SlideShare a Scribd company logo
1 of 7
Download to read offline
Sayfa | 1
Genç Adam dergisinin Muhammed Emin Yıldırım
hocamızla yapmış oldugu Fetih konulu roportaj.
Enes BELADA
Genç Adam’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz.
Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İnsanın kendinden bahsetmesi zordur. O yüzden hayatımı üçüncü bir şahıs
olarak anlatacağım. M. Emin Yıldırım 1973 Erzurum doğumlu. Ortaokuldan
sonra medrese tahsiline başladı. 89 gibi İstanbul’a geldi. 99’da Mısır’a İslâmî
ilimler ve Arapça eğitimi için gitti. 2004’te döndü. 2004’ten itibaren de eğitim
çalışmaları yapıyor. 2010’da Siyer Araştırmaları Merkezi’ni arkadaşlarıyla
birlikte kurdu. Halen bu merkezde siyer ve sahabeyle ilgili çalışmalarını
sürdürüyor. Yeni binamız “Uluslararası Siyer Eğitim ve Araştırma Enstitüsü”
olarak istihdam edilecek ve 14 Nisan’da inşaallah hizmete girmiş olacak. Siyer
ve sahabe alanındaki çalışmaları uluslar arası çabaya ulaştırma arzumuz var.
Diğer taraftan yazı çalışmalarımız devam ediyor. Rabbimize ne kadar hamd
etsek azdır; böyle güzel bir hizmetin içerisinde Peygamber (sav) ve sahabeyle
birlikte bizleri istihdam ettiği için. Duam o ki (inşaallah siz de bu duaya gönülden
âmin deyin) “Bu güzelliğin hakkını vermeyi Mevla bizlere nasip etsin. Âmin.” Bu
bir nimettir.
Ahir zamanda “fetih” denince bunu nasıl anlamak gerekir?
Fetih ruhu bizim imanımızdan kaynaklanan bir şey. Biz Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiş
ümmetlerin kıssalarını, Peygamberlerin tevhit mücadelelerini, Peygamber (sav)
ve sahabeyi okuduğumuz zaman böyle bir ruha ilk günden itibaren ulaştıklarını
görüyoruz. Hepinizin çok iyi bildiği bir örnek var. Nübüvvetin ilk yıllarında
işkenceler altında inleyen Habbab ibn Eret, Efendimiz’e (sav) gelip “Ya
Rasulallah Allah’a dua et, bize bir çıkış yolu göstersin.” dediğinde, Efendimiz
öncesinde bu işin tabiatını onlara öğretircesine ne demişti; “Sabredin. Çok acele
ediyorsunuz. Sizden önceki ümmetlerin başlarına öyle şeyler geldi ki onlar yine
sabırdan bir an geri durmadılar. Onlardan bazılarının bedenleri, etleri demir
taraklarla taranırdı da yine de bu davadan vazgeçmezlerdi.” Efendimiz bu sabrı
telkin ettikten sonra aslında bir de fetih mesajı ve müjde verdi o sözün
devamında; “Yakın bir gelecekte Allah, Hire’den Hadramut’a (Yemen’den Irak’a
yani Yemen medeniyetinden Bizans medeniyetine) kadar bütün topraklar
inşaallah İslâm’ın olacak ve bir kadın tek başına hiçbir şeyden çekinmeden
yolculuk edecek”.
Sayfa | 2
Bizdeki fetih asla toprak fethiyle alakalı değildir. Elbette işin bir boyutu odur
ama burada asıl olan şey gönüllerin fethidir. Gönüllere İslâm’ın ulaşmasıdır.
Cihadın çok farklı tanımları yapılır ve o tanımlardan bir tanesi de şudur;
“İslâm’la insan arasındaki engeli kaldırmak”. Yoksa asıl olan İslâm coğrafyasının
yüz ölçümü olarak genişlemesi değil. Onun için de sahabe nereye giderse gitsin
yaptıkları ilk iş insanların yüreklerini İslâm’a ısındırmak, yüreklerini kazanmak ve
onlara İslâm’ın güzelliklerini örnek ve model olarak aktarmak oldu. Efendimiz
(sav) sahabede böyle bir bilinç uyandırdı. Bu yönüyle onların dünyasında yürek
fethinin çok önemli bir yeri vardı.
Mesela Hayber’i hemen hatırlamamız gerekir. Hayber ki o gün Medine’nin
karşısında çıbanbaşı olmuş, Yahudilerin Hicaz’da yoğun olarak yaşadığı bir
merkez. Orada Efendimiz’e (sav) 20 küsur gün bir türlü fetih nasip olmamıştı.
Efendimiz demişti ki “Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki Allah O’nu sever,
O’da Allah’ı sever. Allah O’ndan razı, O’da Allah’tan razı. Allah O’nun eliyle fethi
nasip edecek”. Herkes Efendimiz’in huzurunda sancağı almak için sıra beklerken
Efendimiz, “Ali nerede?” diye sordu. “Gözleri rahatsız” dedikleri zaman, çağırttı.
Mübarek ellerini gözlerine sürerek şifa için dua etti. Sonra sancağı Hz. Ali’ye
verdi. Hz. Ali sancağı alınca savaş halinin verdiği coşkunlukla orada bir şiir
okuyor. “Ben ki Haydar-ı Kerrar’ım, şöyle asarım şöyle keserim…” diye Hz. Ali
kendisine özgü bazı şeyler söylediğinde Efendimiz orada diyor ki; “Ey Ali yavaş
ol. Bir tek insanın hidayetine vesile olman üzerinde güneşin doğup battığı
toprakların hepsinin fethinden daha hayırlıdır”. Sadece bu söz bile fethin ne
demek olduğunu bize öğretiyor. Zaten toprağı kazanıp da yüreği
kazanmazsanız, orada diktatörlük yapsanız, insanlara zorla İslâm’ı yaşatsanız
onun bir anlamı yok. Yani yürek olmadıktan sonra bileğin yapabileceği bir şey
yok.
