Fransız edebiyatının önde gelen şairlerinden ve trajedi yazarlarından olan Racine’nin “Bajazet ” adlı bu eserinde Osmanlı sarayında ki iktidar ve gönül ilişkilerini konu alıp ve Osmanlı devletinin çok farklı yönlerini gözler önüne sermeye çalıştım.
1. Bayazıt - Jean Racine
Aşk, entrika, iktidar mücadelesi – Osmanlının
Bilinmeyen Yüzleri
Fransız edebiyatının önde gelen şairlerinden ve trajedi yazarlarından olan Racine’nin
“Bajazet ” adlı bu eserinde Osmanlı sarayında ki iktidar ve gönül ilişkilerini konu alıp ve
Osmanlı devletinin çok farklı yönlerini gözler önüne sermeye çalıştım.
Kahramanlar
ATALİDE: osmanoğulları soyundan. Aşık. Roksan ile bayazıt arasında aracı. Roksanın aşkı
yerine kendi aşkını yazaşar Bayazt ile. İntihar eder. İçeriksiz, basit bir intihar.
ACOMAT(AHMET): Sadrazam. Mevki hırsı var. Sultan’a kırgın. Gözde olmak için Bayazıt’ı
tahta çıkarmak ister.
OSMİN(OSMAN): Sadrazamın sırdaşı
ZATİME: Roksan’ın cariyesi.
ZAİRE: Atalide’nin cariyesi.
BAYAZIT
5.Perde, 12. Sahne
Atalide, Zaïre
Atalide
Enfin, c’en est donc fait ; et par mes artifices,
Mes injustes soupçons, mes funestes caprices,
Je suis donc arrivée au douloureux moment
Où je vois par mon crime expirer mon amant !
N’était−ce pas assez, cruelle destinée,
Qu’à lui survivre, hélas ! je fusse condamnée ?
Et fallait−il encor que pour comble d’horreurs,
Je ne puisse imputer sa mort qu’à mes fureurs ?
Oui, c’est moi, cher amant, qui t’arrache la vie :
Roxane ou le sultan ne te l’ont point ravie ;
Moi seule, j’ai tissu le lien malheureux
Dont tu viens d’éprouver les détestables noeuds.
Et je puis, sans mourir, en souffrir la pensée,
Moi qui n’ai pu tantôt, de ta mort menacée,
Retenir mes esprits prompts à m’abandonner ?
Ah ! n’ai−je eu de l’amour que pour t’assassiner ?
Mais c’en est trop : il faut, par un prompt sacrifice,
Que ma fidèle main te venge et me punisse.
Vous, de qui j’ai troublé la gloire et le repos,
2. Héros, qui deviez tous revivre en ce héros,
Toi, mère malheureuse, et qui dès notre enfance
Me confias son coeur dans une autre espérance, Infortuné vizir, amis désespérés,
Roxane, venez tous, contre moi conjurés,
Tourmenter à la fois une amante éperdue,
Et prenez la vengeance enfin qui vous est due.
(Elle se tue)
Zaïre
Ah ! Madame ! … Elle expire. O ciel ! en ce malheur
Que ne puis−je avec elle expirer de douleur !
Aşk, entrika, iktidar mücadelesi kıskacındaki Osmanlı
Ele aldığım bu parça 1672 yılında 17.Yüzyıl klasik dönem yazarlarından Racine
tarafından yazılan “ Bayazıt” isimli eserin 5.kısmının son sahnesidir. 17.yüzyılın en büyük
yazarlarından biri olan Racine, bu eserini Klasisizm döneminde yazmıştır. Filozofik ve edebi
bir akım olan Klasisizm dönemi kurallar ve yasalarca belirlenmiş mutlak otoritenin ( otoriter
rejim ) hâkim olduğu bir dönemdir. Bu çağ aynı zamanda akıl çağıdır. O dönemde ne gelirse
gelsin, her şeyin Tanrı’dan olduğuna inanılan ve dogmaların var olduğu bir anlayış vardı.
Klasisizm, konularını eski Yunan ve Roma mitolojisinden almıştır. Özellikle Yunan ve Latin
edebiyatında görülen konuların tekrar işlendiği bu akım, insanın fiziğiyle, çevresiyle değil
ruhsal özellikleri ve asil duygularının dengelendiği bir anlayıştır. Port-Royal manastırında
insan özgürlüğünü yadsıyan bir öğreti olan “Jansenizm” ile tanışmıştır. İnsanın özgür
olduğunu ve yaptıklarının sorumluluğunu aldığı düşünen “Jesuite” anlayışının aksine, insanın
hiçbir şekilde Tanrı’nın lütfünü alamayacaklarını düşünüp yine Tanrı’nın belirlediği kadere
mahkûm olan “Jansenist” anlayışını benimsemiştir. Jansenizm’e göre insan günahlarla yüklü
bir yaratıktır ancak Tanrı bağışıyla kurtulabileceğine inanılan kaderci, özgür iradeyi dışlayan
bir yaklaşımdır.
