisat politikaları, enerji, genişleme ve diğer konular’’ başlıkları ile
geniş bir sonuç bildirgesi ortaya çıktı. İktisat politikaları çerçevesinde Avrupa’yı
kalkındırabilmek için devam eden çabaları, kötüleşen ekonomik durumu göz
önünde bulundurarak tartıştılar. Kısa vadede sorunların çözülebilmesi için yapısal
reformlar yapılmalıdır ve güven artırılmalıdır.
Büyümenin gerçekleşmesi için öncelik verilmesi gereken belli başlı alanlar
vardır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki AB entegrasyonunu tamamlamaya
- 2 -
3. çalıştığı zamanlarda, tek pazarı yaratmak önemli amaçları arasındaydı. 2000li
yıllarda da aynı amaçlar hâkim. Görüldüğü üzere zirvede tek piyasa kanunu,
dijital tek pazar, kobiler ve mikro işletmelere yönelik düzenlemelere yer verildi.
Komisyon tarafından sunulan önerilerde kobilerin yükünü azaltmak için bir rapor
yayınlandı. 2012 yılındaki yıllık büyüme araştırması da belli bir temele oturtuldu.
Üye devletler bu yapılan pakt için gerekli olan ulusal çabaları kabul etti. Aynı
zamanda devlet ve hükümet başkanları büyüme için en iyi uygulamaları kabul etti.
Yapısal reformlar güçlü bir şekilde devam etmeliydi. Hedeflenen önlemler için
öncelikle genç işsizler ele alınmalıdır. İşgücü piyasasına yeni giren kişiler için
istihdam ve iş fırsatlarını teşvik etmek için katkıda bulunmak gerekir. Aynı
zamanda Maliye Bakanları, katılan üye devletlerin hükümet başkanları vergi
politikası konularında koordinasyonu sağlamış ve ilerleme raporları
memnuniyetle karşılanmıştır. Vergi politikası, ekonomi politikaları arasında
koordinasyon nasıl sağlanmalıdır? Bu durum büyümeye nasıl katkı yapar? Bu
konuda Maliye Bakanları ve komisyon 2012’de ilerleme hakkında bilgi
verecektir.
Enerji konusunda ise birtakım konulara değinilmiştir. 2014 yılına kadar enerji
verimliliğinin artırılması, alt yapının geliştirilmesi bağlamında Avrupa konseyi,
orta doğu ve kuzey güney noktalarındaki görüşmelerde memnunluk esastır.
Öncelikle üye devletler tarafından kararlaştırılan tarihler zamanında ve hızlı
uygulanmalıdır. Enerji güvenliği, enerji verimliliği konularındaki varılan
anlaşmalar konu edinilmiştir. Yapılan antlaşmaların AB İç Pazar Mevzuatı ile
uyumlu olduğuna dikkat edilmelidir. Aynı zamanda AB, nükleer güç
santrallerinin güvenliği konusundaki çerçeve daha da geliştirilmelidir. Bir diğer
önemli nokta nükleer güvenlik konusu, harcanan yakıt ve radyoaktif atıkların
güvenli yönetimi ile ilgili direktiflerdir, bunların tam ve zamanında uygulanması
gerekir. Bu konuyla ilgili 2012 Haziranında bir inceleme verilebilir. Tüm AB
ülkeleri uluslar arası nükleer güvenliği geliştirmek için yoğun çaba harcamalıdır.
Sonuç bildirgesinin diğer önemli bir başlığı da genişlemedir. Genişleme ve
derinleşme AB entegrasyon sürecindeki önemli bir aşamadır. Genişleme, coğrafi
- 3 -
4. sınırlarla ilgilidir. Üye ülkelerin sayıları belli koşullar altında arttırılır. AB
genişlemeyi gerçekleştirirken kültürel dokusunu göz önünde bulundurur. AB
Devlet ve Hükümet Başkanlarının 3 Ekim 2005 tarihindeki zirvesinde Türkiye ve
Hırvatistan ile üyelik müzakerelerine başlanması kararı alınmıştır. Türkiye’nin
müzakere süreci Kıbrıs Sorunu nedeniyle sekteye uğrarken, Hırvatistan ise
müzakerelerini geçen yıl tamamlamıştır. Katılım antlaşmasını imzalayan
Hırvatistan’ın 2013 yılında üye olması bekleniyor. Hırvatistan’ın da üye olması
ile AB üye sayısı 28’e çıkacaktır. Aynı zamanda Avrupa Konseyi Başkanı
Herman Van Rompuy Brüksel’deki imza töreninde Hırvatistan açısından tarihi bir
gün yaşandığını belirterek ‘‘Avrupa Ailesine hoş geldiniz’’ dedi. Ve üyelik
perspektifinin ülkeye güvenliği refahı getirdiğini de belirtti. Hırvatistan aynı
zamanda yargı sistemini iyileştirmeli, yolsuzluklar ve organize suçlara daha etkin
mücadele etmelidir.