Size göre fethin ön şartları nelerdir? Fiilî, ekonomik, kalbî…
Yürek fethiyle başlayacak bir süreci var bunun. Öncelikle insanlara İslâm’ın ne
demek olduğunu anlatmak gerekir. Neyi kazanır İslâm’la, neyi kaybeder ona
inanmadığı zaman? Bunları bilmeyen bir insanın İslâm’ın kıymetini de takdir
etmesi mümkün değil. Bugün dünya nüfusu içerisinde Müslümanların %20’ye
varan bir oranı var. 1 milyar 700 milyon Müslümandan bahsediliyor. Daha biz
Müslümanlara bile fetih ruhunu tam olarak anlatamamışız. Bizim dışımızda
kalan diğer kesimlere de işin ehemmiyetine dair mesajı tam anlamıyla
yansıtamamışız. İslâm’ın o güzel ve dirilten mesajlarını onlara duyursak zaten
hemen ardından diğer süreç gelecektir. Yüreklerde başlayan o fetih bir şekilde
hayatlara intikal edecek, hayatlardan da toplumun tamamına ve diğer
kesimlerine yansıyarak çok daha farklı bir noktaya gelecektir. Tebliğ ve davet
Sayfa | 3
dediğimiz şeyin hepimize namaz gibi farz olduğunu unutmamalıyız. Yine
sahabenin hayatından öğrendiğimiz bir şey var ki onların tebliğleri dillerinden
ziyade hallerindeydi. Halleriyle onlar insanları kazandılar, insanlığa İslâm’ın
mesajını ulaştırdılar.
Müslümanların bulunduğu coğrafyalara bakın. Endonezya’ya, Tayland’a,
Malezya’ya… Ta oralara hiçbir zaman asker göndermemişiz. Ancak bugün
Endonezya’da Müslümanlar %70’leri zorluyor. Malezya’da bu miktar çok daha
ileri seviyededir. Tayland’da biraz daha azdır. Uzakdoğu dedikleri o coğrafyalara
İslâm nasıl ulaşmış diye baktığımız zaman buralara ticaret için giden Müslüman
tüccarların halleri, ahlâkları, ticarî esaslarda takındıkları ilkeler insanlara en
güzel tebliğ olmuş. Halimizle kazanmışız oraları. Tebliğ meselesinin temsile ait
özelliklerini aklımızdan hiç çıkarmamalıyız.
Sivil toplum kuruluşlarının (STK) kıtalar aşarak yaptığı faaliyetleri birer ön
fetih olarak değerlendirebilir miyiz?
Elbette. Günümüz dünyasındaki imkânlar asr-ı saadet dediğimiz miladi 6.
asırdaki şartlarla kıyas edilince birebir aynı değil. Şu anda daha güzel fırsatlar
var. Şimdi bizim hayır adına attığımız adımlar bir yönüyle o yüreklere ekilecek
tohumun da bir neticesidir. Mesela bizim STK’larımızın kurban organizasyonları
var. İşte Afrika’nın bilinmedik bir yerine kurban bayramında Türkiye’den ekipler
gidiyor ve orada kurbanlar kesiliyor. Belki yirmi, otuz tane büyükbaş hayvandan
orada bir miktar insana et dağıtılabiliyor. Ancak meselenin sadece o olmadığını
unutmamak lazım. Bizim oraya gitmemiz ve orada yürek coğrafyamızın
sınırlarının misak-ı milli ile sınırlı olmadığını anlamamız ve karşımızdaki insanlara
anlatmamız, bir hilafet devleti olan Osmanlı’nın bakiyesi olarak, halen o ruhu
taşıyan insanlar olarak buradayız sözünü onlara fiili olarak göstermemiz inanın
bizim tahayyül edemeyeceğimiz kadar ciddi bir etki oluşturuyor.
STK’ların hayırlı faaliyetleri ileride İslâm ümmetinin birliğine, dirliğine,
şahlanışına çok farklı zeminler hazırlayacaktır. Çünkü vahdet dediğiniz hadise
sadece sözle olacak bir şey değil. Böyle hayırlı adımlarla kuvvetlendirilmesi
gerekiyor. Bugün siz oraya gittiniz yetimhane yaptınız, okul açtınız, cami
açtınız… ve orada varlığınızı hissettirdiniz. O insanları unutulmadıklarının farkına
vardırdınız. Bunlar geleceğimiz açısından çok önemli şeylerdir. Onun için bu
meseleleri uzun vadeli olarak düşünmek lazım ve İslâm ümmetinin birliği adına
bu gibi şeyleri önemsemek lazım. Kesinlikle küçümseyemeyiz ve bundan bir şey
olmaz gibi bir ümitsizliğe kapılmamalıyız. Bu yapılan iş çok önemli bir iştir ve
bugünün cihat noktasındaki imkânları ve vesilelerindendir. Her dönemin cihadı
farklı olabilir. Kullanılan malzeme farklı olur. Atılan adım farklı olur. 21. asırda
Sayfa | 4
tebliğ yolunda İslâm ümmeti arasındaki birliği, vahdeti sağlamak açısından
imkânların kullanılmasında böyle bir alanın da önemli bir gündem olduğunu
hiçbir zaman unutamayız.
Bu dönemde niçin fetihler yoktur? Buna ulus devlet anlayışı vb faktörler mi
engel oluyor?
Ne yazık ki İslâm ümmeti hilafet dediğimiz siyasi birliğini kaybettikten sonra
herkes kendi ırkını, kavmini kendisi için belirlenen sınırlar çerçevesinde koruma
gayretine girdi. Osmanlı’nın yıkılışıyla birlikte bizler Batı’nın cetvellerle çizdiği
sınırlara mahkûm olduk. Batı giderken hepimizi de birbirimize düşürerek,
düşman ederek gitti. Suudi Arabistan’ın Yemen’le; Libya’nın Mısır’la; Cezayir’in
Tunus’la problemi vardır. Bizim de yıllardır Suriye ve Irak’la sahte düşmanlık
üzerinden sorunlarımız var. Aslında bu biraz da ümmet olma şuurunu
kaybetmemizden kaynaklanıyor. Yeniden bir daha ümmet olma şuurunu
kazansak ve bizim sınırlarımızın egemenlerin bize çizdikleriyle bir olmadığının
farkına varsak; ümmet olmayı ulus olmaya tercih etsek ve hiçbir zaman ulus
olmayı yeterli görmesek, böyle bir dayatmayı da kabul etmesek; yüreğimizdeki
coğrafi sınırları geniş tutsak, İstanbul ne kadar bizimse Şam’da o kadar bizimdir,
bizim için Erzurum’la Kahire’nin, Haleb’in ya da Darfur’un ve Açe’nin bir farkı
yoktur diyebilsek; böyle bir şuura ersek işte o zaman seviye kazanmış oluruz.