Racine’nin Bayazıt Tragedyası, görkemli olduğu kadar siyasal ve askeri olarak güçlü bir
imparatorluk olan Osmanlı Devleti sarayındaki iktidar ve güç ilişkilerini konu almasının yanı
sıra saray içindeki kişilerin ölümcül sonlarına ulaşıncaya dek esiri olmaktan kurtulamadıkları
aşk ve entrika olaylarını konu alıyor.
Racine’nin 5 sahneden oluşan “Bayazıt” eseri konusunun içeriği bakımından diğer
eserlerinden ayrılır. Bu eser Yunan mitolojisinden bahsetmeyip konusunu yakın çağdan
almıştır ( Osmanlı İmparatorluğu ). Son sahnenin son perdesini ele aldığımız bu 12.kısım
Bayazıt ‘ın Atiye için yazdığı mektubu Roxane’nin bulması sonucu Atiye’nin kendisini
öldürerek trajik bir sonlandığı bir bölümdür. “Atiye’nin Savunması” olarak adlandırdığımız bu
son sahneyi iki bölüme ayrılmıştır. “Enfin, c’en est donc fait” cümlesiyle başlayan ve “Moi,
seule, j’ai tissu le lien malhereux” cümlesine kadar olan ilk kısım “Atiye’nin pişmanlığı” konu
almaktadır. “İkiyüzlü oyunlarım, haksız kıskançlığım, uğursuz nazım – Par mes artificies, Mes
injustes soupçons, mes funestes caprices ” sözleriyle pişmanlığını vurgulamaktadır. “ Olan
oldu işte – Enfin, c’en est donc fait” sözü pişman olsa da yapacak bir şeyi olmadığının,
çaresizliğinin göstergesidir. Sevdiğinin ölümünden kendisini suçlu buluyor. “Sevdiğim – mon
amant “ kelimesi samimi aşkın belirtisi. Bu pişmanlığı dile getirirken Atiye ve sevdiği Bayazıt
Racine’nin gerçek kahramanlarıdır. Sıra dışı olaylar ve kişiler seçen Corneille’in tersine ele
3. alınan bu karakterler Osmanlı İmparatorluğunun gerçek kişileridir. Racine bu karakterleri
seyirciye tüm çıpkalığıyla sunuyor. “ İkiyüzlü oyunlarım – mes artifices” kelimesi Atiye’nin
ikiyüzlülüğünü kabul edişi ve bunu dile getirişidir. Bayazıt’ın ölümünü anlatırken üzüntüsünü
basit bir dille ifade etmek yerine “ acılı gün- douloureux moment” ifadesini kullanıyor. Ölüm
kelimesini kullanmıyor, bu da zarif bir dil. Aynı zamanda soylu insanların kullandığı asil bir
dildir. “ Yetmedimi acımasız kader – N’était-ce pas assez cruelle destinée” diye seslenişi,
haykırışı kadere boyun eğişinin getirdiği derin üzüntüyü gösteriyor. “ Birde onun ardından sağ
kalmam mı gerekiyor? “ . Kaderin kendisine yönelttiği bu soru repliği pişmanlığını,
çaresizliğini en derinden yaşadığını vurguluyor. Bu soru, lirik bir dil kullanılarak trajedinin
gelişimini devam ettiriyor.” Dik başlılığımla ben yol açtım ölümüne dersem, sana yine mi
yetmez? “. Bu soru replikleriyle büyük bir beceriksizlik, yoğun duygu karmaşası ve hafif sitem
duygusunun kızgınlığa dönüşümü hissediliyor. “Dik başlılığımla ben yol açtım ” cümlesi
samimiyetinin en güzel dile getirilişi. Bir nevi mahkûm olduğu, ikiyüzlülüğünün bıkmışlığının
göstergesidir. Burada, yaptıklarının acımasızlığına rağmen pişmanlığıyla yaralı bir kadın
görülüyor. “ Evet, sevdiğim – Oui, c’est moi, cher amant “ sözüyle sahiplik duygusunu
vurguluyor. Parça içinde geçen Roxane ve Sultan Ahmet evrensel karakterlerdir. Bu iki
karakter toplumda gerçekte yer alması sebebiyle “ la principe de vraisemblance – gerçeğe
benzerlik” ilkesinin bir parçasıdır. “. “ Ne Roxane ne Sultan Ahmet – Roxane ou le sultan “
cümlesi Atiye’nin kibirli oluşunun en güzel örneği ( une femme orgueilleuse ).
