1. Bitkide Suyun Taşınması
Suyun yüksek bir ağacın tepesine kadar taşınabilmesi için yaklaşık 30 atm. lik bir basınç
gereklidir. Bunu sağlayan iki kuvvet vardır:
1- Kök basıncı
2- Terleme kohezyon
1. Kök basıncı: Kök hücrelerindeki sıvının su konsantrasyonu toprak sıvısına göre daha azdır.
Bu konu farkından dolayı oluşan osmatik basınç kök basıncının meydana gelmesine neden olur.
Bu şekilde su 30 m ye kadar taşınır. Uzun gövdeli bitkilerde kök basıncı yardımcı bir kuvvettir.
2. Terleme - Kohezyon teorisi: Yapraklarda terlemeyle yitirilen su yaprak hücrelerindeki
osmatik basıncın artmasına ve bitkinin üst kısımlarında bir çekme kuvvetinin - hava basıncının
30 kati doğmasına neden olur.
Su molekülleri, hidrojen bağlarıyla birbirlerini çekerek bir arada bulunma özelliğindedir. Buna
kohezyon kuvveti denir.
Kohezyon kuvveti odun borularından meydana gelen su sütununun kopmasını önler. Ve suyun
adim borularında yükselmesi için çekme kuvveti oluşturur.
Bitkide Organik Maddelerin Taşınması
Soymuk borularıyla sağlanır. Soymuk borularındaki organik madde hareketi aşağı ve yukarı
olmak üzere iki yönlüdür. Soymuk borularındaki madde hareketinin esasi sıvı basıncının
farklılığına dayanır. Bu basınç farkı organik maddelerin sentezlendiği hücrelerde şeker ve diğer
ürünlerin yoğunluğunun fazla olmasından kaynaklanır.
YAPRAK
Yeşil bitkilerde madde taşınmasının temel nedeni fotosentezdir. Fotosentez bitkinin
yapraklarında gerçekleşir.
Yaprağın alt ve üst yüzeyinde epidermis hücreleri vardır. Genellikle tek sıralı olan bu hücreler
kloroplastsiz olduğundan renksizdirler.
Epidermisin üzeri salgılanan mumsu kütikula ile kaplıdır. Özellikle kurak bölge bitkilerinde su
kaybını önlemek amacıyla kütikula oldukça kalındır.
Kütikula, yaprağın daha alt tabakalarına ışığın girmesini engellemez.
Yaprak damarları adim ve soymuk borularını taşıyan iletim demetlerinin devamıdır. Damarların
üst kısmında adim alt kısmında ise soymuk boruları yer alır. Bu boruların sayısı damarlar ince
dallara ayrıldıkça azalır.
Stoma: Alt epidermis hücreleri arasında bulunan, bitkide fotosentez için gerekli CO2’nin
alınmasını sağlayan yapılardır. Stomalar (gözenekler) ayrıca O2 çıkışını ve su miktarını ayarlar.
Sulak bitkilerde sayıca çok ve epidermisin üst yüzeyine yakındır. Kurakçıl bitkilerde ise
epidermisteki çukurlara yerleşmiştir. (Su kaybını azaltır)
Stomaların her biri kloroplastlı iki stoma hücresinde oluşur.
Stomoların açılıp kapanması stoma hücrelerindeki turgor basıncının değişmesiyle olur.
Stoma hücrelerinde glikoz miktarı arttıkça komşu hücrelerinden stoma hücrelerinde turgor
basıncı artar.
Karanlıkta glikoz sentezi azalır ve böylece turgor basıncıda düşer. Stoma açıklığı kapanır.
Stomaların açılıp kapanmasına,
a) Fotosentez ile hücrelerin iç yoğunluğunun artması
b) Rüzgar
c) sıcaklık
d) Nem etki eder
Su Topraktan Metrelerce Yükseklere Nasıl Taşınıyor?