Batılılar bilinçli bir şekilde bizi buna mahkûm ettiler ve böldüler, parçaladılar.
Önce yaralar oluşturdular. Şimdi de o yaraları kaşıyarak bir taraflarda sıkıntıların
ortaya çıkmasına ve bu yaraların daha da büyümesine neden oldular. Ümmet
şuurunu bir an önce yeniden kazanmamız gerekiyor. “Lâ ilahe illallah
Muhammedun Resullullah” diyen insanları eğer bir vücudun azaları gibi
görmezsek; parmağımız, kaşımız, gözümüz, ayağımız mesabesinde meseleye
yaklaşmazsak daha fazla bölünmeler olacak. Bugün İslâm coğrafyasında en
büyük tehlike mezhep savaşlarıdır. Suriye’deki sıkıntının altında yatan şey de o.
Bahreyn’de şu anda o sıkıntıyı en üst düzeyde yaşıyoruz. Irak’ta sıklıkla
nükseden bir sıkıntıyla baş başayız. Ümmetin içindeki sağduyulu adamların
adımlarıyla bu ümmet böyle bir savaşın zeminini büyütmüyor. Ama düşman her
zaman o yarayı kaşımak için fırsat kolluyor. Biz hep teyakkuz halinde olmalıyız
ve asla yaralarımızı onlara kaşıtmamalıyız. Bazı şeyleri, bazı şeyler oluşana kadar
ertelemeliyiz ve sıralamayı iyi tespit ederek ümmet olma şuurunu unutmadan
hareket etmeliyiz ki bir zafiyet ortaya çıkıp da var olan parçalanmışlığı daha da
derinleştirmesin.
Sayfa | 5
Sizce İslâm tarihindeki en önemli ve büyük fetih hangisidir?
Hudeybiye çok önemlidir. Sahabenin büyük bir kısmının bir yönüyle sıkıntılı
olarak değerlendirdiği, hatta Hz. Ömer’i hatırlayın “bu mu fetih?” deyip itiraz
noktasına sözü getirdiği yere Kur’ân “büyük fetih” diyor. Hudeybiye barış
anlaşmasına kadar Müslüman olanların sayısı ne kadarsa, sağlanan sulh
ortamıyla birlikte gelen iki senede on katı daha insan İslâm’la tanışmıştır. Fetih
anlayışının ne olduğunu burada daha iyi anlıyoruz. Bir âdemin bir âleme denk
olarak görülmesi meselesini çok daha iyi görebiliyoruz. Dolayısıyla en büyük
fetih nedir diye bir sorunun cevabı kesinlikle Hudeybiye’dir. Ancak Kur’ân’ın
“yevmul furkan” dediği Bedir ve Bedir galibiyetinin sağladığı fetih zeminini de
unutmamalıyız. İslâm tarihindeki fetihlerin her biri kendi açısından önemlidir.
Ama İslâm tarihinin en büyük fethi hiç şüphesiz Hudeybiye’dir.
Peki, Fetih deyince Genç Adam’ın hangi sahabeyi hatırlaması gerekiyor?
Kesinlikle Musab ibn Umeyr’den kapıyı açması gerekir. Musab ibn Umeyr,
Yesrib’leşen coğrafyaları Medine kılan bir davetçidir. Efendimiz (sav) O’nu
gencecik yaşta Mekke’den Yesrib’e gönderdiği zaman bir sene içerisinde Musab
ibn Umeyr o tatlı diliyle, güler yüzüyle, İslâm’ın özünü anlayan güzel aklıyla
Yesrib’de öyle bir davet çalışması başlatmıştı ki orada imanın girmediği ev
kalmamıştı. Kaynaklardan öğrendiğimize göre o gün için Yesrib on bin kişiden
oluşuyordu. Gidişinin üzerinden bir yıl geçmeden Musab ibn Umeyr yetmiş beş
kişiyle (ikisi kadın) Akabe’ye geldi. Efendimiz’in huzuruna çıktığında Efendimiz
O’na “Yesrib’de ne var ne yok?” diye sorunca cevabı şu oldu; “Ya Resulullah
Yesrib’de imanın girmediği ev kalmadı”. Efendimiz orada Musab ibn Umeyr’e
“Sen Musab ibn Umeyr değilsin; Musabül Hayr’sın, Hayırlı Musab’sın. Allah
senin elinle desene Yesrib’e hayrı ulaştırmış” dedi. Öyle bir insan ve böyle bir
duruş özellikle bu çağın gençlerine çok önemli şeyler söyler.
Genç Adam dediğimiz portrenin (sizin derginizin adı da o, çok da güzel bir isim)
karşısına “sahabe” yazabilirsiniz. Çünkü sahabe dediğimiz neslin (birkaç tane
elbette yaşları olgun olanlar var) hepsi İslâm’ın ilk günlerinde Efendimiz’den
küçüktüler. Efendimizin yaşı kırk, Hz. Ebubekir’in otuz sekiz. Hz. Ali on; Zübeyr
bin Avvam on altı; Zeyd bin Harise on altı; Sad bin Ebi Vakkas on yedi; Erkam ibn
Ebil Erkam on yedi yaşında. Yaşı yirmi beşin üzerinde olan çok az kimse vardır.