Karadağ ile ilgili masaya yatırılan konularda komisyon bir değerlendirme
yaptı ve Karadağ’ın son derece tatmin edici gelişmeler gösterdiğini söylediler.
Özellikle hukuk, insan hakları, yolsuzlukla mücadele konularında çok büyük
ilerlemeler kaydetti. 2012’deki komisyon Karadağ’ın AB uyum kurallarını
uygulamada kaydettiği ilerlemeyi inceleyecek ve müzakerelerin başlaması için
2012’nin ilk yarısında bir rapor sunulacaktır. Komisyon bu bağlamda belirtilen
konularda Karadağ ile müktesebat sürecini başlatacaktır.
Zirve, toplantısında Sırbistan’ı da konu edindi ve bazı değerlendirmelerde
bulundu. Acaba Sırbistan Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak resmen kabul
edilecek mi? AB bu konuda ikiye bölünmüş durumdaydı.
Değerlendirmeye bakacak olursak; Sırbistan, Avrupa Konseyi tarafından
belirlenen siyasal kriterleri ve ortaklık süreci gereksinimlerini yerine getirmeye
yönelik çalışmalarında önemli bir ilerleme gösterdi. Belgrad - Priştine diyalogu
yeniden sağlandı. Avrupa Konseyi Sırbistan’ı incelemeye devam edecek fakat
Sırbistan da güven verici hareketlerde bulunmalıdır. Komisyon onayı
gerçekleşirse, Şubat 2012’de adaylık statüsü verilebilir.
AB’nin Sırbistan konusunda ikiye bölünme durumuna baktığımızda; Kosova’nın
- 4 -
5. kuzeyindeki sınır sorunu Sırpları ikiye böldü. Kosova ve Sırbistan temsilcileri
AB’nin önerdiği çözüm önerisini kabul etti ve sınırdaki geçiş noktalarının
EULEX temsilcileriyle birlikte her iki ülkenin ortak denetimi altına alınması
konusunda anlaşmaya vardı. Kosova’nın kuzeyindeki sınır sorunu Sırbistan’ın AB
üyeliği hedefine büyük bir engel oluşturuyor. Zirvede birçok AB üyesi Sırbistan’a
adaylık statüsü verilmesi taraftarı iken Almanya sınır sorunu halledilmeden onay
vermeyeceğini bir kez daha yineledi.
Zirvedeki önemli diğer alt başlıklarda Bulgaristan, İran ve Romanya ülkeleri
yer alıyordu. Aynı zamanda Türkiye’nin müzakere sürecinde yaşanan sorunlarda
vardı. Türkiye’yi ele aldığımızda T.C. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci
Egemen Bağış bu konudaki görüşlerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'nin
geleceğini ipotek altına alan yaklaşımını, her AB Zirvesinde olduğu gibi, bu
zirvede de ortaya koymasını, hem Türkiye hem de AB adına büyük bir hayal
kırıklığı olduğu dile getirmiştir. ‘‘Bu çerçevede özellikle zirve sonuçlarının 14.
paragrafında yer alan Türkiye'nin açıklama ve sözde "tehditler’’inden ciddi kaygı
duyulduğu ifadesi ve Konsey Dönem Başkanlığı’nın rolüne tam anlamıyla saygı
gösterilmesi yönünde ülkemize çağrıda bulunulmuş olması tarafımızdan kabul
edilemez. Avrupa Birliği'nin, anlamsız bir dayanışma ruhu içinde, Kıbrıs
meselesinde artık "yavuz hırsız"a destek çıkmaktan vazgeçerek, yapıcı ve objektif
bir yaklaşımla BM Genel Sekreteri'nin soruna çözüm gayretlerine destek olmaya
çalışmasını beklerdik’’ demiştir.1 Bu açıklama Avrupa Konseyi tarafından ciddi
bir endişeyle karşılanmıştır.