Taşıma işleminin yapılacağı bitkinin büyüklüğü ne olursa olsun, taşıma sistemini oluşturan
borular yaklaşık olarak 0.25 mm (meşede)-0.006 mm. (ıhlamurda) genişliğe sahip, kimileri ölü,
kimileri de canlı bitki hücrelerinden oluşan, bu saydıklarımızdan başka herhangi bir özelliğe
sahip olmayan odunumsu dokulardır. İşte bu yapılar bitkiler için gerekli olan suyu metrelerce
yukarıya taşımak için gerekli olan en uygun tasarıma sahiptirler. Bu taşıma sisteminin faaliyete
geçmesi yaprakların su kaybetmesi ile başlar. Yaprakların alt kısmında ve bazı bitkilerde üst
yüzde bulunan ince gözeneklerde (stomalar) meydana gelen işlemler nedeniyle bitkilerde taşıma
sistemleri harekete geçer.
2. Eğer dışarıdaki havanın nemliliği %100'den az olursa su, yaprakta
meydana gelecek buharlaşma nedeni ile bu gözeneklerden dışarı verilir. Hatta dışarıdaki nemlilik %99
bile olsa, bu durum yapraktaki suyun dışarı çıkması için değerlendirilecek bir potansiyel haline gelir ve
yaprak süratle su kaybetmeye başlar. İşte bu şekilde bitkilerin, topraktan aldıkları suyun yapraklardan
buharlaşmasıyla oluşan su eksilmesini hemen gidermeleri gerekmektedir.Görüldüğü gibi yapraklardaki
mekanizmalar nemdeki %1 gibi oldukça küçük bir oynamayı tespit edebilecek hassasiyete sahiptirler. Bu
çok önemli bir özelliktir. Yapraklarda gerçekleşen diğer olaylar da incelendiğinde çoğu günümüz
teknolojisiyle bile tam olarak çözülememiş işlemlerle karşılaşılacaktır. Çok küçük bir alanda gerçekleşen
bu mucizevi işlemler akla yine pek çok soru getirecektir.
%1'lik nem değişikliğini dahi hissederek gereken işlemleri başlatacak mekanizmaya
bitkiler nasıl sahip olmuşlardır? Bu mekanizmanın tasarımı kime aittir? Milyonlarca yıl
öncesinden günümüze kadar kusursuz bir şekilde işleyen böyle bir teknoloji nasıl ortaya
çıkmıştır? Bu mekanizmayı tasarlayan, meydana getiren bitkilerin kendileri değildir. Böyle
bir yapının yaprağa yerleştirilmesinde herhangi başka bir canlının müdahalesinin olması
da söz konusu değildir. Kuşkusuz ki bitkilere sahip oldukları tüm özellikleri veren, bu
sistemleri milimetrenin yüzde biri hatta binde biri gibi ölçülerle ifade edilen alanlara
yerleştiren üstün bir akıl vardır. Bu aklın sahibi tüm alemlerin Hakimi olan her şeyi
kontrol altında tutan Allah'tır.
Topraktan yapraklara sıvıların nasıl iletildiği sorusu üzerine üretilen teorilerin en fazla
kabul görenlerinden biri quot;kohezyon teorisiquot;dir. Kohezyon kuvveti, ağacın quot;ksilemquot; (iletim
demetleri) adı verilen odun boruları ile sağlanan bir kuvvettir. Bu kuvvet, odun
borularındaki suyu oluşturan moleküller arasında bulunan çekim kuvveti sayesinde ortaya
çıkar. Odun boruları, suyun taşınmasını sağlayacak olan iki tipte hücreden oluşurlar. Bu
hücrelerin bir türü (tracheids hücreleri) belli bir ebata ve şekle ulaştıklarında
sitoplazmalarını yitirerek ölürler. Bunun çok önemli bir nedeni vardır.
Suyun borularda taşınması sırasında, herhangi bir engelle karşılaşmadan rahatça hareket
etmesi gerekir. Bunu sağlamak için sitoplazmanın tam anlamıyla boş bir boru oluşturması
şarttır. Sitoplazmanın kalın selüloz hücre çeperini bırakarak yok olmasının nedeni budur.