İslâm davası gençlerin sırtında yükseldi. Yesrib’in kapılarını imana açanlar da
gençti. Esad ibn Zürare yirmi beş yaşlarındaydı. İlk iman eden beş Medineli ise
yirmi beşin altındaydı. Başkaları nefsinin, dünyevi hırslarının peşindeyken o
Genç Adamlar enerjilerini imanın hizmetine verdiler. Böylece Genç Adamlar
olarak bir çağ açacak, bir medeniyet kuracak birikimin temellerini attılar. O
Sayfa | 6
yüzden biz Genç Adam der demez aklımıza hemen sahabe gelmeli. Ama
aklımıza gelen ilk isim kesinlikle Musab ibn Umeyr olmalı.
Varsa fetih içerikli bir hatıranızı paylaşır mısınız?
Efendimiz (sav) sahabenin hepsinin önlerine fetih noktasında çok önemli
işaretler koyuyordu. Efendimiz (sav) rüyalar görüyordu, onlar da hedeflere
dönüşüyordu. Fetih meselesindeki en büyük hatıra komşusu olmakla iftihar
ettiğimiz Eba Eyub el-Ensari’nin ta buralarda olmasıdır. 92-93 yaşlarında O’nu
buraya getiren şey işte o fetih ruhudur. Bugün biz, onların hayatında olan o
fethi doğru anladığımız zaman meseleyi daha iyi kavramış olacağız. Yaşadığımız
şu topraklar Efendimiz’in (sav) bir rüyasıydı. Kıbrıs için bir rüya gördü, Ümmü
Haram anamız 86 yaşında oralara gitti. İstanbul için bir rüya gördü, Eba Eyub el-
Ensari 93 yaşında buralara geldi.
Peki, Efendimiz bizim için de bir rüya gördü mü? Yani “biz 21. asırda yaşayan
Genç Adamlar olarak Peygamber aleyhissalatu vesselamdan fetih adına ne
alabiliriz?” sorusunu sorduğumuz zaman aklımıza çok önemli bir hatıra gelir. O
hatıranın üzerinden alalım biz bu mesajı. Hayber sonrası Efendimiz (sav)
Medine’ye döndüğü zaman Hz. Fatıma annemizle bir buluşması var. Efendimiz
Medine dışına çıkmış ve geri dönmek nasip olmuşsa önce Mescid-i Nebevi’ye
uğrar, iki rekât şükür namazı kılar. Ardından hücre-i saadete çekilmeden önce
kızı Fatıma’yı görürdü. Hayber sonrası da bunu yaptı. Hz. Fatıma’nın yanına
gittiği zaman Fatıma annemiz de günlerdir babasını görmemiş, özlemiş.
Efendimiz’in yolculuktan dolayı üstü başı toz halindeyken baba-kız birbirlerine
sarılmışlar, ağlamaya başlamışlar. Hz. Fatıma annemiz babasının üzerindeki toz
toprağı temizlerken bir taraftan da şunu söylüyor “Baba bitmeyecek mi bu
kadar sıkıntı ve acı. Sen hiç bu dünyada rahat yüzü görmeyecek misin?”
Efendimiz de duygulanıyor. Hem kendi gözyaşlarını hem de Hz. Fatıma’nın
gözlerindeki yaşı siliyor ve orada bir şey söylüyor; “Üzülme kızım. Yakın bir
gelecekte Allah, babanın adını yeryüzündeki kıldan tüydün yapılmış her çadıra,
kerpiçten kiremitten yapılmış her eve ya izzetle ya zilletle sokacaktır”.
Efendimizin söylediği şey aslında fetih adına bizim dünyamız açısından konmuş
bir hedef. Ne demiş oldu Efendimiz? Dünyanın her tarafına O’nun adı,
‘Muhammedun Resulullah’ inşaallah girecek. Ya izzetle ya zilletle… Ne demek
bu? Ya isteyerek girecek oranın halkı ya da istemeden teslim olacaklar. Bu
olacak. Bunun bizimle alakası ne? Bunu kim yapacak! Biz yapacağız. Bu manada
atacağımız adımlar inşaallah Efendimiz’in verdiği bu müjdenin tahakkukuna
zemin olacak ve bizler de sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız.
Sayfa | 7
Son olarak Genç Adam’a “fetih nesli” hakkında neler söylemek istersiniz?
Genç Adam gençliğinin kıymetini çok iyi bilmelidir. Biz, hepimiz imanımızın ve
heyecanımızın ilk günkü tazelikte olmasına gayret etmeli ve bizden hizmet
bekleyen binlerin, milyonların olduğunu hiç unutmamalıyız. Efendimiz’in (sav)
veda haccında sahabeye söylediği sözleri hatırlayalım; “Şahit misiniz size tebliğ
ettiğime?” dediğinde “şahidiz” dediler. Efendimiz mübarek elini semaya kaldırdı
ve üç kez “şahit ol ya Rabb” dedi. Oradaki o ızdırabı Efendimiz (sav) çok iyi
anlamıştı. Allah soracak bunun hesabını.
Onlar görevlerini yerine getirdiler. Nesillerden nesillere şimdi iş bize geldi. Allah
korusun bir zafiyet gösterirsek, görevlerimizi yapmazsak ve insanlık
imansızlıktan kırılırsa, her geçen gün imansızlık farklı bir biçimde toplum içinde
yayılırsa, ahlakî çözülme her geçen gün farklı şekillerde tahribat yaparken biz
neme lazımcılığa kapıyı açar da bunları görmezsek yarın Allah’a söyleyeceğimiz
hiçbir şey olmaz. Bu davayı bize emanet eden sahabenin ve Efendimiz’in yüzüne
bakamayız. 21. asrın teknolojik imkânlarıyla iletişimin daha da kolaylaştığı şu
dünyada bizim sorumluluğumuzun çok daha farklı olduğunun bilincinde
olmalıyız. Bu aziz dine ne kadar hizmetkâr olursak o kadar izzet kazanırız. Allah
o izzeti her daim hepimizin zineti, elbisesi kılsın inşaallah. Âmin.

