1. Bu Nasıl Ayrılık
bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda
gözlerin kal diyor, dudakların git.
bakışın anahtar, ellerin kilit,
gözlerin aç diyor, dudakların git.
ayrılık dönüşü olmayan bir nehir
yalnızlık bomboş bir şehir.
kaç sevda kül oldu böyle kimbilir,
gözlerin kal diyor, dudakların git.
gidersem bir daha dönmeyeceğim,
kalırsam kalbime yenileceğim.
çözemedim seni delireceğim.
gözlerin kal diyor, dudakların git.
duvardan insin mi resimlerimiz,
yabancı olsun mu isimlerimiz.
ya deli dolu günlerimiz,
anılar kal diyor, dudakların git.
bu roman da biter belki birazdan,
ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan.
ağlıyor besteler yine hicazdan,
şarkılar kal diyor, dudakların git...
Ahmet Selçuk İlkan
Beni Anneme Götürün
Dudaklarımda yaşayamadığım
Çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!
Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım
Annemin ellerini arıyor avuçlarım
Beni anneme götürün
Ağlamak istiyorum dizlerinde
Beni anneme götürün
Anlarsa beni bir o anlar
2. BENİ ANNEME GÖTÜRÜN
Vazgeçtim bütün saltanatından,
Sevdalarından köhne dünyanın
Ne dostta vefa
Ne aşkta huzur
Her gün bir kahpelik
Kalbimden vurur!
Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda
Önümde dağ gibi bir yalnızlık
İçimde yıllanmış yorgunluklar
Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım
Çayımın ilk yudumunda o
Sigaramın son nefesinde o
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün!
Ahmet Selçuk İlkan
BENİ UNUTAMAZSIN
Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın
Denizin durgunluğu, gözlerimi
Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir-iki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin...
Ahmet Selçuk İlkan
3. UYKUSUZ
Saatler sabahı çalıyor yine
Bir gece lambası bir ben uykusuz
Kulağım hep senin ayak sesinde
Bir şu kaldırımlar bir ben uykusuz
Yaralı yüreğim her an pusuda
Şafakla dönersin hani olur ya
Şimdi bütün şehir derin uykuda
Bir şu yaralı gözler bir ben uykusuz
Bir tek o şahitti son akşamında
Yeniden yanarım her yanışında
Ben gibi kimsesiz köşe başında
Bir sokak lambası bir ben uykusuz
Nöbetteyim sokaklarda
Gözlerim hep şafaklarda
Sense benden uzaklarda
Bir gece bekçisi bir ben uykusuz...
Ahmet Selçuk İlkan
OF ULAN OF
Kaşlarında kalem
Dudağında salem
Sosyetik olmuş haspam
Of ulan of!
Ahmed'in de bir Leyla'sı var
Kibar Leyla'sı
Tango Leyla'sı
Haspam aklı sıra
Yıldızlar kadar uzak benden
Varsın uzak olsun
Komşu kızı o
Onun sosyetesi varsa
Agop'un meyhanesi de bizim için
Of ulan of!
Yaşken eğmediler beni
Kibar konuşmasını
Dans etmesini öğretmediler bana
4. Bir 'selamın aleyküm' demesini bilirim gelince
Bir de 'eyvallah' demesini giderken
Selam verdik 'bonjur' dedi
Göz kırptık 'yes' dedi
Kes dedim kes
Ulan ne anlarım ben bu lisandan
Bir sosyete
Bir kibarlık tutturmuş gidiyor
Gidiyor ama nereye
Bıçağın ağzı gibi inceldi sabrım
Dinamit gibiyim
Ha şimdi patlayacağım
Ha birazdan
Ulan ağaçkakan mısın nesin be
Delik deşik ettin tutkularımı
Kafamı bozma kız kafamı bozma
Alırım aşağı façanı
Of ulan Of
Ulan beyefendiler
Ulan sosyetik züppeler
Anam avradım olsun
Topunuzu bir şişe rakıya değişirsem eğer
Hey Agop
Ne oldu bizim çilingir sofrası
Gönder dedik yarım
Leyla partilerde
Biz meyhanelerde kafayı bulalım
Ha eskilerden bir şarkı çal amanı bol olsun
Of ulan of
Kavanoz dipli dünya of
Sen yok musun...
Ahmet Selçuk İlkan