Yaşayan tüm bitkilerin ksilem boru hatları tamamıyla ölü hücrelerden oluşmaktadır.Bu
sistemdeki bazı hücrelerse oyuklu bir yapıya (oyuklu tracheids) sahiptirler. Bunlar uzun
hücrelerdir ve kalın, güçlü çeperleri vardır. Ayrıca yanlarındaki hücreler ile birleşecekleri
yerlerde küçük deliklere (oyuklara) sahiptirler. Hücrenin oyuk bölgesi, birbirlerine kolay
bağlanabilmeleri için, bir sonraki hücrenin oyuğu ile uyumludur. Bu uyum sayesinde
hücre uzantıları gövde boyunca bir seri boru hattı meydana getirirler. Hücre
çeperlerindeki delikler iki hücrenin birbiri ile birleştiği yerlerdir. Bu yapı, suyun akışı için
boru hattının dayanıklılığını artırır.
3. Yandaki resimde bir ağaçta suyun ve besinin borular vasıtasıyla nasıl taşındığının
şematik anlatımı görülmektedir. Ağacın yüksekliği ne olursa olsun borular suyu
ve besinleri en uçtaki yapraklara kadar taşıyabilecek güce ve dayanıklılığa
sahiptirler. Bilim adamlarının çok yakın bir zamanda çözebildikleri bu sistem
ağaçlar ilk ortaya çıktıklarından beri işlemektedir.
Buraya kadar saydığımız tüm özellikler bitkilerde taşımanın güvenli bir şekilde
gerçekleşmesi için gerekli olan alt yapının ilk basamaklarıdır. Bu hücrelerin oluşturduğu
borular öncelikle suyun emilmesi sırasında oluşacak basınca dayanıklı olmalıdır. Yukarıda
da görüldüğü gibi bu sağlamlık hücreler arasındaki oyuklar yoluyla sağlanmıştır. Daha
sonra maddelerin taşınma sırasında bir engelle karşılaşmasının önlenmesi gerekir, çünkü
katedecekleri yolda karşılacakları herhangi bir engel birbirine çok bağlı olan bu sistemde
aksaklıklar oluşmasına neden olacaktır.
Bu ihtimal de sitoplazmanın ölümü ve boş borular oluşturması ile önlenmiştir. Ksilem
(odun) borularının hücre çeperleri oldukça kalındır çünkü su, emilme yoluyla ve belli bir
basınç altında, ağacın içinde bulunan bu boru-yolda ilerleyecektir. Borular oldukça güçlü
olan bu negatif basınca karşı koymak zorundadırlar. Ksilem borularında bir nevi su kolonu
oluşur. Bu kolonun gerilme kuvveti, bilinen en yüksek ağacın en üst noktasına kadar suyu
taşıyabilecek güçte olmalıdır ki bitki hayatını sürdürebilsin. Su, bu güç sayesinde Mamut
ağacında olduğu gibi 120 m. yükseğe kadar çıkabilir.
Ksilem borularına suyun topraktan gelişi ise kökler vasıtasıyla gerçekleşir. Bu noktada
kökün iç tabakasının önemi ortaya çıkmaktadır. Kökteki hücrelerin protoplazmaları vardır.
Hücrenin çevresini oluşturan bu protoplazmalar; büyük bölümü sudan, kalan bölümüyse
karbon, hidrojen, oksijen, azot, kükürt, bazen de fosfor içeren proteinler, nişasta ve
şeker gibi karbonhidratlar, yağlar ve çeşitli tuzlardan oluşan yapılardır.Ve özel bir yarı
geçirgen zar ile kaplanmışlardır. Bu da belirli iyonların ve bileşimlerin kolaylıkla dışarı
çıkmalarını sağlar. Kökün bu özel yapısı suyun alımını kolaylaştırmaktadır.