More Related Content

Featured

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by HubspotMarius Sescu
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTExpeed Software
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsPixeldarts
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthThinkNow
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfmarketingartwork
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024Neil Kimberley
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)contently
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024Albert Qian
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsKurio // The Social Media Age(ncy)
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Search Engine Journal
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summarySpeakerHub
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Tessa Mero
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentLily Ray
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best PracticesVit Horky
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementMindGenius
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...RachelPearson36
 

Featured (20)

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPT
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
 
Skeleton Culture Code
Skeleton Culture CodeSkeleton Culture Code
Skeleton Culture Code
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
 
How to have difficult conversations
How to have difficult conversations How to have difficult conversations
How to have difficult conversations
 
Introduction to Data Science
Introduction to Data ScienceIntroduction to Data Science
Introduction to Data Science
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best Practices
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project management
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
 

Genç Adam Dergisiyle Fetih Konulu Röportaj - Muhammed Emin Yıldırım

  • 1. Sayfa | 1 Genç Adam dergisinin Muhammed Emin Yıldırım hocamızla yapmış oldugu Fetih konulu roportaj. Enes BELADA Genç Adam’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? İnsanın kendinden bahsetmesi zordur. O yüzden hayatımı üçüncü bir şahıs olarak anlatacağım. M. Emin Yıldırım 1973 Erzurum doğumlu. Ortaokuldan sonra medrese tahsiline başladı. 89 gibi İstanbul’a geldi. 99’da Mısır’a İslâmî ilimler ve Arapça eğitimi için gitti. 2004’te döndü. 2004’ten itibaren de eğitim çalışmaları yapıyor. 2010’da Siyer Araştırmaları Merkezi’ni arkadaşlarıyla birlikte kurdu. Halen bu merkezde siyer ve sahabeyle ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Yeni binamız “Uluslararası Siyer Eğitim ve Araştırma Enstitüsü” olarak istihdam edilecek ve 14 Nisan’da inşaallah hizmete girmiş olacak. Siyer ve sahabe alanındaki çalışmaları uluslar arası çabaya ulaştırma arzumuz var. Diğer taraftan yazı çalışmalarımız devam ediyor. Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır; böyle güzel bir hizmetin içerisinde Peygamber (sav) ve sahabeyle birlikte bizleri istihdam ettiği için. Duam o ki (inşaallah siz de bu duaya gönülden âmin deyin) “Bu güzelliğin hakkını vermeyi Mevla bizlere nasip etsin. Âmin.” Bu bir nimettir. Ahir zamanda “fetih” denince bunu nasıl anlamak gerekir? Fetih ruhu bizim imanımızdan kaynaklanan bir şey. Biz Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiş ümmetlerin kıssalarını, Peygamberlerin tevhit mücadelelerini, Peygamber (sav) ve sahabeyi okuduğumuz zaman böyle bir ruha ilk günden itibaren ulaştıklarını görüyoruz. Hepinizin çok iyi bildiği bir örnek var. Nübüvvetin ilk yıllarında işkenceler altında inleyen Habbab ibn Eret, Efendimiz’e (sav) gelip “Ya Rasulallah Allah’a dua et, bize bir çıkış yolu göstersin.” dediğinde, Efendimiz öncesinde bu işin tabiatını onlara öğretircesine ne demişti; “Sabredin. Çok acele ediyorsunuz. Sizden önceki ümmetlerin başlarına öyle şeyler geldi ki onlar yine sabırdan bir an geri durmadılar. Onlardan bazılarının bedenleri, etleri demir taraklarla taranırdı da yine de bu davadan vazgeçmezlerdi.” Efendimiz bu sabrı telkin ettikten sonra aslında bir de fetih mesajı ve müjde verdi o sözün devamında; “Yakın bir gelecekte Allah, Hire’den Hadramut’a (Yemen’den Irak’a yani Yemen medeniyetinden Bizans medeniyetine) kadar bütün topraklar inşaallah İslâm’ın olacak ve bir kadın tek başına hiçbir şeyden çekinmeden yolculuk edecek”.