Bulgaristan ve Romanya için ise Schengen üyeliği için tüm yasal koşullar
yerine getirildiğinde Mart 2012 de bu konuya geri dönüleceği ifade edilmiştir.
Avrupa Konseyi, İran nükleer programından duyduğu endişeyi dile getirmiştir.
Bu konuda konsey alınan önlemlerin kapsamının genişletilmesini, İran’a karşı ek
önlemler alınmasını istiyor. Bu sayede konsey bir daha ki oturumda bu konuyu ele
alabilir. İran nükleer sorunu diplomatik yollarla çözülmeye çalışılacaktır. Avrupa
1 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=47045&l=1
- 5 -
6. Konseyi Viyana Sözleşmesi adı altında, İran Hükümetini uluslar arası
sorumluklarını yerine getirmedeki başarısızlığından dolayı kınamıştır.
Askeri güç kullanmak Avrupa Konseyi tarafından kaygıya yol açar, bu
bağlamda Suriye’yi görüyoruz. Suriye halkına yapılan şiddeti resmen kınadılar.
Aynı zamanda Avrupa konseyi uluslar arası Afganistan Konferansının
sonuçlarını da memnuniyetle karşıladı. Avrupa Konseyi bu dönemde yürütülen
yoğun çalışmaları memnuniyetle karşılıyor. Haziran 2012’de işbirliği
sağlamlaşacak ve müzakerelerin son aşaması için temel oluşturacaktı. Mali
çerçeve 2012 ile kabul edilecek.
8-9 Aralıkta gerçekleşen bu zirve uluslararası politika açısından önemlidir.
Yapılan zirve bir kriz niteliği taşıyordu. Euro bölgesindeki borç krizi ile ilgili
uzlaşma bir türlü sağlanamadı. Euro’yu kurtarmaya yönelik alınan kararları önce
İngiltere veto ediyor ardından da Çek Cumhuriyeti bu plana katılmayacağını
söylüyor. Acaba bu kadar çelişkiler ışığında İngiltere AB’den ayrılır mı?
Ayrılamaz çünkü ulusal çıkarları açısından AB onun için hayati önemdedir.
Ekonomisi için ortak pazara ihtiyacı vardır.
8-9 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen AB Zirvesi’nden sonra Euro
Bölgesi’nin istikrarını güçlendirmek için köklü önlemler alınacağa benziyor.
Liderler mali sıkıştırma programı uygulama kararı alıyorlar. Aslında oluşan bu
borç krizi sürpriz bir durum değildir. Bu konuda ciddi tehditler yayımlanan
raporlarda görülmüştür. Krizin patlak vermesinde AB Liderlerinin bir uzlaşı
sağlamamaları ve kendi başlarının çarelerine bakmalarının da etkisi olmuştur. AB
Liderleri bu borç krizinin çözüm yolunun daha fazla bütünleşme ile olacağını
düşünüyorlar bir bakıma.
Kısaca AB entegrasyon süreci üzerine kurulmuş supranasyonel bir kurumdur
ve onun bu politikası devam etmektedir. AB problemle karşılaşmadan önlem alma
yoluna gidilmeyecek kadar hassas bir birliktir, keza bunu tarihine bakarak da
- 6 -
7. görebiliriz.
AB’nin şuan ki karşılaştığı kriz diğerlerinden farklıdır. Görüldüğü üzere geç
kalınmıştır. AB’nin çatırdaması ise Türkiye’yi başta ekonomik olarak sıkıntıya
düşürür çünkü ticaretimizin büyük bir kısmı AB ile gerçekleşmektedir. Aslına
bakarsak AB, bu krizden bir fayda da sağladı. O da şu ki IMF gibi bir kurtarma
fonu kurdular. Mali disiplin politikası ortaya çıktı, bu sayede Euro’yu zayıflatıcı
tutum içine girenler doğrudan yaptırıma maruz kalacaktır.
Bu süreç ne kadar sancılı da olsa; AB batmaz, sadece entegrasyonu ertelenir.
- 7 -