“Moi seule, j’ai tissu le lien malhereux” mısrasıyla başlayıp Zehra’nın haykırışına kadar olan
ikinci kısımda Atiye’nin kadere boyun eğişi ve sonunda kendini öldürmesi
anlatılıyor. “İlmiklerinde takıldığın uğursız ağ-Moi seule, j’ai tissu le lien malhereux dont tu
viens d’éprouver les détestables noeuds” sözü kaderine boyun eğişinin ilk
göstergesi. Corneille eserlerinde ironik ve son derece seçkin bir dil kullanırken, bunu
yapmasını trajedilerini mutlu son ile bitirmesine ve kaderlerini Tanrı’ya bağlamamasına
yorabiliriz. Kaderci bir yaklaşım belirleyen Racine’de ise kadere ve onun karşısında ki boyun
eğmeyen karakterler için kullandığı dili ayırt edebiliriz. Atiye zayıf ve nefsinin kurbanı olan bir
karakterdir ( Âdem ile Hava gibi ). “Aklımı yitiriken, soluğum tıkanmadan – Et je puis, sans
mourir, en souffrir la pensée” iç savaşının belirtisidir. “İliklerinde tıkandığım uğursuz ağ-dont
tu viens d’éprouver les détestables noeuds” sözü kader döngüsünden çıkamayışının
dramatik açısıdır. Racine, tiyatrosunda seyircide acıma duygusunu hareket ettirmeyi,
insanların tutkularının kurbanı olduğu gerçeğini belirterek kişilerin zaafını göstermeyi
amaçlar. “Öldürmek için mi sevdim seni ?- Ah! N’ai-je eu de l’amour que pour t’assassiner ?”
soru cümlesi zayıflığının trajedisi olup “Ah! “ hitabı onun acısının ve pişmanlığının
dillendirilmesidir. Atiye, kızgın aşkın kıskançlığa dönüştürdüğü ve insanı kör ve ölümcül
tutkunun kurbanı ettiği bir karakter olarak önümüze çıkıyor. Racine’nin Jansenist
düşüncesinde, insanın büyüklüğünü ve gücünü göstermekten ziyade, asıl onun zayıflığını
( faiblesse ) acı sonla da olsa göstermek yer alır. “ Yeter artık yetti – Mais c’en est trop
“ cümlesinde aynı kelimeyi (Mais c’en est trop) tekrarlayarak hıncını ( le ressentiment )
vurguluyor. Kaderine boyun eğişinin, dayanacak gücünün kalmayışının yani zayıflığının
kanıtı. Zayıflığı belirtmek Jansenist anlayışının kötümserlik duygusuyla ilgilidir. “ Kendimi
cezalandırıp, almalıyım öcümü- Que ma fidele main te venge et me punisse”
cümlesindeki “Öç-Venge” kelimesi kadere karşı koyma anlamına gelse de boyun eğiştir
aslında. Boyun eğişini kendini cezalandırmakta buluyor. “il faut, par
unprompt” cümlesindeki “hiç duraksamadan, derhal” kelimesi ne yaparsa yapsın kaderin
önüne geçemeyeceğinin vurgusu. “Ey, adları bu kahramanla anılacakken-Vous, de qui j’ai
troublé la gloire”sözcüğündeki “Ey-Vous” sözü yine kadere haykırış ve trajedinin yükselişi
4. olarak önümüze çıkıyor. “ Sen Roxane-Roxanne, venez tous, Ah, daha çocuk yaşımızda, ne
umutlarla oğlunun gönlünü bana bağışlayan ana-Toi, mère malheureuse, et qui dès nos
enfance…” gibi hitaplarda seslenilen kişiler kendisini karşısında suçlu hissettiği insanlardır.
Tüm bu insanları tasvir ederken basit bir dil kullanmak yerine soylu bir dil kullanıyor. “Hepiniz
saf tutun karşımda. Gelin, şu çılgın sevdalıya çullanın… öcü alın-Et prenez la vengeance
enfin qui est dur” dizesiyle seyircide büyük bir hayranlık uyandırıyor. Hatalarını telafi etmesi
ve kalbini yine Bayazıt uğruna adaması onurlu bir davranış olarak gözüküyor. Alexandrin
hece ölçüsünün kullanıldığı bu dizelerde haykırışının tüm iniş çıkışlarını hissetmek
mümkündür. “ Kendini öldürür-Elle se tue “ cümlesiyle, Atiye’nin kendisini öldürmesinin
nedeninin duygularının kurbanı olduğunun yani tutkuların en basiti olan aşkın kurbanı
olduğunu anlıyoruz. Atiye’nin aşkı tutkuya dönüştüğü için öfke ve kıskançlığa yol açan trajik
bir son ile bitiyor. Çocuklukta başlayan masum bir aşk ( daha çocukluğumuzdan-dès notre
enfance ) borçlandığı bir tutku haline geliyor.
Tutku-Duygu tiyatrosu olan Racine’nin bu eseri karakterlerin tutku, kıskançlık duygularını
olduğu gibi yani tüm çıplaklığı ( insan doğasının çıplaklığı ) seyirciye sunuyor. Jansenist
anlayışta yer alan Tanrı’nın cezalandırıcı tek etken olduğu gerçeği sebebiyle Atiye kendini
arındırmak için Tanrı’yı seçen bir karakter olarak gözler önüne seriliyor. Bu eser, insan
kalbinden geçen tüm duyguların tasvirini asil, akıcı ve basit bir dille sunuyor. Racine’nim tüm
bu dili kullanışı, klasik düşüncenin mükemmel bir göstergesidir. Bu açıdan bakıldığında, bu
sanat kendi çağının yansımasının müthiş bir uyumudur.
Dursun AKYÜZ