  • 2. Sayfa | 2 Bizdeki fetih asla toprak fethiyle alakalı değildir. Elbette işin bir boyutu odur ama burada asıl olan şey gönüllerin fethidir. Gönüllere İslâm’ın ulaşmasıdır. Cihadın çok farklı tanımları yapılır ve o tanımlardan bir tanesi de şudur; “İslâm’la insan arasındaki engeli kaldırmak”. Yoksa asıl olan İslâm coğrafyasının yüz ölçümü olarak genişlemesi değil. Onun için de sahabe nereye giderse gitsin yaptıkları ilk iş insanların yüreklerini İslâm’a ısındırmak, yüreklerini kazanmak ve onlara İslâm’ın güzelliklerini örnek ve model olarak aktarmak oldu. Efendimiz (sav) sahabede böyle bir bilinç uyandırdı. Bu yönüyle onların dünyasında yürek fethinin çok önemli bir yeri vardı. Mesela Hayber’i hemen hatırlamamız gerekir. Hayber ki o gün Medine’nin karşısında çıbanbaşı olmuş, Yahudilerin Hicaz’da yoğun olarak yaşadığı bir merkez. Orada Efendimiz’e (sav) 20 küsur gün bir türlü fetih nasip olmamıştı. Efendimiz demişti ki “Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki Allah O’nu sever, O’da Allah’ı sever. Allah O’ndan razı, O’da Allah’tan razı. Allah O’nun eliyle fethi nasip edecek”. Herkes Efendimiz’in huzurunda sancağı almak için sıra beklerken Efendimiz, “Ali nerede?” diye sordu. “Gözleri rahatsız” dedikleri zaman, çağırttı. Mübarek ellerini gözlerine sürerek şifa için dua etti. Sonra sancağı Hz. Ali’ye verdi. Hz. Ali sancağı alınca savaş halinin verdiği coşkunlukla orada bir şiir okuyor. “Ben ki Haydar-ı Kerrar’ım, şöyle asarım şöyle keserim…” diye Hz. Ali kendisine özgü bazı şeyler söylediğinde Efendimiz orada diyor ki; “Ey Ali yavaş ol. Bir tek insanın hidayetine vesile olman üzerinde güneşin doğup battığı toprakların hepsinin fethinden daha hayırlıdır”. Sadece bu söz bile fethin ne demek olduğunu bize öğretiyor. Zaten toprağı kazanıp da yüreği kazanmazsanız, orada diktatörlük yapsanız, insanlara zorla İslâm’ı yaşatsanız onun bir anlamı yok. Yani yürek olmadıktan sonra bileğin yapabileceği bir şey yok. Size göre fethin ön şartları nelerdir? Fiilî, ekonomik, kalbî… Yürek fethiyle başlayacak bir süreci var bunun. Öncelikle insanlara İslâm’ın ne demek olduğunu anlatmak gerekir. Neyi kazanır İslâm’la, neyi kaybeder ona inanmadığı zaman? Bunları bilmeyen bir insanın İslâm’ın kıymetini de takdir etmesi mümkün değil. Bugün dünya nüfusu içerisinde Müslümanların %20’ye varan bir oranı var. 1 milyar 700 milyon Müslümandan bahsediliyor. Daha biz Müslümanlara bile fetih ruhunu tam olarak anlatamamışız. Bizim dışımızda kalan diğer kesimlere de işin ehemmiyetine dair mesajı tam anlamıyla yansıtamamışız. İslâm’ın o güzel ve dirilten mesajlarını onlara duyursak zaten hemen ardından diğer süreç gelecektir. Yüreklerde başlayan o fetih bir şekilde hayatlara intikal edecek, hayatlardan da toplumun tamamına ve diğer kesimlerine yansıyarak çok daha farklı bir noktaya gelecektir. Tebliğ ve davet
  • 3. Sayfa | 3 dediğimiz şeyin hepimize namaz gibi farz olduğunu unutmamalıyız. Yine sahabenin hayatından öğrendiğimiz bir şey var ki onların tebliğleri dillerinden ziyade hallerindeydi. Halleriyle onlar insanları kazandılar, insanlığa İslâm’ın mesajını ulaştırdılar. Müslümanların bulunduğu coğrafyalara bakın. Endonezya’ya, Tayland’a, Malezya’ya… Ta oralara hiçbir zaman asker göndermemişiz. Ancak bugün Endonezya’da Müslümanlar %70’leri zorluyor. Malezya’da bu miktar çok daha ileri seviyededir. Tayland’da biraz daha azdır. Uzakdoğu dedikleri o coğrafyalara İslâm nasıl ulaşmış diye baktığımız zaman buralara ticaret için giden Müslüman tüccarların halleri, ahlâkları, ticarî esaslarda takındıkları ilkeler insanlara en güzel tebliğ olmuş. Halimizle kazanmışız oraları. Tebliğ meselesinin temsile ait özelliklerini aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) kıtalar aşarak yaptığı faaliyetleri birer ön fetih olarak değerlendirebilir miyiz? Elbette. Günümüz dünyasındaki imkânlar asr-ı saadet dediğimiz miladi 6. asırdaki şartlarla kıyas edilince birebir aynı değil. Şu anda daha güzel fırsatlar var. Şimdi bizim hayır adına attığımız adımlar bir yönüyle o yüreklere ekilecek tohumun da bir neticesidir. Mesela bizim STK’larımızın kurban organizasyonları var. İşte Afrika’nın bilinmedik bir yerine kurban bayramında Türkiye’den ekipler gidiyor ve orada kurbanlar kesiliyor. Belki yirmi, otuz tane büyükbaş hayvandan orada bir miktar insana et dağıtılabiliyor. Ancak meselenin sadece o olmadığını unutmamak lazım. Bizim oraya gitmemiz ve orada yürek coğrafyamızın sınırlarının misak-ı milli ile sınırlı olmadığını anlamamız ve karşımızdaki insanlara anlatmamız, bir hilafet devleti olan Osmanlı’nın bakiyesi olarak, halen o ruhu taşıyan insanlar olarak buradayız sözünü onlara fiili olarak göstermemiz inanın bizim tahayyül edemeyeceğimiz kadar ciddi bir etki oluşturuyor. STK’ların hayırlı faaliyetleri ileride İslâm ümmetinin birliğine, dirliğine, şahlanışına çok farklı zeminler hazırlayacaktır. Çünkü vahdet dediğiniz hadise sadece sözle olacak bir şey değil. Böyle hayırlı adımlarla kuvvetlendirilmesi gerekiyor. Bugün siz oraya gittiniz yetimhane yaptınız, okul açtınız, cami açtınız… ve orada varlığınızı hissettirdiniz. O insanları unutulmadıklarının farkına vardırdınız. Bunlar geleceğimiz açısından çok önemli şeylerdir. Onun için bu meseleleri uzun vadeli olarak düşünmek lazım ve İslâm ümmetinin birliği adına bu gibi şeyleri önemsemek lazım. Kesinlikle küçümseyemeyiz ve bundan bir şey olmaz gibi bir ümitsizliğe kapılmamalıyız. Bu yapılan iş çok önemli bir iştir ve bugünün cihat noktasındaki imkânları ve vesilelerindendir. Her dönemin cihadı farklı olabilir. Kullanılan malzeme farklı olur. Atılan adım farklı olur. 21. asırda
  • 4. Sayfa | 4 tebliğ yolunda İslâm ümmeti arasındaki birliği, vahdeti sağlamak açısından imkânların kullanılmasında böyle bir alanın da önemli bir gündem olduğunu hiçbir zaman unutamayız. Bu dönemde niçin fetihler yoktur? Buna ulus devlet anlayışı vb faktörler mi engel oluyor? Ne yazık ki İslâm ümmeti hilafet dediğimiz siyasi birliğini kaybettikten sonra herkes kendi ırkını, kavmini kendisi için belirlenen sınırlar çerçevesinde koruma gayretine girdi. Osmanlı’nın yıkılışıyla birlikte bizler Batı’nın cetvellerle çizdiği sınırlara mahkûm olduk. Batı giderken hepimizi de birbirimize düşürerek, düşman ederek gitti. Suudi Arabistan’ın Yemen’le; Libya’nın Mısır’la; Cezayir’in Tunus’la problemi vardır. Bizim de yıllardır Suriye ve Irak’la sahte düşmanlık üzerinden sorunlarımız var. Aslında bu biraz da ümmet olma şuurunu kaybetmemizden kaynaklanıyor. Yeniden bir daha ümmet olma şuurunu kazansak ve bizim sınırlarımızın egemenlerin bize çizdikleriyle bir olmadığının farkına varsak; ümmet olmayı ulus olmaya tercih etsek ve hiçbir zaman ulus olmayı yeterli görmesek, böyle bir dayatmayı da kabul etmesek; yüreğimizdeki coğrafi sınırları geniş tutsak, İstanbul ne kadar bizimse Şam’da o kadar bizimdir, bizim için Erzurum’la Kahire’nin, Haleb’in ya da Darfur’un ve Açe’nin bir farkı yoktur diyebilsek; böyle bir şuura ersek işte o zaman seviye kazanmış oluruz. Batılılar bilinçli bir şekilde bizi buna mahkûm ettiler ve böldüler, parçaladılar. Önce yaralar oluşturdular. Şimdi de o yaraları kaşıyarak bir taraflarda sıkıntıların ortaya çıkmasına ve bu yaraların daha da büyümesine neden oldular. Ümmet şuurunu bir an önce yeniden kazanmamız gerekiyor. “Lâ ilahe illallah Muhammedun Resullullah” diyen insanları eğer bir vücudun azaları gibi görmezsek; parmağımız, kaşımız, gözümüz, ayağımız mesabesinde meseleye yaklaşmazsak daha fazla bölünmeler olacak. Bugün İslâm coğrafyasında en büyük tehlike mezhep savaşlarıdır. Suriye’deki sıkıntının altında yatan şey de o. Bahreyn’de şu anda o sıkıntıyı en üst düzeyde yaşıyoruz. Irak’ta sıklıkla nükseden bir sıkıntıyla baş başayız. Ümmetin içindeki sağduyulu adamların adımlarıyla bu ümmet böyle bir savaşın zeminini büyütmüyor. Ama düşman her zaman o yarayı kaşımak için fırsat kolluyor. Biz hep teyakkuz halinde olmalıyız ve asla yaralarımızı onlara kaşıtmamalıyız. Bazı şeyleri, bazı şeyler oluşana kadar ertelemeliyiz ve sıralamayı iyi tespit ederek ümmet olma şuurunu unutmadan hareket etmeliyiz ki bir zafiyet ortaya çıkıp da var olan parçalanmışlığı daha da derinleştirmesin.
  • 5. Sayfa | 5 Sizce İslâm tarihindeki en önemli ve büyük fetih hangisidir? Hudeybiye çok önemlidir. Sahabenin büyük bir kısmının bir yönüyle sıkıntılı olarak değerlendirdiği, hatta Hz. Ömer’i hatırlayın “bu mu fetih?” deyip itiraz noktasına sözü getirdiği yere Kur’ân “büyük fetih” diyor. Hudeybiye barış anlaşmasına kadar Müslüman olanların sayısı ne kadarsa, sağlanan sulh ortamıyla birlikte gelen iki senede on katı daha insan İslâm’la tanışmıştır. Fetih anlayışının ne olduğunu burada daha iyi anlıyoruz. Bir âdemin bir âleme denk olarak görülmesi meselesini çok daha iyi görebiliyoruz. Dolayısıyla en büyük fetih nedir diye bir sorunun cevabı kesinlikle Hudeybiye’dir. Ancak Kur’ân’ın “yevmul furkan” dediği Bedir ve Bedir galibiyetinin sağladığı fetih zeminini de unutmamalıyız. İslâm tarihindeki fetihlerin her biri kendi açısından önemlidir. Ama İslâm tarihinin en büyük fethi hiç şüphesiz Hudeybiye’dir. Peki, Fetih deyince Genç Adam’ın hangi sahabeyi hatırlaması gerekiyor? Kesinlikle Musab ibn Umeyr’den kapıyı açması gerekir. Musab ibn Umeyr, Yesrib’leşen coğrafyaları Medine kılan bir davetçidir. Efendimiz (sav) O’nu gencecik yaşta Mekke’den Yesrib’e gönderdiği zaman bir sene içerisinde Musab ibn Umeyr o tatlı diliyle, güler yüzüyle, İslâm’ın özünü anlayan güzel aklıyla Yesrib’de öyle bir davet çalışması başlatmıştı ki orada imanın girmediği ev kalmamıştı. Kaynaklardan öğrendiğimize göre o gün için Yesrib on bin kişiden oluşuyordu. Gidişinin üzerinden bir yıl geçmeden Musab ibn Umeyr yetmiş beş kişiyle (ikisi kadın) Akabe’ye geldi. Efendimiz’in huzuruna çıktığında Efendimiz O’na “Yesrib’de ne var ne yok?” diye sorunca cevabı şu oldu; “Ya Resulullah Yesrib’de imanın girmediği ev kalmadı”. Efendimiz orada Musab ibn Umeyr’e “Sen Musab ibn Umeyr değilsin; Musabül Hayr’sın, Hayırlı Musab’sın. Allah senin elinle desene Yesrib’e hayrı ulaştırmış” dedi. Öyle bir insan ve böyle bir duruş özellikle bu çağın gençlerine çok önemli şeyler söyler. Genç Adam dediğimiz portrenin (sizin derginizin adı da o, çok da güzel bir isim) karşısına “sahabe” yazabilirsiniz. Çünkü sahabe dediğimiz neslin (birkaç tane elbette yaşları olgun olanlar var) hepsi İslâm’ın ilk günlerinde Efendimiz’den küçüktüler. Efendimizin yaşı kırk, Hz. Ebubekir’in otuz sekiz. Hz. Ali on; Zübeyr bin Avvam on altı; Zeyd bin Harise on altı; Sad bin Ebi Vakkas on yedi; Erkam ibn Ebil Erkam on yedi yaşında. Yaşı yirmi beşin üzerinde olan çok az kimse vardır. İslâm davası gençlerin sırtında yükseldi. Yesrib’in kapılarını imana açanlar da gençti. Esad ibn Zürare yirmi beş yaşlarındaydı. İlk iman eden beş Medineli ise yirmi beşin altındaydı. Başkaları nefsinin, dünyevi hırslarının peşindeyken o Genç Adamlar enerjilerini imanın hizmetine verdiler. Böylece Genç Adamlar olarak bir çağ açacak, bir medeniyet kuracak birikimin temellerini attılar. O
  • 6. Sayfa | 6 yüzden biz Genç Adam der demez aklımıza hemen sahabe gelmeli. Ama aklımıza gelen ilk isim kesinlikle Musab ibn Umeyr olmalı. Varsa fetih içerikli bir hatıranızı paylaşır mısınız? Efendimiz (sav) sahabenin hepsinin önlerine fetih noktasında çok önemli işaretler koyuyordu. Efendimiz (sav) rüyalar görüyordu, onlar da hedeflere dönüşüyordu. Fetih meselesindeki en büyük hatıra komşusu olmakla iftihar ettiğimiz Eba Eyub el-Ensari’nin ta buralarda olmasıdır. 92-93 yaşlarında O’nu buraya getiren şey işte o fetih ruhudur. Bugün biz, onların hayatında olan o fethi doğru anladığımız zaman meseleyi daha iyi kavramış olacağız. Yaşadığımız şu topraklar Efendimiz’in (sav) bir rüyasıydı. Kıbrıs için bir rüya gördü, Ümmü Haram anamız 86 yaşında oralara gitti. İstanbul için bir rüya gördü, Eba Eyub el- Ensari 93 yaşında buralara geldi. Peki, Efendimiz bizim için de bir rüya gördü mü? Yani “biz 21. asırda yaşayan Genç Adamlar olarak Peygamber aleyhissalatu vesselamdan fetih adına ne alabiliriz?” sorusunu sorduğumuz zaman aklımıza çok önemli bir hatıra gelir. O hatıranın üzerinden alalım biz bu mesajı. Hayber sonrası Efendimiz (sav) Medine’ye döndüğü zaman Hz. Fatıma annemizle bir buluşması var. Efendimiz Medine dışına çıkmış ve geri dönmek nasip olmuşsa önce Mescid-i Nebevi’ye uğrar, iki rekât şükür namazı kılar. Ardından hücre-i saadete çekilmeden önce kızı Fatıma’yı görürdü. Hayber sonrası da bunu yaptı. Hz. Fatıma’nın yanına gittiği zaman Fatıma annemiz de günlerdir babasını görmemiş, özlemiş. Efendimiz’in yolculuktan dolayı üstü başı toz halindeyken baba-kız birbirlerine sarılmışlar, ağlamaya başlamışlar. Hz. Fatıma annemiz babasının üzerindeki toz toprağı temizlerken bir taraftan da şunu söylüyor “Baba bitmeyecek mi bu kadar sıkıntı ve acı. Sen hiç bu dünyada rahat yüzü görmeyecek misin?” Efendimiz de duygulanıyor. Hem kendi gözyaşlarını hem de Hz. Fatıma’nın gözlerindeki yaşı siliyor ve orada bir şey söylüyor; “Üzülme kızım. Yakın bir gelecekte Allah, babanın adını yeryüzündeki kıldan tüydün yapılmış her çadıra, kerpiçten kiremitten yapılmış her eve ya izzetle ya zilletle sokacaktır”. Efendimizin söylediği şey aslında fetih adına bizim dünyamız açısından konmuş bir hedef. Ne demiş oldu Efendimiz? Dünyanın her tarafına O’nun adı, ‘Muhammedun Resulullah’ inşaallah girecek. Ya izzetle ya zilletle… Ne demek bu? Ya isteyerek girecek oranın halkı ya da istemeden teslim olacaklar. Bu olacak. Bunun bizimle alakası ne? Bunu kim yapacak! Biz yapacağız. Bu manada atacağımız adımlar inşaallah Efendimiz’in verdiği bu müjdenin tahakkukuna zemin olacak ve bizler de sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız.
  • 7. Sayfa | 7 Son olarak Genç Adam’a “fetih nesli” hakkında neler söylemek istersiniz? Genç Adam gençliğinin kıymetini çok iyi bilmelidir. Biz, hepimiz imanımızın ve heyecanımızın ilk günkü tazelikte olmasına gayret etmeli ve bizden hizmet bekleyen binlerin, milyonların olduğunu hiç unutmamalıyız. Efendimiz’in (sav) veda haccında sahabeye söylediği sözleri hatırlayalım; “Şahit misiniz size tebliğ ettiğime?” dediğinde “şahidiz” dediler. Efendimiz mübarek elini semaya kaldırdı ve üç kez “şahit ol ya Rabb” dedi. Oradaki o ızdırabı Efendimiz (sav) çok iyi anlamıştı. Allah soracak bunun hesabını. Onlar görevlerini yerine getirdiler. Nesillerden nesillere şimdi iş bize geldi. Allah korusun bir zafiyet gösterirsek, görevlerimizi yapmazsak ve insanlık imansızlıktan kırılırsa, her geçen gün imansızlık farklı bir biçimde toplum içinde yayılırsa, ahlakî çözülme her geçen gün farklı şekillerde tahribat yaparken biz neme lazımcılığa kapıyı açar da bunları görmezsek yarın Allah’a söyleyeceğimiz hiçbir şey olmaz. Bu davayı bize emanet eden sahabenin ve Efendimiz’in yüzüne bakamayız. 21. asrın teknolojik imkânlarıyla iletişimin daha da kolaylaştığı şu dünyada bizim sorumluluğumuzun çok daha farklı olduğunun bilincinde olmalıyız. Bu aziz dine ne kadar hizmetkâr olursak o kadar izzet kazanırız. Allah o izzeti her daim hepimizin zineti, elbisesi kılsın inşaallah. Âmin.